Buradaydım. Yaklaşık 5 gün önce Hyunjin sayesinde öğrenmiş olduğum, Sunghoon'un sahneye çıktığı yerde. Hem 5 günün ardından Sunghoon'u görmenin, hem de onu sahnede ilk kez görecek olmamın heyecanı vardı üzerimde. Heeseung ile olan konuşmadan sonra derse gitmemiştim. Üniversiteden uzak kaldığım 5 gün boyunca sadece dondurma yemiş, Hyunjin'den yürüttüğüm videoyu defalarca kez izlemiş ve neler olduğunu soran annemi görmezden gelmeye çalışmıştım. Beynim evde ne var çorbası gibiydi. Sanki kimin eline geçen ne varsa kafamın içine tıkıştırmıştı. Beynim allak bullaktı. Doğru düzgün düşenemiyordum. Ne yapmalıydım, sıradakı adımım ne olmalıydı bilmiyordum.
Aldığım tek karar kendime dürüst olacağımdı. Hisslerime sahip çıkacaktım. Sunghoon hisslerimi kabul etmeyebilirdi, yine de tam anlamıyla ondan vazgeçmeyecektim. Sunghoon'a olan hisslerim tenime işlemiş, kemiklerime yapışmış gibiydi. Onsuz hiç bir şey doğru gitmez. Onsuz bir şeyler her zaman eksik. İşte bu yüzden, Sunghoon ne kadar çabalarsa çabalasın beni kendinden uzaklaştıramayacaktı.
Aklıma not ettiğim adrese ulaştığımda adeta büyülenmiştim. Bir kulüpten daha çok kafe gobi duruyordu. Samimi bir ortamdı. Loş ışık tüm alanı aydınlatıyordu. Rahatsız edici kulüp ışıkları yoktu. Açık pastel renkleri hakimdi. Hayatlmda gördüğüm en kulüp olmaktan uzak kulüptü. Sahneye bakan, ortalarda bir yerde masa buldum. Sunghoon çoktan sahnedeydi. Sırtı bizlere dönüktü. Beni görmüyordu. Performansları daha başlamamıştı.
"Flora Bar'a hoş geldiniz! Ne alırdınız?" Benim yaşlarımda bir çocuk tam dibimde konuştuğunda irkildim. Tüm dikkatim kolsuz, siyah bir tişört giyen Sunghoon'un üzerinde olduğundan, çocuğun yaklaştığını farketmemiştim. Jay. Yaka kartında bu isim yazıyordu.
"Hmm. Şarkıcınız genelde ne içmeyi tercih eder?" diye sordum merakla. Parmağımla sahneyi gösterdim. İsmi Jay olan çocuk gülümsedi.
"Genelde kanımızı içiyor ama arta kalan zamanlarda alkolsüz mojito'yu tercih ediyor."
Ne?
Şaşkınlıkla ona baktım. "Kanınızı mı içiyor?" dedim korkuyla. Bir kahkaha patlattı.
"Mecaz anlamda içiyor, yahu. Yabancı falan mısın sen?" Kafamı salladım. Tamam, 5 yaşımdan beri burada yaşıyor olmak beni daha az yabancı yapmazdı sonuçta. "O biraz despottur. Her şeyi eleştirip duruyor. Emorler yağdırıyor. Bu yüzden öyle söyledim."
"Anladım." dedim gülümseyerek. Jay'in aşırı pozitif bir enerjisi vardı. Gerçi benim için tüm insanların pozitif enerjisi vardı. İnsan tanımak konusunda berbattım sonuçta. "O zaman ben alkolsüz bir mojito alayım."
Eliyle bana tamam işareti yaptıktan sonra içkilerin hazırlandığı alana doğru yürüdü. Bir kaç dakika sonra geri döndü ve içeceğimi bana uzattı. Diğer elinde mavi renk bir içecek tutuyordu. Ardından yanımdakı boş sandalyeye oturdu. "Eee, şarkıcımızla ilgileniyor musun?" omzuyla hafifçe omzuma dokundu. Arkadaşcanlısı duruyordu.
"Sayılır." Gülümseyerek içeceğimden bir yudum aldım. Kolunu omzuma atarak gülümsedi. Bu düçünce hoşuna gitmiş olmalıydı.
"Biraz kafadan kırıktır ama iyi birisi." dedi başıyla çoktan şarkıya başlamış olan Sunghoon'u göstererek. Sesi yüzünden resmen büyülenmiştim. Beni hala daha farketmemişti. "Çok fazla şey atlattı bu yüzden kapalı kutu gibidir. Umarım kutu açılımını seviyorsundur."
Jay bir şeyler daha konuşuyordu ama onu duymuyordum. Gözlerim Sunghoon'da kilitlenmişti. Onun da gözleri beni buldu. Şarkının son dizelerini söyleyemedi. Gözlerimiz buluştu ve o an her şey durdu. Geri kalan tüm sesler dindi. Herkes kayboldu. Sadece sahnede şarkı söyleyen o ve onu hayranlıkla dinleyen ben vardım. Kalbim, öyle hızlı atıyordu ki, göğüs kafesimi delip çıkacaktı sanki. Özgürlüğe kavuşmayan can atan kafesteki bir kuş gibiydi ve o kafesin anahtarını elinde tutan kişi Sunghoon'dan başkası değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heaven' jakehoon
FanfictionO, en yakın arkadaşım. O, çocukluk arkadaşım. Kendisine sürekli bunları hatırlattı. Fakat belli ki, her an göğüs kafesini yırtıp çıkabilecekmiş gibi atan kalbi, tam aksini düşünüyordu. [friends to 'enemies' to lovers] Park Sunghoon x Sim Jaeyun