21

211 29 22
                                    

Yazar

Ekibin Naruto için yola çıkmasından beri bir kaç gün geçmişti. Ancak henüz hiçbir ipucu bulamamışlardı. Durum böyle olunca içlerinde bir umutsuzluk ve bıkkınlık büyümeye başladı.  Neredeyse hiç dinlenmeden aramaya devam ediyorlardı. Her an Naruto'dan daha da uzaklaşma ihtimalleri olduğu için uykularını bile almadan yola devam ediyorlardı. Hepsi pes etmek istemediğini kendine tekrar etse de içten içe artık yorulmuşlardı. Fiziksel olarak değil zihinsel bir yorgunluk söz konusuydu. Artık aralarında bile bir açıkça hissedilen bir gerginlik vardı. Uzun süre kimse birbiriyle konuşmuyordu. Bazen ufacık şeyler yüzünden tartışma başlıyordu. Kiba ve Lee sürekli birbirine giriyor, Tenten onlara nefret kusuyor, Neji bebek bakıcılığı yapmak istemediği için yakınıyordu. Sonunda her zaman Kakashi onları ayırıyor , birbirlerinden uzak yerlere koyuyordu. Grubun en sessizleri Hinata ve Shino ise artık hiç konuşmuyordu. Choji bile yanındaki atıştırmalıkları bitmişse de ortamdaki gerilim yüzünden tek bir kelime etmiyordu. İno ise Shikamaru ile konuşmama kararı almıştı. Başlarına bu olaylar gelmeye başladığından beri arkadaşındaki değişimin farkındaydı ancak kendisine bir şey anlatmadığı için ona dargın, yardım edemediği için de kendisine kızgındı.

Mental olarak en çok zarar görenler ise Kakashi, Sakura ve elbette Sasuke'ydi. Yola çıkarken içlerinde taşıdıkları büyük bir endişe vardı ancak küçücük umut kırıntıları ile gizliyorlardı. Saatler sonra artık ellerinde hiçbir bilgi olmadığı gerçeği, içlerindeki umudu söndürmeye ve endişeyi büyütmeye başlamıştı. Her biri kendi içinde vicdan azabı çekiyordu. Sakura her gün, uykusundan önce Naruto'dan defalarca özür diliyor, Kakashi ölülerin emanetine iyi bakamadığı için kendini yiyip bitiriyor, Sasuke ise Naruto kaçmadan önce onu ikna edemediği için kendine lanet ediyordu. Herhangi bir düşmanla karşılaşsalar bu kadar zarar görmezlerdi. En yıkıcı olanı her zaman en yakınından geleniydi. Hepsi savaşmak için eğitilmişlerdi. Fiziksel ve Zihinsel. Naruto onların zayıf noktasıydı. Kimsenin tahmin etmeyeceği bir yerden darbe yemişlerdi bu yüzden bir türlü toparlanamıyorlar, güçlü duramıyorlardı. Grubun geri kalanı da bu üçünün ne büyük bir enkaz altında olduğunu anlayabiliyorlardı. Bu yüzden onları incitecek bir şey demekten çekiniyorlardı.

...

Derin uykusunun ortasında olan Kurama, tehditkar bir his yüzünden uyandı. Kafesinin  arkasında günlerdir sakince uyuyordu. Naruto'nun özgürlüğünün tadını çıkarması için ona zaman tanımıştı. Ancak hem kendi huzurunu hem de Naruto'nun özgürlüğünün tehlike altında olduğunu hissediyordu. Bu bir kaç gün içinde öfke tohumları o kadar büyümüştü ki artık Kurama bile farkına varabiliyordu. Kurama'nın durumu anlaması o kadar uzun sürmedi. Başına gelmesinden korktuğu şey oluyordu. Naruto'nun duyguları idareyi ele geçiriyordu. Naruto'ya seslenmeye,  ona ulaşmaya çalıştı ama nafile. Öfke Naruto'nun her tarafını sarmıştı. Ne kadar onunla iletişim kurmaya çalışırsa çalışsın hiçbir cevap alamayacaktı. Duygular onun zihnini de yönetiyordu. Artık kendi iradesi diye bir şey kalmamıştı. Konoha'dan ayrılmadan önce bunun farkına varamadığı ve diğerlerini uyaramadığı, en azından Naruto'yu durduramadığı için kendine çok kızdı. Dış dünya da neler oluyor bilmiyordu. Öğrenmek, ve diğerlerini uyarmak zorundaydı. Naruto'nun kontrolünü kendi eline geçirebilse bir şeyler başarabilirdi. Ancak Mührü zorlamayı bırakmış, Naruto'nun boşluklarından yararlanmaktan vazgeçmişti. Bu yüzden şuan neredeyse imkansız bir düşünceydi bu. Üstelik vücudun kontrolü duyguların elindeydi. Naruto'nun kendi iradesinden daha güçlü olduğu için kontrolü almak hiç kolay değildi. Kurama'nın panik yapmasının bir nedeni de eğer bu öfke daha da büyürse ilk kendisinin içinde kalıp, yutulacağı gerçeğini biliyor olmasıydı. Geri dönüşsüz olarak yok olacaktı.

Elinden geldiğince mührü zorladı ama başarılı olamadı. Avazı çıktığı kadar bağırdı ama cevap veren olmadı. Naruto'nun benliğinde öfkenin hakimiyeti altına almadığı bir boşluk bulmayı başardı. Elinden gelen bütün çakrayı bu boşluktan dışarıya saldı. Olanları haber verecek birilerini bulmak için bir tek şansı vardı. Naruto'nun bedeninden çıkmayı başaran çakra parçası ile dışarıda neler olduğuna baktı. Naruto'nun bedeni sabit hızla yürüyordu. Gözleri hiçbir şey görmüyor, kulakları hiçbir şeyi duymuyordu. Yürüyen bir bomba gibiydi adeta. Patlaması için yangını başlatacak kıvılcımı bekliyordu. Bu yüzden onu kendine getirmeye çalışmadı bile. En ufak bir hareket felakete yol açabilirdi. Naruto ormanda gezinmeye devam ettiği sürece potansiyel bir tehlike olarak yol alacaktı. İnsanların dikkatini çekerse veya ormanda biri ile karşılaşırsa işte o zaman cehennem yer yüzüne inmiş olacaktı. Şimdilik etrafta kimseleri hissedemedi Kurama. Bu yüzden bir an önce yardım çağırıp, birilerini bulmak için yol almaya başladı. Trans halindeki Naruto'yu orada bırakarak.

....

Toplantı için süren bir kaç günlük yolculuğun ardından bütün Kageler masanın  etrafında oturuyorlardı. Arkada ve Kagelerin yanlarında Jinchurikiler bulunuyordu. Ortam oldukça gergindi. Kageler toplantısı oldukça nadirken Bir de Jinchurikilerin toplanıyor olması sıra dışıydı. Herkes birbirine bakmakla meşguldü bu yüzden odanın içinde bir sessizlik hakimdi. Gaara bu sessizliğin uzun sürdüğüne karar verip boğazını temizleyerek söze başlayacağını belli edeceği sırada Shukaku onun yerini devraldı. 

"Bırak bu işi biz halledelim çocuk" Shukaku'nun yardımı olmasa burada olmayacaklarını bildiği için ona izin verdi Gaara.

"Durumu az çok hepiniz biliyorsunuz. Diğer bijuular da ortaya çıkarsa onlarla da durumun kritiğini yapmalıyız." Yaşlı Tsuchikage homurdanıp konuşmaya başladı.

"Siz canavarlara güvenirsek hepimizi burada gebertip kaçarsınız. Ayrıca bu işi bırakın da biz organize edelim. Sizi buraya bize emir verin diye getirmedik." Kage olan iki Jinchuriki oldukça huzursuzlandı. Yagura ve Gaara hiçe sayıldıkları için sinirlendiler. Neyse ki Shukaku gereken konuşmayı yaptı.

"Sen daha doğmamışken bile biz dünya üzerindeydik yaşlı adam. Nasıl savaşılır iyi biliyoruz. Ayrıca şuan elinizden gelen her yardıma ihtiyacınız var. İttifak olmadan ölür giderseniz hiçbir anlamı kalmaz bunu unutma" Shukaku'nun sözlerinin ardından Yagura'nın bedeninden bir çakra bulutu süzüldü. Bu üç kuyruklu bijuu, İsobu'ydu. Onu takip ederek, Matatabi-iki kuyruklu, Chomei-yedi kuyruklu ve Gyuuki-sekiz kuyruklu da ortada buluştu. Hala eksik olsalar da yeterli sayıda toplanmışlardı.

"Karşımızdaki düşmanın ne olduğunu bilmiyoruz üstelik sayımız eksik. Ne yapmalıyız?" Konuşulması gereken bir konuyu aktarmıştı İsobu. 

"Hepinize tanıdık hissettirdiğini biliyorum. O iğrenç yaratık var sanki karşımızda. Eğer karşımızdakinin o olduğunu düşünürsek buna göre planlar hazırlayabiliriz." Konuşan Matatabi, bijuuların hatırlamak istemediği bir şeyden bahsetmişti. Tsunade söze girdi.

"Bahsettiğiniz şey nedir?" Bir süre hiçbir bijuu konuşmadı ancak eğer birlikte iş yapacaklarsa anlatılması gerekiyordu bu yüzden Gyuuki bu işi üstlendi.

"Önceleri hepimiz tek bir bedendeydik. Ancak bu çok iğrenç bir varlıktı. Kendi irademiz yoktu ve saf dehşetten bir oluşumdu. Sadece yok etmek için oluşturulmuştu. Sonradan dokuz parçaya ayrıldık. Artık kendi kişiliklerimiz olsa bile hala tek bir beden olduğumuz zamanları hatırlıyoruz. Bahsettiğimiz düşman da bu yaratığı andırıyor. " Raikage durumdan oldukça sıkılmıştı. Bilinmeyen bir düşmana karşı hazırlıksız durumdaydılar.

"Bildiğiniz veya hatırladığınız bir yöntem var mı? Onu durdurmak veya yenmek için?" Odada tekrar sessizlik sürdü. İsobu çekingence konuştu.

"Onu yenmenin yolları var..." Chomei onu tamamladı. "Ancak ne biz ne de sizin kullanabileceği yetenekler..." Odanın içinde bulunanların hepsi kendi ülkelerinin en güçlü insanlarıydı. Üstelik Jinchurikiler de onlara yardımcı bir güç oluşturuyordu. Akıl almaz çakra seviyesi olan bijuular bile bu teknikleri kullanamıyorsa bu düşmanı nasıl yeneceklerdi? Yagura sonunda söze dahil olmaya karar verdi.

"Daha önce bu yaratık nasıl durduruldu o zaman? Kim onu yenip sizi dokuz parçaya ayırdı?" 

"Sizin bildiğiniz ismiyle Rikudo Sennin, shinobilerin atası." Shukaku anlattı. Tsuchikage söze girdi.

"Onun sadece bir efsane olduğunu düşünmüştüm. Demek gerçekten öyle biri vardı." Ve Tsunade devam etti.

"Bahsettiğimiz kişi Shinobilerin atası. Onun bilgisi ve yeteneği hiçbirimizde yok. Düşmanımızı alt etmek için başka bir yol bulmalıyız. " Bu hepsinin onayladığı bir gerçekti. Bu şekilde uzun çaplı araştırmalar başlatılmış oldu. Bir çok eski topluluklara ulaşıp bilgi edinmek için karar alındı. Rikudo Sennin'in yeteneğine benzer güçler arandı. Ninjutsunun kökeni taranmaya başladı. Üzun süreli işbirliği burada başlamış oldu.





Merhabaaa. Olaylar baya karışık yerlere gidiyor artık resmen benim elimde değil. Hikaye neden sıralamada bu kadar geriledi bilmiyorum. Oy atarak bana destek olursanız çok sevinirim. İyi okumalar.

Derin MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin