@pile16 @dystinabell @reem133x @HilalYucel7 @ece373738 @Leth_28 @M_merve14 @Daryoosh @KrishnaMukherjeeSurb @snglss @TeffyLeal @almalta @user62209598 @Rose_Rain26 @Karadenizperisi61 @HilalYucel7 @yaghazask97 @elena_rl16 💜💜
Serdar, Zehra ile restoranda karşılaşmalarının ardından geçen iki günde genç kadınla hiç denk gelip yeniden bir araya gelememişti. Restorandaki konuşma çabası da boşa gitmişti zaten. Zehra'yı aramamıştı da biraz daha sakinleşmesi için zaman tanımıştı aslında. Önünde duran ve okumaya çalıştığı ama bir gram bir şey anlamadığı dosyanın kapağını sertçe kapatıp masanın diğer ucuna iteklerken oturduğu yerden sıkıntıyla doğrulup ayağa kalkmış, kendine içecek bir şeyler doldurmak amacıyla köşedeki komodine doğru ilerledi. Şişenin kapağını açtı ve kristal bardağı doldurup tek yudumda midesine göndermişti sanki iyi gelecekmiş gibi. İçinde varlığını bile tarif edemediği, adını bile bilemediği ama yakıp kavuran bir sancı vardı ve bu sancıyı Zehra hayatına girmeden önce hiçbir şekilde hissetmemişti bile. Tanımadığı bir duyguyla Zehra için savaşıyordu aslında. Ve Zehra'yla da savaşıyor gibilerdi, bu savaşmak değil de neydi ki? Resmen birbirleriyle savaşıyorlardı ve bu aralarındaki tabiri caizse gelişen savaşın bir kazananı olmayacaktı.
Zehra'nın cephesinde de durum farksız sayılmazdı, kaçtığı her ne varsa üzerine yağmur halinde geliyor gibi hissediyordu bu adamla. Ama kaçtığı her şeye bu hayatın içine doğduğunda bunu kabul etmiş mi sayılmıştı acaba? Evin zemin katındaki havuzun başındaki şezlonglardan birinde oturuyor ve bunları düşünüyordu şu anda. Ve evin en sakin yeri burası gelmişti.
Birkaç Saat Sonra
Zehra kabristanlığın ortasında kalan araba yolunun kenarına arabasını park ederken gün batmak üzereydi, gökyüzü kıpkırmızı bir hale bürünmüştü. Bu sefer tek gelmişti, korumasız ve yalnız. Eski günlerdeki gibi babasıyla vakit geçirmeye ihtiyacı vardı. Arabanın bagajına bıraktığı yeni açmış beyaz lale fidanlarını alıp mezarların arasındaki geniş yoldan ilerledi. Gri taşla sarılmış mezar taşının önünde durduğunda elindeki yere bırakıp küçük kazma ile toprağı hafifçe eşeleyip getirdiği fidanları özenle yerleştirdi toprağın içine, ardından da avuçlarıyla toprağı birleştirip fidanların kökünü kapatmıştı.
"Abla sana da su getireyim mi abiden sonra, su ister misin?"
Zehra kafasını sallayıp onaylarken genç çocuğun işaret ettiği yöne doğru baktığında genç adamı görmüştü; Serdar'ı... Zehra çantasından çıkardığı iki yüzlüğü çocuğa uzatırken çocuk kendisine uzatılan parayı almış ve Serdar'ın yanına doğru yürümüştü. Serdar daha onu fark etmemiş olacaktı çünkü sırtı dönüktü, önündeki mezar taşının üzerinde yazan yazıya kaymıştı bakışları istemsizce. Serdar'ın olduğu mezarın az ilerisindeki mezar taşında da kardeşi Asya'nın ismi yazdığına göre şimdi başında olduğu mezar kaybettiği nişanlısının olmalıydı. Bakışlarını babasının mezarına çevirirken mezarın kenarına oturmuştu.
"Sana sormam gereken o kadar soru var ki baba... Canım acıdığında senin eksikliğin çıkıyor ortaya" dediğinde istemsizce yutkunmuştu. Canını yakan neydi? Genç adamın korumacı tavırları mı? Sınırlarının çiğnenmesi mi yoksa ne hissettiğini anlayamaması mı? O kadar zor sorulardı ki bunlar.
"Bu adam benim dengemi bozuyor baba ve ben bunu hiç sevmiyorum... Sanki duvarlarım yıkılıyor ve altında kalıyormuşum gibi hissediyorum... O kadar garip bir hissin içindeyim ki... Şimdi burada olsaydın ne derdin ki bana? Ben sizin o karanlık dünyanızı istemiyorum ama... Tek bir ışık bile yok... O ise en karanlık... Kocaman bir mavi karanlık... Hem kızgınlıktan tokat manyağı yapmak istiyorum hem de..." dedi ama cevabını getirmedi Zehra.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN MATEMİ
FanfictionSevdiğini kaybeden bir kalp yeniden ne zaman atardı? Yeniden aşka düşebilir miydi? Bir kadın... İki adam... Bir yanı buz bir yanı ateşe mahkum aşk...