2.Bölüm🕸Ölüm ve Siyah Gözler🕸

225 31 188
                                    

@pile16 @dystinabell @reem133x @ece373738 @Leth_28 @M_merve14 @selfinaz52 @Daryoosh @KrishnaMukherjeeSurb @snglss @TeffyLeal @almalta @Rose_Rain26 @ortak_hikayeler61 @kediciteyze2 @HilalYucel7 @yaghazask97 💜💜

4 Sene Sonra

Serdar  son iki senedir her hafta sonu yaptığı gibi önce kardeşi Asya'nın ve kaybettiği nişanlısının bulunduğu kabristanlığa gelmişti. Siyah cipini boş alana park ettikten sonra şoför koltuğunun yan tarafına koyduğu beyaz gül buketi ve kasımpatıların olduğu buketi alıp arabadan indi.

"Fırat"

"Serdar Abi... Hoş geldin abi"

"Suları alıp gel hadi, mezarları biliyorsun"

"Biliyorum abi" derken başını sallamış ve az ilerde biriktirdiği su dolu şişelerden ikisini kucaklayıp genç adamın peşinden yürümeye başlamıştı.

"Sen bırak suları ben hallederim bu sefer"

"Tamam abi, şöyle bıraktım o zaman" diye mırıldanırken Asya'nın mezarının kenarına yaslamıştı su dolu şişeleri. Ardından da genç adamın yanından ayrılmıştı.

"Asya'm bak sana sevdiğin gibi bembeyaz güller getirdim... Yine aynı yerden aldım merak etme... Manavın karşısındaki çiçekçi teyzeden..." diye konuşurken bir yandan buketin bağını çözmeden üzeri renkli taşlarla bezenmiş ki bu taşları Beliz dizmişti annesinin mezarına özenle. Renkli taşların ve rengarenk çiçeklerin arasına yerleştirdi beyaz gül buketini.

"Beliz'i getirmedin diye soruyorsun şimdi sen, ben çıkarken uyuyordu prenses... Gece geldi yine benim koynumda uyudu, senin gibi kokuyormuşum öyle diyor... Bilmiyor ki annesi rengarenk kokardı... Merak etme keyfi yerinde... Bu aralar patene başladı, bir ay kadar olmuş olması lazım, iş güç bu ara pek eve gelemedim ama merak etme elimden geldiğince ihmal etmedim onu" diye mırıldanırken eğilip su şişelerinden birini aldı ve mezarın üzerinde gezdirdi, mezar taşını yıkadı, suluğunu temizleyip doldurdu.

"Ah be Asya'm... Hala alışamadım ben senin gidişine... Böyle kapı açılınca çat diye boynuma sarılacakmışsın gibi geliyor... Sesini duyuyorum sanki... Eğer son anımız olduğunu bilseydim sana daha sıkı sarılırdım, izin vermezdim o arabaya binmene... O şerefsizle aynı arabana binmene... Seni, Sibel'i Azrail'inize teslim etmişim ben hiç fark etmeden... Bulut benim can düşmanım iki can borçlu bana... Geri getiremeyeceği iki can... Seni koruyamadım belki de asıl suçlu benim... Asya'm benim güzel gözlüm... Keşke çıkıp gelsen şimdi... Abi ben buradayım desen bu şehrin canına okurum yine de seni bırakmam... Ama ölüm işte... Ne aldığını geri veriyor ne de giden geri geliyor" diye konuşurken kardeşinin mezar taşındaki resmini seviyordu.

"Söz bir dahakine Beliz'i de getireceğim merak etme... Şimdi Asya'nın yanına uğramam gerek ona da sevdiği gibi kasımpatı aldım... Onları bırakayım" derken eğilip mezar taşına bir öpücük bırakmış ardından da birkaç mezar ilerde olan Asya'nın kabrine doğru yürümüştü.

"Çimen gözlüm" diye mırıldanırken eğilip güneşin ısıtmaya başladığı mezar granit mezar taşına bir öpücük bırakmıştı. Elindeki buketi renkli çiçeklerin arasına bırakmıştı. İşte asıl mesele burada başlıyordu, Asya'nın mezarında konuşup içini döküyor ama Sibel'in mezarında bunu yapamıyordu, içinde kocaman bir oyuk vardı ve oraya hangi kelimeyi koyup cümleye başlamalıydı bilmiyordu. Birkaç kelime ya da cümle... Hepsi bu kadardı. Niye böyle olmuştu bilmiyordu. Belki de yaşadığı üç acının yan etkisiydi bu yaşadığı. Kardeşi, sevdiği kadın ve bebeği...

GECENİN MATEMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin