Ayrıl(a)maz İkili

672 56 34
                                    

     Keyifli okumalar diliyorum 💕

  Zehra takıma katılalı birkaç ay olmuştu. Takım halinde iyi gidiyorlardı. Naz hem A takımda oynuyor hem de boşluklarında altyapıya yardımcı oluyordu. Zehra yeni gelmiş olmasına rağmen takıma alışmıştı ve içine girdiği büyük kulüpte olmayı hak ettiğini antrenmanlarda ve hazırlık maçlarında gösteriyordu. Kulüp tarihinde pek alışılmadık bir şeyi yaparak yeni gelmiş olmasına rağmen kulüpte uzun zamandır oynayan birini kesip yerine geçmişti. Bu gidişle sezon başladığında da Hayal yerine o oynayacaktı. Solak olmasına rağmen bunu kendine avantaja sağlamış ve bu sporda her iki elini de kusursuz kullanıyordu. Yaşına rağmen yaptıkları inanılmazdı. Antrenörleri bunu fark ettikleri için ona daha çok şans vermek adına ellerinden geleni yapıyordu.

   Hem sezon hem de okulları başlamıştı. Hande zorlansa da Zehrayı kendi gittiği okula aldırmaya ailesini ikna etmişti. Zehra için bu her ne kadar müthiş bir şey olsa da okulda hesaba katmadıkladı bir Hayal vardı. Hem Hande meselesinden hem de formayı kaptırmasından dolayı Zehraya bileniyordu ve onun için türlü türlü planlar kuruyordu.

   Okula giderken, tenefüslerde, okuldan dönerken kısacası her fırsatta Hande soluğu Zehranın yanında alıyordu. Zehrasız geçirdiği anlar Hande için azap gibiydi. Aklına onsuz geçirdiği onca yıl gelince delirecek gibi oluyordu. O zaman küçüktü ne bir şey anlamıştı ne de bir şey yapabilmişti ama şimdi büyümüştü ve ona karşı beslediği duygular ne olursa olsun bir daha asla  Zehranın gitmesine izin vermeyeceğini gösteriyordu.

  Birbirlerine o kadar çok alışmışlardı ki sürekli birliktlerdi, gün içinde yalnızca uyurken ayrı kalıyorlardı hatta çoğu zaman birbirlerine yatıya gittikleri için uyurken de ayrılmıyorlardı. Antrenmanlara birlikte gidip birlikte dönüyorlardı eğer saha da ikisi birbirinin yanında oynuyorsa rakibin ne o ön turda ne de o arka turda pek de sayı alması mümkün olmuyordu. Orta ve smaçör olarak uyumları çok iyiydi hatta altyapı seviyesinin üzerinde performansları vardı ama biraz daha gelişmeleri ve bir üst kademede mental açıdan yıpranmamaları için biraz daha burada her şeye alışmalarını bekliyordu kulüpleri.

   Antrenörleri, takım arkadaşları, okulda onları tanıyan herkesin onlara taktıkları bir isim vardı 'Ayrılmaz ikili' gerçek anlamda onları birbirinden ayrı görmek mümkün değildi. Hatta Alev hanımla Ali bey ve Nazlı hanımla Mehmet bey bile çocukları eve geldiklerinde mutlaka yanında diğerinin de geldiğini bildiği için genellikle onlara 'Hoş geldiniz siyam ikizleri' diyorlardı. Etraftakilerin onlara bu şekilde seslenmeleri kızların hoşuna gidiyordu. Çünkü ikisi için de siyam ikizi olmak ve ayrılamaz ikili olmak gayet güzeldi. Birlikte mutluydular ve bu birliktelikleri için insanların onlara tatlı lakaplar takması hoşlarına gidiyordu...

  Birlikte geçirdikleri bu süre zarfında Handenin aklında dolanan bir cümle vardı. Ne yapsa ne etse peşini bırakmayan, altında yatan şeyleri merak ettiren, sormakla sormamak arasında kaldığı bir cümle. Günlerce hatta aylarca düşündü bu cümle için. Neredeyse dört ay olacaktı bu cümleyi duyalı ve artık daha fazla düşünemeyecekti, karar vermişti. Bugün soracaktı. Her zamanki gibi bir okul gününü geride bırakan Hande ve Zehra ikilisi antrenman günlerinin rutini olan çıkışlarında kapıda bekleyen Nazın aracına geçti. Keyifli bir yolculuk yaptılar tabii tüm yol boyunca Handenin aklında günlerdir dolanan sorusu vardı ama sormak için doğru zaman henüz gelmemişti...

   Antrenmana başladıklarında uzun zaman sonra ilk kez Hayal ile rakip olmuştu bizim ikili. Hayal, Zehraya olan kini ve Handeye olan hırsı yüzünden eline gelen her topa acımasızca vuruyordu ama Allahtan hırsının kurbanı olduğu için topları ne kızları ne de saha çizgilerinin içini buluyordu. Hayal dışında herkes normal hatta fazla sakin bir antrenman çıkarıyordu. Hande ve Zehra arka tura geçtiklerinde Hande rakipten gelen topu karşıladı ama topa açık manşet aldığı için top 3 metrenin hayli uzağında kaldı. Zehra topa yetişip kaldırdı ve top 3 metre çizgisinin üzerinde yükseldi Hande güçlü bir hücumla kötü başlattığı atağı sayıyla tamamladı. Sayıyı aldıktan sonra yıllar sonra herkesi hayran bırakacaklarından habersiz olan sevinçlerini yaptı. Zehrasının boynuna sıkıca sarıldı Zehra da ellerini onun beline sardı. İkili kısa süre o şekilde kaldı ve bunu birbirlerinin aldığı hemen hemen her sayıdan sonra yaptılar. Antrenman bittiğinde soyunma odasına gidip duş için sıra bekleye başladılar.

   En son sıra ikiliye ve kalan bir iki kişiye geldiğinde, ikili duşlarını alıp çıktığında sadece ikisinin kaldığını fark etti. Sessizce giyinip hazırladılar, çıkmak için hamle yapacakları sırada Hande durdu ve kapının önüne geçti. Doğrudan Zehranın gözlerinin içine odaklandı

   "Zezem ben sana bir şey soracağım. Duyduğum günden beri kafamın içini kemiriyor ve artık daha fazla düşünmek istemiyorum, cevabını bilmek istiyorum." dediğinde Zehra anlamayan gözlerle Handeye bakar. Ne duyduğunu merak ediyordu.

   "Sor bakalım Handanım merak ettim baya." diyerek tıpkı Handenin yaptığı gibi o da gözlerini Handenin gözlerinin içine diker ve bakar.

   "Hani sen bana şey demiştin ya 'seni tekrar bırakmam mümkün değil hele de kalbim bu kadar sen doluyken.' o gün 'kalbim bu kadar sen doluyken' derken ne demek istedin? Ben bir şeyler anlamıyorum ama bunlar benim anlamak istediğim şeyler mi yoksa gerçekler mi bilmiyorum? O yüzden sana soruyorum o ne demekti Zezem?"

   Zehra bu soruyu hiç beklememişti hatta Handenin o cümleyi duymamış olmasını ya da anlamamış olmasını istiyordu. İçindeki duygular kırılıp, incinsin istemiyordu. Hisleri yaşadıkları yerde pek normal karşılamadığı için olumsuz sonuçlar alacağına emindi. Ama madem duymuştu ondan kaçamazdı. Handeydi o, onun Handesiydi. Hisleri incinmesin diye Handesine yalan söyleyemezdi. Gözlerini kapatarak birkaç kez derin nefes aldı. Aldığı hava şu an ona yetmiyordu iyice çekti içine, açtı gözlerini ve Handenin içini ısıtan kahvelerine dikti yeşillerini, kalbinin tüm sıcaklığıyla

   "Bencillik etmeyeceğim, korkutuğum için sana yalan söylemeyeceğim, güvenini kırmayacağım. Aslına bakarsan duymamış olman için çok dua ettim ama belli ki işe yaramamış. Ben o gün sana içimden geçenleri daha doğrusu (Handenin elini alıp kalbinin üzerine koydu) buradan geçenleri söyledim. Çok küçüktük biliyorum ama üzerinden yıllar geçti ben ne seni unuttum ne de sensiz bir hayal kurdum. 'Hande' ismini duyduğum her an (elini kalbine daha da bastırdı) deli gibi attı 'ya senin Handense' dedim kendime hep. Sonra büyüdükçe sana olan duygularımın anlamalarını çözdüm. Başta tuhaf geldi ama sonradan bunun yanlış ya da kötü bir şey olmadığını anladım. Ben seninle dolup taşmış durumdayım. Seni görmeden ilk sesini duydum o an içimde bir şeyler ısındı, sonra seni gördüm. Sonra işte sonuçta o cümleyi kurdum. O cümle şu demek Hande, ben seni seviyorum ama bu öyle arkadaşın arkadaşa duyduğu bir sevgi değil, deli divane bir sevgi, aşığım ben sana." diyerek her şeyi itiraf eder. Az önceki o sıcak ve aşk dolu bakışlarında şimdi bambaşka bir duygu vardı. Zehranın gözlerindeki duygu korkuydu. Alacağı cevabın korkusu...

   Hande duydukları karşısında bir süre kalakalır. Bu süre ve Handenin tepkisizliği Zehrayı daha da korkutur. Hande onun korktuğunu anladığı an kendine gelir ve Zehranın ellerini avuçlarının arasına alarak birini kalbinin üzerine bırakırken diğerini de sıkı sıkı tutar

   "Ben de dürüst olacağım. Şaşırdım baya şaşırdım ama bu bana aşık olduğun için değildi. Ben beni seveceğine yani böyle seveceğini hiç düşünmedim, ihtimal bile vermedim ama meğersem sen beni seviyormuşsun o onun şaşkınlığıydı. Senden biraz büyüğüm ama bu bir şeyi değiştirmez. Aynı yollardan geçtik, anlam verme çabamız, kabullenme aşamamız vs birbirine benziyordur. Netice itibariyle bende seni seviyorum ama öyle sıradan arkadaşlar gibi değil, her nefesin benimle olsun, her anında olayım, her anımda ol, birbirimizin olalım, birlikte olalım. Sana aşığım öyle bir sevgi." diyerek Zehraya bakar.

   Duyduğu cümlerle adeta eriyen Zehra dayanamayıp Handenin boynuna sarılır. Hande de kollarını onun beline sarar. İkili büyük bir yükten kurtulmuş, fazlasıyla hafiflemiş hissediyordu. Birbirlerine sarıldıkları şu an tüm dünya durabilir, kıyamet kopabilir, güneş patlayabilir, meteor düşebilir, her ne felaket olursa olsun ikili için zerre kadar önem taşımıyordu onlar birbirine kavuşmuştu ve gerisi önemli değildi. Hande sırıtarak Zehranın boynuna doğru

   "İnsanlar bize 'ayrılmaz ikili' diyordu ama aslında biz ayrılamaz ikiliyiz. Eminim ki kaderlerimiz birlikte yazıldı. Biz ayrılmaz değiliz. Biz ayrılamayız Zezem." diyerek nazik bir öpücük bıraktı Zehranın boynuna...

Umarım hoşunuza gitmiştir.🤍

('bu benim kaderim' sizi çok seviyorum iyi ki siz💜💙)

 

BANA SEN LAZIMSIN  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin