Yazar
Gecenin ilerleyen saatleri olmaya başladığında Naruto gerçekliğe geri döndü. Gözlerini karanlık odada açtı. Gaara'nın göz küresi ortalıkta gözükmüyordu. Gece dinlenmek için odasına gitmiş olmalıydı. Artık uyuyabildiği için Naruto içten içe teşekkür etti. Yataktan doğrulurken çakra seviyesini bastırdı ve yerine klonlarından birini bıraktı. Kendi varlığını bu klonda hissedebiliyordu. Eğer işler bir şekilde ters giderse ve insanlar onu aramak için peşinden gelirse olabildiğince zaman kazanmalıydı bu yüzden klonu burada baygın şekilde yatacak ve yokluğunu dolduracaktı. En azından yokluğunu fark etmeleri bir süre sonra olurdu.
Açık pencereden dışarı çıktı ve bir kedi kadar sessiz, çevik hareketler ile evine hızlıca ilerlemeye başladı. Daha önce bir çok hayvanı gözlemlemişti. Gerekirse görevlerinde mükemmel bir ninja olmak için gerekirse de hayatta kalabilmek için. Ses çıkartmamak için çatılar yerine elektik kablolarından koşuyordu. Ortamda bir çakra kalıntısının kalmaması onun için en önemlisiydi. Eğer çakrasını dağıtarak yoluna devam ederse kendi elleri ile peşine takmış olurdu anbu ekiplerini. Tepesinde yüzlerce yıldız ve Güzeller güzeli Ay'ı ile ilerliyordu. Ay, hilal halini almış; zarafetini, asaletini gösteriyordu bu gece yer yüzüne. Gecenin karanlığına ince bir aydınlık salıyordu. Narin ama iç ısıtan türden bir ışık. Sokaklar sessizdi. Her ne kadar Ay'ın mükemmelliği ona huzurlu hissettirse de bir şeylerin yanlış olduğunu düşünmeden edemedi.
Her şey gerekenden fazla huzurlu ve kolay ilerliyordu. En azından sokakta devriye gezen bir kaç ninja veya gece eğlencesine çıkmış insanlar olması gerekiyordu. Ancak nedense kimse yoktu. Sağına soluna bakındı yine de birini göremedi ya da hissedemedi. Ve işin en tuhaf tarafı gece hayvanları bile ortalıkta yoktu. Yarasalar, baykuşlar, kediler.. hiçbiri yoktu. Etrafta sinek vızıltısı bile duyulmuyordu. Tuhaf, huzursuz ve kötü bir atmosfer vardı köyün üzerinde. Fırtına öncesi sessizlik yaşarcasına bütün dünya durmuş gibiydi o an için. Etrafa bakınmaya devam ettiği sırada bir şey fark etti.
Üzerine hilalin ışığı düşmesine rağmen hiçbir yere gölgesi düşmüyordu. Arkasında onu takip eden bir hayaleti yoktu. Artık bir genjutsu altında olup olmadığını sorgulamaya başladı Naruto. Ancak hiçbir tekniğin etkisi altında olmadığına oldukça emindi. Yine de genjutsudan kurtulmak için gerekli bir kaç mühür işaretini yaptı. Ancak hiçbir şey değişmedi. Etrafındaki sessizlik kaybolmadı, veya arkasına bir gölge gelmedi. Evinin penceresine geldiğinde artık o kadar diken üstündeydi ki üzerine bir yaprak uçsa bile saldırabilecek gerginlikteydi. Bir an önce bu köyden gitmek istiyordu. Bu uğursuz köy her geçen gün daha da tuhaflaşıyordu. Çantasına, mühür parşömenleri, yiyecek ve kıyafet koyarken aklında rotasını tekrar tekrar canlandırdı.
Ancak Naruto'nun bilmediği bir şey vardı. Nereye giderse gitsin bu tuhaflıklar onunla birlikte gelecekti. Çünkü bütün bu atmosferin sebebi kendisiydi. Yaşayan her canlı gittikçe büyüyen alevi ve tehdidi hissediyordu. Hayvanlar kaçmış, insanlar içgüdüsel olarak evlerinde kalmışlar .Alevler merhametten yoksun, önündeki her şeyi sorgulamadan yok eden gerçekliğin ta kendisidir. Onun bir benzeri yoktur bu yüzden peşinden bir hayalet gezmez. Ateşin gölgesi olmaz . Güneşin bir benzeri olmadığı gibi.
...
Naruto çantasını hazırlarken Sasuke kabusların pençesinde kıvranıyordu. Kendisini rüyanın içinde bulduğunda köydeki herkes sessizce köy meydanına ilerliyordu. Kimse konuşmuyor veya neden gittiklerine dair bir şey söylemiyordu. Sasuke ise afal afal etrafa bakıyor, meraktan ölüp bitiyordu. Meydana ayak bastığında köyün bütün halkı buradaydı. Hepsi göz bile kırpmadan gökyüzüne bakıyordu. Sasuke kafasını kaldırdığında hayretle kala kaldı. Güneş ve Ay karşı karşıya duruyordu. Sanki kavga eder gibiydiler. Her geçen an Güneş daha da kızıllaşıyor ve dünyaya yaklaşıyordu, Ay ise daha da küçülüyor ve parlaklığını kaybediyordu. Sasuke'nin içine bir huzursuzluk tohumu düştü, bu kavganın sonun iyi bitmeyeceğini hissediyordu. Ve düşündüğü gibi de oldu. Güneş öfkesinden alev püskürtmeye başladı etrafına. Gökyüzüne dağılıyordu bütün alevler ve yavaş yavaş yere düşüyordu. Çoktan uzaklarda dumanlar gözükmeye başlamıştı. Sasuke endişe ile titriyordu. Son bir umut Ay'a baktı. Sevgilisini eski haline getirmesi için içinden yalvardı. Lakin duaları kabul olmadı. Ay en sonundan bütün ışığını kaybetti ve taş parçası haline geldi. Parıltısını Güneşten alan Ay artık ışıldamıyordu. Güneş mi Ay'ı sevmekten vazgeçmişti yoksa Ay mı Güneşten vazgeçmişti bilmiyordu Sasuke. Etrafta kaçışan insanlar, çığlık sesleri ve gökyüzünden saçılan alevler vardı. Herkes meydandan kaçarken orada kalakaldı Sasuke. Önündeki insanlar kaçtıklarında ise meydanın diğer tarafında tanıdık bir yüz gördü. Naruto. Yukarıya, öfkeden patlayan güneşe bakıyordu. Sasuke ona doğru koşmaya başladı, arkasından seslendi ama kendi sesini duyamadı. Elini Naruto'nun omzuna attığında Naruto ona döndü. Yukarıda kontrolden çıkan Güneşin bir yansımasını Naruto'nun gözlerini içinde gördü. Derinliklerde büyüyen bir öfke yığını.. Her an sevdiği ve sevmediği her şeye zarar verebilecek saf bir oluşum. Sasuke tekrar konuşmaya çalıştı ancak sesi çıkmıyordu. Naruto yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı. Sasuke hareket edemiyor, konuşamıyordu. Sadece arkasından sessiz çığlıklar atabildi. Adını tekrar tekrar bağırıp orada alevlerin içinde ölmeyi bekledi. Son bir kez bağırdı.
"NARUTO!" yatağından zıplayarak uyandı, her yeri ter içinde kalmış, nefes nefese bir vaziyetteydi. Bunun sıradan bir rüya olmadığını biliyordu. Bu bir uyarıydı. Bu yüzden son hızla kalkıp ayakkabılarını giydi. Naruto'nun yanına gitmeli ve her şeyin yolunda olduğundan emin olmalıydı. Apar topar Hokage binasına gitti. Çıkmadan önce açtığı pencereden Naruto'nun odasına girdi. Naruto'yu hala uyurken bulduğunda derin bir nefes verdi. Yanına oturup elini tuttu.
"Çok korkuttun beni Naruto. Başına neler gelebileceğini düşünmekten düzgün uyuyamıyorum. Yine o saçma rüyalardan birini gördüm. Sen herkesi öldüreceksin..." Bunları söylerken ellerini sıkmaya başladı. O kadar sıktı ki Klon bir duman bulutuna dönüşüp ortadan kayboldu. İşte o zaman Sasuke rüyasının gerçekten de bir işaret olduğunu anladı. Son hız köyün çıkışlarına gitmeye başladı. Önce hangisine gitmeliydi? Naruto ne zaman gitmişti? Ona yetişebilecek miydi? Gözleri korkudan dolmaya başladı. Kafasını yukarı kaldırıp göz yaşlarını tutmaya çalıştığında Ay'ı gördü. Ona fısıldıyordu sanki. Yol gösteriyordu. Sasuke'nin zihninde bütün yol canlanmıştı. İç güdülerini takip ederek ormanın yoluna doğru koştu, koştu koştu. Nefesi tükenene kadar koştu. Artık havasızlıktan her yerde Naruto'nun suretini görüyordu. Ormanın girişinde ise sırt çantası olan Naruto'yu gördüğünde bunun diğer görüntülerden farklı olduğunu anladı çünkü bu Naruto'nun kendisiydi. Yere tek dizinin üzerine çökmüş bir şeyler yapıyordu.
"NARUTO" Ona doğru yaklaşınca bağırdı. Naruto ise şaşkınca ona bakıyordu.
"Sasuke burada ne yapıyorsun?" Sasuke yavaşça yaklaşmaya başladı.
"Seni ahmak bensiz nereye gittiğini düşünüyorsun?" Naruto hayır anlamında kafasını salladı.
"Sasuke hayır gelemezsin. Gelmemelisin." Sasuke sinirlendi.
"Gelebilirim ve geleceğim. Eğer bu köyden gitme niyetin varsa bu bensiz olmayacak." Naruto oflamaya başladı.
"Eğer gelirsen köyden kaçtığın için senin de başının peşine düşerler. Ayrıca... Benimle gelemezsin çünkü bu bir yolculuk değil. Ben geri dönmeyeceğim. Hiçbir zaman." Sasuke paniğe kapıldı. Naruto köyden kurtulmaya çalışmıyordu. Ölmeye gidiyordu. Geri dönmeyecekti veya onu bir daha görmeyecekti. Zor durdurduğu yaşlar tekrar belirginleşti ve bağırmaya başladı.
"Yine de seninle geleceğim. Benden uzakta ölmene izin vereceğimi mi düşünüyorsun? Asla. Gerekirse açlıktan ölene kadar bedeninin yanında beklerim ama seni tek bırakmam." Sasuke artık iyice ağlıyordu. Naruto, Sasuke'nin kendisine ne kadar değer verdiği idrak etmeye başladı. Ne tür bir değer olduğunu anlayamıyordu ancak onu bırakmak istemeyecek türden bir duygu taşıyordu içinde. Yine de gelmesine izin veremezdi. Bu dünyadan kimsesi olmadan ve kimsenin gözünde bir yeri olmadan gideceğine dair söz vermişti. Ve Naruto sözlerini bozmazdı.
İçinde hissettiği, acı, üzüntü ve sevgi ile Sasuke'nin gözlerine uzun uzun baktı. Ay ışığında süzülürken parlayan yaşları kendi yüzünde hissetti.
"Elveda Sasuke." O anda Bütün köyün etrafını saran bir bariyer belirdi. İçeriye kimse giremez veya dışarıya kimsenin çıkmayacağı türden bir bariyerdi. Bu mührü kırmak Hokage için bile zaman alırdı. Sasuke bariye koşup yumruklamaya başladı.
"Naruto hayır, hayır!! Beni de al birlikte gidelim. Beni terk etme Naruto" O kadar çok ağlamaya başladı ki Güneş'inin yüzünü düzgün göremiyordu. Sadece emin olduğu bir şey vardı. Naruto'nun yüzünden bir damla yaş süzülmüştü. Sonra ise arkasını dönüp yürümeye başladı.
"NARUTO, GERİ GEL. " ...
"NARUTOO"
"Lütfen beni yalnız bırakma" sesi iyice kısılmış, ayakta duracak hali kalmamıştı.
"Seni seviyorum, bırakma beni" yere yığılmadan önce söylediği son şey bunlardı. O gece sevdiği birini kaybetmişti ancak yeni bir güç kazanmıştı. Sadece değer verdiğin birini kaybetmenin fedakarlığı ile elde edilebilen bir güç.. Mangekyou Sharingan..
Selamm. Elimden geldiğince içerisinde eylemlerin olduğu bölümleri kopukluk olmada yazmaya çalıştım bilmiyorum ne kadar düzgün oldu. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin Mavi
FanfictionŞimdi karşımda hiç tanımadığım biri vardı. Her daim sırıtan, mavi gözlerinin içi parlayan Naruto neredeydi? Bu tanımadığım insan kimdi? Gözleri sanki hiçbir şeye odaklanmamış gibi donuk ve oldukça koyuydu. Suratı bir çok duygunun esiri altında kaldı...