Anlaşılan Sunghoon uçağa binmekten fazlasıyla korkuyordu. Hemen yanımda oturmuş, koltuğuna sinmiş ve kemerine sıkıca sarılmış olmasının başka bir açıklama bulamıyordum. Küçücük gözüküyordu ve bu tavrına gülümsemeden edemedim. "İyi misin?" diye sordum.
"Bu şey yükseliyor." dedi dudaklarını bükerek. Yüzünde dehşete düşmüş bir ifade vardı. "Ve hayatımız bu şeye emanet."
"Eminim pilot oldukça yetenekli biri ve bizi sağ salim Jeju'ya ulaştıracak." yanağına bir öpücük kondurdum. "Ayrıca bu şeyin ismi uçak ve her gün binlerce kişi biniyor."
"Acaba yılda kaç uçak kazası oluyordur?" dehşete düşmüş gözüküyordu. "Ya pilotun dikkati dağılırsa? Su yerine yanlışlıkla alkol alırsa?"
"Sakinleş, Sunghoon. Bu aralar çok mu film izliyorsun sen?"
"Sanırım." dedi. Yüzü o kadar komikti ki, dudaklarımdan bir kıkırdı dökülmesine engel olamadım. Gülmeyi kesmem için kolumu çimdiklediğinde sanki canım çok yanmış gibi suratımı buruşturdum. "Jaeyun, bana bir şeyler mi anlatsan?"
"Ne anlatayım ki?"
"Bilmiyorum. Sevgililer bir birine ne anlatırsa ondan anlat."
Sevgililer. Artık resmen sevgiliyiz. İnanabiliyor musunuz? Bugünlere gelmek için çok çabaladık.
"Ama sen benimle ilgili her şeyi biliyorsun zaten."
"Of." dedi kafasını omzuma yaslayarak. "Süper sevgili güçlerin falan yok mu? Onları kullanarak bul işte bir şeyler. Bu şeyin içinde olduğum gerçeğinden uzaklaşmam gerek."
"Pekala. Sana övüp durduğum şu kitabı anlatmama ne dersin?" diye sordum. Kitabı okuması için ona aylarca baskı yapmıştım ama gelin görün ki, kitaplarla arası sıfırdı. Omzuma bir öpücük kondurduğunda devam etmem gerektiğini anladım. "İsmini hatırlıyor musun?"
"İlk aşk, gecikmiş bahar." dedi. "Hatta küçük ama sevimli bir deyat yazarın ismi seninkiyle aynı."
"Bir küçük ama sevimli detay da benden o zaman. Eşi de senin adaşın." dedim.
"İnanılmaz. Belki de onlar bizim bu evrendeki başka bir versiyonumuz."
Bu başkaları için kulağa aptalca gelse de, Sunghoon sanki dünyanın en mantıklı şeyini söylemiş gibi kafamı salladım."Eğer onlar başka versiyondaki bizsek, umarım kırklı yaşlarımda o kadar harika görünürüm." Umarım evrendeki tüm versiyonlarımız bir birini seviyordur.
"Sen her zaman harika görüneceksin, güzelim."
"Güzelim mi? Bu hoşuma gitti." Gülümsemekten ağzım yırtılmak üzereydi.
"Sence kırklı yaşlarımızda hala beraber olur muyuz?" diye sordu meraklı bir tavırla.
"Evet." dedim düşünme gereği bile duymadan. "Nasıl oluruz, nerede oluruz bilmem. Ama sen ne olursa olsun, hangi konumda olursan ol, hayatımda olmasını istediğim birisin. Bu yüzden, evet, beraber olacağız. Hatta sadece kırklı değil, seksenlerinde yaşlı tombul bir dede olduğumuzda bile.
"Ya bir gün, beni artık hayatında istemezsen?"
"Öyle bir şey olmayacak."
"Umarım, olmaz." dedi. Omzuma bir öpücük daha kondu. "Ben seni hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum."
"Çok düşünüyorsun, Sunghoon." dedim. "Sus ve sana kitabı anlatmama izin ver."
"İzin senin." Ve bir öpücük daha.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heaven' jakehoon
FanfictionO, en yakın arkadaşım. O, çocukluk arkadaşım. Kendisine sürekli bunları hatırlattı. Fakat belli ki, her an göğüs kafesini yırtıp çıkabilecekmiş gibi atan kalbi, tam aksini düşünüyordu. [friends to 'enemies' to lovers] Park Sunghoon x Sim Jaeyun