Büyük Aşkın Kırıntıları

265 44 150
                                    

Keyifli okumalar dilerim 💜

Milli takım sezonun ilk turnuvasında Filenin Sultanları 3. olmuştu. Hande ikinci turnuvaya kadar kendisini iyice geliştirmiş, eskisinden de iyi bir form tutmuştu. İlk turnuvada onsuz oynayan arkadaşları her maçta onu hatırlamış ve hatırlatmıştı. Hemen hemen hepsi sol ellerine ufak bir bant takarak Hande için '7' yazmıştı. Hande'yi en çok şaşırtan şey Ebrar'ın 7 numaralı forma ile oynuyor olması olmuştu. İlk maçın ardından röportaj veren arkadaşı onu ağlatmıştı.

"Güzel bir maç oldu, Baladın'ın forması bana şans getirdi. Normalde 99 ile oynamaya alışkınım ama forma numarama alışık olduğum kadar bu formanın altında savaşırken önümde, arkamda, sağımda, solumda Hande'yi görmeye de alışkınım. Hatta Hande'yi görmeye forma numaramdan daha çok alışkınım. O bu turnuvada yok ama ben her maç bizimle olmasını istiyorum, onu yanımda hissetmek için sadece bu turnuva için onun forma numarasıyla oynamaya karar verdim. Bir sonraki turnuvada sahanın her yerinde seni görmek istiyorum Baladın, şimdiden çok özledim seni. Eskisinden daha iyi ve daha güçlü..."

Devamını getirmemişti, gereği de yoktu. Hande onu anlamıştı. İkinci turnuvada Ebrar'ın istediği olmuştu. Hande takıma geri dönmüş ve Ebrar onu istisnasız sahanın her yerinde görmüştü. İyi mücadele eden ekip finale çıkmayı başarsa da finalde hakem hataları, koçun yanlış kararları derken küçük bir farkla kaybetmişlerdi. Bu kez 2. olan kızlar bir sonraki turnuvada altın almak için birbirlerine söz vermişti...

~Ayrılık üstünden yaklaşık 8 ay sonra~

Kulüp sezonunda Zehra, Eczacıdan ayrılmamıştı. Hande, İtalya'da devam ediyordu ve geçen sezona göre gayet iyiydi. Yine aşıktı yine ayrıydı ama bunun işine engel olmasına izin vermeyecek kadar kendine gelmişti.

Zehra, Türkiye'de her zamanki gibi rakiplerine korku salmaya devam ediyordu. Filenin üstünde kurduğu üstünlük takdir edilsesiydi. Dostuna güven düşmanına korku veren bir tarzı vardı ve ona tam gaz devam ediyodu.

Hande, İtalya'da kendini göstermeye başlamıştı. Defansları liberoları kıskandıracak kadar kusursuzdu. Hücumda da o klasikleşen plaseleri, sert smaçlarıyla rakiplerine gerçek Hande'yi göstermeye başlamıştı. Sahanın her yerinde varlığını hissettiren ve rakiplerini sahadaki varlığıyla huzursuz eden biri olmuştu. Milli takımda yakaladığı ivmeyi katlayarak devam ediyordu.

Kulüp sezonunun ortalarına doğru Türkiye'deki kız için işler biraz karışmıştı. Hakkında birçok dedikodu çıkıyordu, bazılarının aslı astarı olmadığı ortaya çıkınca sönüp gidiyordu ama bazılarıysa şimdi olduğu gibi gündeme bomba gibi düşüyordu. Zehra elindeki telefona sinirle bakıyodu. Derin nefesler alarak kendini sakinleştirmeye çalıştı. Çalan telefonuna bakınca arayanın kardeşi İrem olduğunu gördü. Açmakla açmamak arasında gidip gelse de bir kaçışı olmadığını biliyordu bu yüzden gelen çağrıyı yanıtladı.

"Efendim İrem?"

"Abla bu haberler ne?"

"Hangi haberler ablacım?"

Salağa yatmayı denedi Zehra. Belki kardeşi hesap sormayı bırakırdı. Gerçi bunun Mina'sı, annesi, babası, arkadaşları falan vardı. Birinden kaçsa birine mutlaka yakalanacaktı. İrem, ablasının bu tavrına sinirlenmişti. Haberleri gördüğüne yemin bile edebilirdi ama salağa yatıyordu.

"Zehra! Abla, benimle oynama. Hangi haberler olduğunu gayet iyi biliyorsun. Şu sinir bozucu futbolcu bozuntusu ile olan haberlerden bahsediyorum. Hande abladan sonra böyle bir tiple olmadığını söyle bana lütfen."

BANA SEN LAZIMSIN  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin