Yazar
Kurama bütün gece ormanda dolanıp Konoha'ya geri dönüş yolunu bulmaya çalışmıştı. Sahip olduğu enerji çok düşük seviyede olduğu için etraftaki varlıkları seçemiyor, çakra topluluklarının nerede olduğunu bilemiyordu. Tek umudu göreve çıkmış Konoha ninjalarından birine rastlamaktı. Naruto'nun içinde hapis kalan parçasıyla bütün bağlantısını kaybetmişti. Naruto'nun ne durumda olduğunu bilmiyordu ancak etraf fazla huzurlu ve sessiz olduğuna göre henüz endişeleri gerçekleşmemişti.
Yolunu, umudunu ve enerjisini kaybetmiş arama ekibi ise artık durma noktasına gelmişti. Vaz geçemeyecek kadar inatçı, devam edemeyecek kadar bıkkınlardı. Aramayı durdurup köye dönmeye karar vermişlerdi. Bu kararı kabul etmek Sasuke için hiç kolay olmamıştı bu yüzden bir kaç kilometre daha devam etmeleri için ısrar etmişti. Karanlık ormanda ağaçların arasından sızan azıcık ay ışığı dışında pek bir ışık yoktu. Ağaçlardan oluşan büyük karanlığın içinde bir pırıltı görüldüğünde hepsi tetiğe geçmişti. Karanlığın içinden çıkan turuncu parıltı tanıdık geldi Sasuke'ye.
"Durun!" Diğerleri ona anlamsızca baktılar.
"Bu Kyuubi." "Bu ışık Kyuubi'nin çakrası." Kakashi kunaisini ilk indiren oldu. Onları fark eden Kurama son hızla yaklaştı.
"Durum vahim!" "Naruto.." Sasuke paniğe kapıldı.
"Naruto'ya ne oldu? Neden ondan ayrısın? Neler oluyor?" Kakashi karışmak durumunda kaldı.
"Sakin ol Sasuke. Anlatmasına izin vermezsen bilemeyiz."
"Naruto'nun duyguları kontrolü ele geçirdi. Asıl bedenim de içeride tıkılı kaldı. Öfkesi o kadar sinsi yerleşmiş ki bedenine, fark etmem çok uzun sürdü. Neredeyse bir çıkış bulamayacaktım. Size haber vermek için çıktım ancak bu halimle çok zayıfım elimden bir şey gelmiyor." Sakura bağırdı.
"Onu o halde nasıl tek bırakabilirsin?!" "Bizden yana olduğunu sanıyordum."
"Durumun şuan güvenli olduğuna karar vermesem onu bırakmazdım küçük kız. Neyse ki şuan derin uykuda. Vücudu hareket etmeyi sürdürüyor ancak bilinçli değil. Sadece ileri yürüyor. Onu tetikleyen bir şey olmadığı şekilde bu şekilde yürümeye devam edecek." Shikamaru devreye girdi.
"Naruto'nun bedeninden ayrılarak en mantıklı yolu seçmiş Sakura. Haber vermesi gerekiyordu yoksa hazırlıksız yakalanabilirdik." Sakura da bunları biliyordu ama Naruto'yu tek bırakma düşüncesi hoşuna gitmiyordu.
"Naruto'nun nerede olabileceğini biliyor musun Kyuubi?" diye sordu Kakashi.
"Ne yazık ki bilmiyorum. Onun vücudundan ayrıldığımda bile nerede olduğumuzu bilmiyordum. Köyden çıktığımızdan beri belirli bir yolu izlemeden sürekli yer değiştirdi. Maalesef onu hissedemiyorum." Neji elinde bir haritayla Kakashinin yanında durdu.
"Bu taraf Kyuubi'nin geldiği bölge. Daha ilerisinde ise ülke sınırları var. Bu sınır Yağmur ülkesi ve Ateş ülkesini birbirinden ayırıyor. Yağmur ülkesine izinsiz giriş yaparsa ona saldırmak durumunda kalırlar. Haberleri iletmeliyiz." Kakashi onayladı.
"En hızlılarımız Kiba ve Lee. Köye geri dönüp haberleri ileteceksiniz. İno sende diğer Kageler ile bağlantı kurmaya çalış ve onlara olanları anlat. Özellikle Yağmur ülkesine haber verilsin. Naruto'nun nasıl göründüğünü anlat ki izinsiz giriş olduğu zaman saldırmasınlar." Lee ve Kiba hemen köye koşmaya başladılar. İno ise bir köşeye oturup bağlantı kurmaya çalıştı.
" Neji ve Hinata, Byakugan kullanarak çevreyi taramaya başlayın. Shikamaru, çevredeki bütün yerleşim bölgelerini tespit etmeni istiyorum. Yağmur ülkesine yakın olan bütün yerleşim yerlerine gidip uyaracağız. Umalım da Naruto'dan önce oraya gideriz." Shikamaru hemen haritaları incelemeye başladı. Kakashi bu sefer Choji ve Tenten'e dönerek konuştu.
"İno burada kalıp ekipler arası bağlantıyı sağlayacak. Siz ikiniz de burada onun yanında kalacaksınız. Olası bir durumda haberleri siz ileteceksiniz. iletişim takımı siz üçünüzsünüz. Çağırdığım köpekleri de sizin yanınızda bırakacağım yardımları olacaktır." İkisi de onayladılar ve gerekli olabilecek her şeyi hazırlamaya başladılar. Kakashi bu sefer kendi takımına ve Kyuubi'ye dönüp konuştu.
"Biz ise olabilecek bir durumda Naruto'yu durdurmaya çalışacağız. Bu artık arama ve geri getirme görevi değil. Yakala ve geri getir görevi. Her türlü zarardan kaçınacağız. Önceliğimiz Naruto'yu tetiklememek. Sakura, Sasuke.. duygularımız şimdilik önemli değil. Önümüzdeki görevde soğuk kanlı olmamız gerekiyor. Anladınız mı?"
Kurama, Naruto'nun içindeyken Naruto'nun Kakashiye ne kadar imrendiğini, ona ne kadar saygı ve sevgi duyduğunu hatırladı. Kakashi saygıyı hak eden bir insandı. Yapılması gereken şeyleri başarıyla yerine getiriyordu. Naruto'nun Kakashi'ye duyduğu sevginin aynısını Kakashi'nin Naruto'ya duyduğunu hissediyordu Kurama. Bir çok defa Naruto'nun bedeninden izlemişti Kurama. İkisinin arasındaki abi kardeş ilişkisinin derinliğinin bilincindeydi. Ancak hala insanlara karşı sempati duymuyor, duymak istemiyordu. Değiştiğini kabul etmiyordu çünkü kendince bu hali onu zayıflatıyordu. Nefreti küçülürse gücünün kaynağı da küçülür. Ne de olsa kendisi nefretten oluşan bir yaratıktı.
Yola çıkmaya hazır olduklarında son hızla Kyuubi'nin geldiği yöne doğru yöneldiler. Hinata ve Neji aralarında sırayla etrafı tarıyorlardı. Alan çok geniş olduğu için çabuk olmak zorundaydılar.
Bu sırada İno ise hala iletişim kurmaya çalışıyordu. Hokage ve diğer Kageler uzakta oldukları için zorlanıyordu. Bu yüzden yanında oturan Chojiden biraz çakra alarak etki alanını genişletmeye başladı. En sonunda Tsunade'nin zihnine seslenmeyi başardı.
"Tsunade-sama?" Zihninde kızın sesini duyan Hokage şaşırdı.
"İno?" Sesli konuştuğu için etrafında bulunan diğer Kageler dönüp ona bakmışlardı. Hala diplomatik planlamalar üzerine çalıştıkları için bir arada bulunuyorlardı. Ancak Bijuular ve Jinchurikiler buluşma noktasına gitmek üzere yola çıkmışlardı. Toplanıp planlarındaki gibi geri geleceklerdi.
"Evet Tsunade-sama, benim. Size iletmem gereken haberler var. Diğer Kageler yanınızda mı?"
"Evet yanımdalar. Onlardan uzaklaşmam gerekir mi?"
"Hayır, mümkünse size anlattıklarımı onlara da aktarmanızı istiyorum. Şimdilik sizden çok uzak olduğum için hepinizin zihnine bağlanamıyorum. Lütfen benim için onlara anlatın."
"Anladım İno, anlatmaya başla." İno olanları tek tek anlattı. Yağmur ülkesi sınırına haber verilmesi gerektiğini ve Naruto'nun tehlike altında olduğundan ve herkesi tehlikeye attığından bahsetti. Tsunade de gecikmeden diğerlerine bilgileri aktardı.
"Karşımızda olan düşmanın Naruto olabileceğine dair şüphelerim var." diye ekledi. Bütün Kageler ona bakmaya devam ettiler.
"Kontrolü kendisinde olmadığı için onu suçlamıyorum. İsteyerek böyle bir şeyi yapmayacağını biliyorum. Onu sağlam olarak ele geçirmemiz ve stabil tutmamız gerek. Eğer düşmanımız Naruto değil de bir başkasıysa. Naruto kontrolden çıkarsa aynı anda iki cephede savaşamayız. Hazırlıklarımızı devam ettirsek iyi olur." Diğer Kageler, Tsunade'nin zor durumunu anlıyordu. Olası bir tehdit onun sorumluluğundaki köyden çıkmıştı. Elde ettikleri ittifakı dağıtıp suçlamalar yapılabilecek bir konuydu bu. Ancak kendisi de oldukça çaresiz göründüğü için kimse böyle bir şeyi dile getirmedi. Özellikle Gaara, Tsunade'nin böyle bir şey yapmayacağını ve Naruto'nun kötü niyetli biri olmadığını biliyordu. Bu yüzden gerekirse Tsunade'ye arka çıkmaya hazırdı.
Gaara'nın da diğer Jinchurikiler ile gitmesi gerekirdi ancak zaten yeterince kalabalık gitmişlerdi. Burada kendisine daha çok ihtiyaç vardı. Diplomatik olayların çözümünde ve planlanmasında ünvanının rolü vardı. Kendisi Rüzgar ülkesinin Kazekage'siydi. İçinden, Naruto'nun başına bir şey gelmemesi için dilekler diliyordu. Bir Jinchurikini kontrolden çıkıp neler yapabileceğini kendisi çok iyi biliyordu. Bir an önce Naruto'nun bulunup kontrol altına alınmasını istiyordu.
Bu sırada küçük bir çocuk Naruto ile tanışmak üzereydi.
Merhabaaa. Yorucu ve stresli bir sınav sürecini atlatmış bulunuyorum. Açıkçası hikayeyi ne yöne devam ettirmem konusunda emin değilim. Aklımda pek bir fikir yok. Tamamen doğaçlama ilerliyorum. Fikirlerinizi benimle paylaşmayı ve oy vermeyi unutmayı. İyi okumalarr

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin Mavi
FanfictionŞimdi karşımda hiç tanımadığım biri vardı. Her daim sırıtan, mavi gözlerinin içi parlayan Naruto neredeydi? Bu tanımadığım insan kimdi? Gözleri sanki hiçbir şeye odaklanmamış gibi donuk ve oldukça koyuydu. Suratı bir çok duygunun esiri altında kaldı...