Yazar
Sasuke için anılarında dolaşmak kolay bir deneyim değildi. Bütün hayatı boyunca yaşadığı her şeyi tekrardan görmek, aynı şeyleri hissetmek ona huzursuzluk veriyordu. Mutlu olduğu anıları seçip onlara odaklanmak ise daha zor bir meseleydi. İster istemez aklına en kötü anıları geliyordu. Mesela resmi olarak çıktıkları ilk yüksek seviyeli görevde neredeyse bütün takım arkadaşlarının ölecek olması, hepsinin feci şekilde yaralanması, başarısızlıkları, ayrılıkları ve Naruto'nun onu terk edişi... Mutluluğuna odaklandıkça üzüntü onu takip ediyordu. Çakrasını Naruto'nun bilincine aktarmak onu tüketiyordu. Olduğu bölgenin bir bölümünü kendi kontrolüne almıştı ancak yeterli değildi. Buraya geldiğinden beri bir gün geçmişti. Birinin bilincinde hiç bu kadar uzun süre durmamıştı.
İnsanların bilincinde gezinmek çok tehlikeliydi. Kişinin zihni sizi yutup yok edebilirdi. Zihinlerde bulunan yabancı varlıklar tehdit olarak algılanır ve bilinç korumaya geçerdi. Eğer yeterince kontrollü veya deneyimli değilseniz kesin olarak başarısızlıkla sonuçlanırdı. Başkasının zihninin içinde sıkışıp kalmak ve kendi vücuduna dönememek bitkisel hayattan farksız bir şeydi. Bu yüzden deneyimli ninjalar bile en fazla bir kaç dakika için bilinçaltına giriş yaparlar. Şu an Sasuke inanılmaz bir risk içerisindeydi. Ama elinde bundan başka bir çözüm yoktu. Eğer yapacakları Naruto içinse ne yaptığının, ne kadar tehlikede olduğunun bir önemi yoktu onun için. Naruto'nun zihninin şu an ki durumu daha farklıydı. Özellikle bir koruma sistemi olmadığı için henüz varlığı tehdit altında değildi ancak bilinci tamamen kaplamış öfke işini kolaylaştırmıyordu. Delirtmek ve kontrolden çıkartmak gibi bir yapısı vardı öfkenin. Sasuke kendini öfkenin kollarına düşmemek için çok çabalıyordu. Kurama da bazı zamanlar onu kontrol ediyor gerekli tetiklemeyle onu kendine getiriyordu. Kurama kontrol etmek için ona seslendi.
"Velet, kendinde misin?" Kendindeydi ama şimdilik.
"Evet." "Neden bu kadar zor? Tek yapabildiğim kendi etrafımda çakramı yayabilmek. Yeterli gelmiyor." Kurama bunun oldukça zorlu olduğunu biliyordu. Zamanında kendisi de hapis olduğu Jinchurikilerin zihinlerini ele geçirmeye çalışmıştı. Kolay olan hiçbir sefer olmamıştı.
"Biliyorum zor. Ama devam etmek zorundasın. Buradan çıkmak için, tanıdığın insanlar için, Naruto için." Naruto'nun, Sasuke için anahtar kelime olduğunu biliyordu ve bunu kullanmaktan çekinmiyordu.
"Benden daha güçlü Uchihalar var. Onlar belki daha etkili olabilir. Daha fazla etki yaratamıyorum." Naruto'yu başkasının eline bırakma fikri hiç hoşuna gitmiyordu. Ama gücünün sınırlarını anlıyordu. En azından bu seferlik başkasına izin verebilirdi.
"Hayır. Senden başkasını bu kadarını bile yapamaz. Naruto'ya sen lazımsın. Bir başkası değil. Diğer insanların Naruto'ya senin kadar değer verdiğini düşünüyor musun? Onunla en çok zaman geçiren, onu en fazla tanıyan sen değil misin? Naruto'yu başka Uchiha'nın ellerine bırakmaya güveniyor musun?" Sasuke de biliyordu bunları. Ama elinden en fazla bu kadarı geliyordu. Daha fazlasını yapabilmek için her şeyini verirdi. içindeki karmaşa ile susmaya devam etti.
"Deneyebileceğimiz bir şey daha var. Bunu yapmak istemiyordum aslında. İkimizde aynı anda çakramızı aktarmaya çalışabiliriz. Ama iki farklı çakranın çatışmasına dönüşme ihtimali çok yüksek. Ayrıca benim ona verebileceğim mutlu anılarım, güzel duygularım yok. Eğer ikimizde kontrolü sağlayamazsak Naruto'nun bilinci bölünebilir. Senin bölgen ve benim bölgem olarak. "
"Mutluluktan başka anılarını aktaramaz mısın? Öfke ve sevinç kadar güçlü duygular?"
"Ona nefretimi mi aşılamamı istiyorsun? Kafan yerinde mi senin velet? Öfkeden beterdir nefret. İnsanı ve etrafındaki her şeyi çürütür."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin Mavi
FanfictionŞimdi karşımda hiç tanımadığım biri vardı. Her daim sırıtan, mavi gözlerinin içi parlayan Naruto neredeydi? Bu tanımadığım insan kimdi? Gözleri sanki hiçbir şeye odaklanmamış gibi donuk ve oldukça koyuydu. Suratı bir çok duygunun esiri altında kaldı...