"Ben çıkıyorum." koltukta oturmuş, dergi okuyan annemin saçlarına bir öpücük kondurdum.
"Bugün cumartesi, tatlım. Nereye böyle?" diye sordu annem sıcak bir gülümsemeyle.
"Sunghoon ile buluşacağım." açık renkli deri ceketimi üzerime geçirdim. Çizgi romanıyla bütünleşmiş gibi görünen Riki bile bu söylediğimle beraber başını kaldırıp bana da baktı. "Niye şaşırıyorsunuz?"
"Şaşırmadım. Keyifli gözüküyorsun bu yüzden sadece mutlu oldum." dedi annem gülümseyerek. Ayağa kalkarak bana sarıldı. "Dikkatli olun. İyi eğlenceler."
Annemin yanağlna bir öpücük kondurdum ve ikimizi izleyen Riki'nin saçını karıştırdıktan sonra evden çıktım. Gece Sunghoon'dan bugün randevuya çıkmamızı öneren bir mesaj almıştım. Elbette kabul etmiştim. Sunghoon'un bu halleri Ggrçekten iyiydi. Bana karşı inanılmaz nazikti ve anlayışlıydı.
Kulaklığımı takarak Sunghoon'un yaşadığı yere doğru ilerledim. Gideceğimiz yer-her neresiyse artık- onun evine daha yakındı bu yüzden onun evinde buluşmaya karar vermiştik. On sekiz dakika süren yürüyüşün ardından kapıya ulaştığımda heyecanım bir az olsun bile azalmamıştı. Sunghoonnile beraber hep zaman geçirirdik ama randevu gibi şeyler bizim için yeniydi. Sunghoon'a mesaj attım ama mesaj iletildi olarak kaldı. Bu yüzden kapıyı çalmakta karar kıldım. Çekingen bir tavırla zili çaldım. Sunghoon'un anneannesi olduğunu bildiğim kadın telaşlı bir halde kapıyı açtı. Daha önce çok muhabbetimiz olmamıştı ama bir birimizi tanıyorduk.
"Merhaba. Ben Sunghoon'a ulaşadım da." dedim gülümseyerek. İçeride çok fazla gürültü vardı. Bir şeyler kırılıyordu sanki.
"Selam, Jaeyun. Bir kaç dakika içerisinde burada olur." dedi kadın zoraki bir gülümsemeyle. Daha sonra içeri doğru seslenerek Sunghoon'u çağırdı.
Sunghoon agresif bir tavırla çıktı ve elimi kavrayarak beni aceleyle evden uzaklaştırdı. Adımlarım onun adımlarına oranla yavaştı. Bu yüzden bana doğru dönerek. nerdeyse yalvarırcasına konuçtu. "Gidelim lütfen. Acilen uzaklaşmam gerek."
Kafamı salladım ve adımlarımı yapabildiöim kadar hızlandırdım. Evden biraz uzaklaştığımızda yavaşladı. "İyi misin?" diye sordum endişeyle. Nerdeyse ağlayacakmış gibi duruyordu.
Ağzını açıp tek kelime bile söylemedi ama gözlerinden süzülmeye başlayan yaşlar cevabımı almama yetti. Kollarımı ona doladım ve ağlayarak içini dökmesine izin verdim.
"Annem beni suçluyor." kafasını hala daha omzuma yaslamaya devam ederken konuştu. "Doğduğum için."
Hıçkırarak ağlamaya başladığında ne söylesem, onu nasıl teselli etsem bilemedim. Ne diyebilirdim ki? Her hangi bir söz, annesinden duyduğu şeyleri unutturabilir miydi?"Sorun değil, Sunghoon." elimi sırtında gezdirdim. "Ben burdayım."
Biraz daha ağladıktan sonra Sunghoon sakinleşmişti. Gerçekten sakindi. Her anlamda. Sessizce yürüyor, konuşmuyor, söylediklerime tepki vermiyordu. Gideceğimiz yere ne kadar kalmıştı bilmiyordum ama onu durdurdum ve elini sıkıca kavrayarak geldiğimiz yönün aksine yürüdüm. "Hızlı ol. Seni iyi hissedeceğin bir yere götüreceğim."
"Bugünün randevu planını ben yapmıştım diye hatırlıyorum." onu ordan oraya çekiştirmeme bir şey demedi.
"Ben de planı iptal ettim işte. Sus ve beni takip et. Yoksa özel Sunghoon öpücüğüyle cezalandırılırsın."
Söylediğim şey onu güldürdü. Gerçekten keyiflenmiş miydi yoksa üzgün olduğunu mu saklamaya çalışıyordu bilmiyorum ama onun iyi hissetmesini sağlayacaktım. Otobüs durağına ulaştığımızda, hatta otobüse bindiğimizde bile elini bırakmadım. Arka taraflardakı boş koltuklara yerleştik ve kulaklığımın bir tekini kendi, diğer tekini de onun kulağına taktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heaven' jakehoon
FanfictionO, en yakın arkadaşım. O, çocukluk arkadaşım. Kendisine sürekli bunları hatırlattı. Fakat belli ki, her an göğüs kafesini yırtıp çıkabilecekmiş gibi atan kalbi, tam aksini düşünüyordu. [friends to 'enemies' to lovers] Park Sunghoon x Sim Jaeyun