🕸15.Bölüm🕸

90 18 101
                                    

@pile16 @dystinabell @reem133x @HilalYucel7 @ece373738 @Leth_28 @M_merve14 @Daryoosh @KrishnaMukherjeeSurb @snglss @TeffyLeal @almalta @user62209598 @Rose_Rain26 @ortak_hikayeler61 @kediciteyze2 @HilalYucel7 @yaghazask97 💜💜

Serdar, Zehra ile içtikleri kahvenin ardından konağa gelmişti. Konakta sakin bir sessizlik hakimdi. Arabasını küçük fıskiye havuzun önünde korumalara bırakmıştı.

"Nasıl gidiyor bir yaramazlık yok demi?"

"Yok abi her şey yolunda" diye cevaplarken Serdar kafasını sallayıp konağa doğru ilerledi. Merdivenleri tırmanıp odasına doğru ilerledi. Beliz'in yanına üzerini değiştirdikten sonra uğrayacaktı. Odasının kapısını açıp içeri girdi, üzerindeki ceketini üzerinden çıkartıp koltuğun üzerine bırakmış, gömleğinin düğmelerine geçiş yapmıştı ki bakışları aynadaki yansımaya takılmıştı. Beliz, buradaydı az önce aynaya çok dikkatli bakmadığından fark edememişti demek ki. Görünüşe göre prensesi kendi odasında uyumak istememişti. Yeğeni turkuaz renkteki saten üzerinde dağılmış sapsarı saçların varlığı bir hazine misali parlıyordu. Muhtemelen sarılarak uyuduğu oyuncak ayısı yatağın ayak ucuna geçmişti. Onun bu haline şefkatle gülümserken dudakları kıvrılmıştı genç adamın. Sessiz adımlarla giyinme odasının diğer tarafına geçip dolaptan seçtiği siyah bir tişört ve aynı renk eşofman altını üzerine geçirmiş ve banyonun yolunu tutmuştu. Elini, yüzünü yıkayıp rutinlerini hallettikten sonra yatak odasına geri dönmüştü. Komodinin üzerine bıraktığı telefonunu kontrol edip geri bırakmış, ardından da yatağın boş tarafındaki örtüyü kaldırıp yatağa girmişti. Oyuncak ayıcığını da yatağın ucundan alıp hemen yanına bırakırken saçlarına bir öpücük bırakmayı ihmal etmemişti.

O esnada uykulu sesle kulağına "Dayı gelmişsin" mırıltısıyla minik kolların göğsünde toplanıp küçük kızın başının da göğsüne yaslandığını hissederken gülümsedi.

Serdar "Geldim prensesim, geldim... Hadi sen açma uykunu, uyumaya devam et" diye karşılık verirken pamuk ellerinin içine şefkat dolu bir öpücük bırakmıştı. Beliz beş yaşından beri burada onunla uyurdu. Bu uyumaların başlangıcı biraz korkulu olmuştu ama olsun. Küçük kız konağın bahçesindeki kendine ait küçük parkta oynarken hiç kimseye bir şey söylemeden dayısının yatak odasına gelip onun yatağına yatmıştı. Herkes kaybolduğunu sanıp her yerin altını üstüne getirirken onun dayısının odasında olabileceğini hiç düşünememişti. Ve o kadar endişeli birkaç saatlik arayıştan sonra dayısının odasında bulunmuştu küçük Beliz.

"Dayım annem gibi kokuyor" dediği o günden beri geceleri çoğu zaman odasından kaçıp dayısı olsun olmasın bu odaya gelir burada uyurdu. Serdar'ın buna asla bir itirazı yoktu zaten. Beliz ne isterse onu yapardı, asla sözünü ikiletmezdi prensesinin. Beliz bu dünyada ona her şeyi yaptırabilecek belki de tek varlıktı, en kıymetli varlığıydı, kardeşinin emanetiydi.

Zehra konağa geleli iki saati geçmişti, evdeki derin sessizlik ruhunu oyuyordu sanki, normalde en sevdiği şey sessizlikti bir zamanlar ama babasından sonra bu değişmişti. Sakinlik yerini gürültüye bırakmıştı onun zihninde. Duyduğu tek şey mutfaktaki kahve makinesinin kahvenin hazır oluşunu haber veren sesiydi. Kupa bardaktan başkasında kahve ya da çay içmeyi sevmezdi evdeyken. Dolaptan aldığı siyah renkli kupayı kahveyle doldururken kahve kokusu mutfağı sarmıştı. Kahve dolu kupayı eline alırken davlumbazın ışığını kapatıp mutfağı karanlığa teslim ederken mutfaktan çıktı. Hem çalışma odası hem de atölye olarak kullandığı odanın kapısını açıp içeri girdi, lambanın düğmesine dokunup açılmasını sağlarken odanın içinde ilerleyip kahvesini siyah renkli çalışma masasının üzerine bıraktı. Masanın altındaki çekmecede mimarlıkta kullanılan çeşit çeşit cetveller, çizim kalemleri vardı. Yan tarafındaki silindir kutuda da daha önce çizdiği projeler ve boş çizim rulo kağıtlarda vardı. Pencereye doğru ilerlediğinde bahçedeki korumalar karşılamıştı onu. Hareketli hayatının sıkıcı işaretleri denebilirdi buna. Korumalar işini yapıyordu elbette ama sürekli etraflarında olmasından sıkıldığını itiraf etmeliydi. Perdeyi kapatıp masaya doğru ilerledi. Sandalyesini çekip oturdu, avuçlarının arasına aldığı kahvesini yudumladı. Airpodsunu açıp kulağına taktı ve sevdiği şarkılardan birini dinlemeye başladı.

Ertesi Akşam

Zehra barın arka kısmında daha önce yaptığı karışımlardan birini yapmakla meşguldü, bir yandan da barın içinde yankılanan şarkıya eşlik edip dans ediyordu. Her şeyden habersizce kendi halinde görünür de tek başınaydı barda.

"Bir içki alabilir miyim?" diye sordu Serdar, Zehra müziğe o kadar kaptırmıştı kendini genç adamın gelip bar taburelerinden birine oturduğunu fark etmemişti bile. Gerçi onu yaklaşık beş dakikadır izlediğini de farkında değildi. Serdar daldığını fark edince etrafta gezdirmişti bakışlarını, kimse görsün yanlış anlasın istemezdi. En başta da Zehra fark etse yanlış anlayabilirdi.

Zehra "Daha açmadık maalesef" diye karşılık verirken genç adamın varlığından habersizce bakışlarını ona dönmüştü.

"Sen miydin? Ne zaman geldin fark etmedim"

"Çok olmadı ama müzik sesinden duyman zor olurdu haliyle"

"O da doğru, benim burada olduğumu nerden bildin?"

"Bilmiyordum arabanı kapıda görünce bir merhaba diyeyim dedim"

Zehra "Anladım takip edilmiyorum yani, güzel" derken elindeki bezi arka tezgaha bırakmış ve tekrar genç adama dönmüştü.

"Eee ne diyorsun bir içki alabiliyor muyum? Yoksa barın açılışını beklemem mi gerek?"

"Önce kahve sonra içki... Güzel sıralama"  diye mırıldandı Zehra tebessümle. Ve devam etti. "Pekala,  belki sana bir istisna yapabilirim" dedi tebessümle.

"Süpermiş o zaman"

"Ne içmek istersiniz bakalım Serdar Bey?"

"Resmiyet rüzgarlarına geri mi döndük?"

"Öylesine alışkanlıktan ya, neyse sen ne içeceğine karar verdin mi?"

Serdar "Sen ne içiyorsan bende ondan alırım" dedi Zehra'nın önündeki şişeyi işaret ederek.

"Ha bunlar mı? Bunları yeni yaptım, ilk sen tadacaksın demektir. Sevmeyebilirsin çünkü bildiğimiz içkilerden değil"

Serdar "Sorun yok alabilirim artık arkadaş olduğumuza göre beni zehirlemezsin diye umuyorum" derken Zehra şişedeki mavi renkli sıvıyı birkaç buzla dolu bardağa döktü ve genç adamın önüne sürdü.

"Buyurun buzlu zehriniz"

"Teşekkür ederim" diye karşılık verip bardağa uzandı ve bir iki yudum aldı. Normalde böyle şeyler içmezdi ama bunu sevdiğini itiraf etmeliydi.

"Güzelmiş adı ne bunun?"

"Soğuk Mavi... İsim klişe gibi ama olsun sonra düşünür başka bir şey buluruz elbet"

"İsmini bilemem ama kendisi için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, son derece güzel ve cazip bir tat olmuş... Tadını alan birinin müptelası olacağına eminim, benim gibi" dedi ve ekledi. "Tarif istesem"

Zehra "Vermem meslek sırrı ama istersen gelip buraya içebilirsin Eylem'in engel olacağını sanmıyorum" dedi gülerek.

"Birlikte içersek neden olmasın?"

"Belki... Eşlik edebilirim çoğunlukla olmasa da bazen yapabilirim bunu"

"O zaman buranın müdavimi olacağım anlaştık"

Zehra gülerek "Anlaştık" diye mırıldanırken kendisine uzatılan eli tutup sıkmıştı. 

GECENİN MATEMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin