sunghoon's pov

1.1K 159 249
                                    

Prova sandığımızdan uzun sürmüştü. Stüdyo cumaya kadar geri dönüş için hazırlanan bir gruba verilmişti. Prova yapacak başka zamanımız olmayacaktı bu yüzden elimizde olan zamanı iyi değerlendirmeye çalıştık. Eve girip, soğuk bir duş aldıktan sonra yapmak istediğim Jaeyun'u aramaktı. Fakat, çok şanslı sayılmazdım.

Annem elinde bir şişeyle odasına girdi ve kısa süre sonra bir gürültü olduğum salonda bile duyuldu. Koşar adımlarla odasına ulaştım. Kapıyı ardımdan kapatıp yeni bir sinir krizinin eşiğinde olan annemin omzuna dokundum. Yüzüme sertçe çarpan bir tokat. Vücudumun rastgele yerlerine yumruklar savurdu.  "Anne, dur artık!" dedim tekrar attığı tokadı görmezden gelerek. Buna alışmıştım. Bana tokat attığı eli tutarak, diğer elindeki alkol şişesini almaya çalıştım. Beni var gücüyle itekledi ve komidinin üzerindeki eşyaları dağıtmaya başladı. Bir yandan da şişeyi kafasına dikmeye devam ediyordu.

Beni duyuyor muydu bilmiyorum bile. Kendi kendine bir şeyler konuşmaya devam ediyordu. Konuşması aydın değil. Sadece bir kaç isim ve küfür ayırt edebilmiştim. "Bir yerlerini yaralaycaksın."

Odada kopan gürültü diğerlerini uyandırmış olacak ki, büyükbabam bir hışımla odaya daldı. "Ne oluyor?"

"Yeni bir sinir kirizi." duvarın kenarına çöktüm ve anneannemle dedemin annemi zapt etmeye çalışmasını inceledim. Hiç bir şey işe yarıyor gibi görünmüyordu. Aradan geçen yaklaşık yedi dakika sonrasında annemi sakinleştirme çabaları, alkol şişesinin yaslandığım duvara, kafamın sadece üç santim yanına çarpıp paramparça olmasıyla sonlandı. Kırılan şişeden ayrılan büyük bir cam parçası gözümün bir kaç santim altında bir kısmı çizdi. Kesikten kan aktığını hissedebiliyordum. Çizikten çeneme doğru akan bir sıcaklık hissettim.

"Oğlum, iyi misin?" dedi anneannem ilgiyle bana yaklaşarak. Bu evdeki anlayışlı tek insan anneannemdi. Kafamı salladım. Ayaklandım.

"Ona oğlum deme." diye çığırdı annem. "Hiç doğmamış olması gerekiyordu! O, doğmasaydı bu halde olmazdım. Eğer o doğmasaydı, Jungjae hala yanımda olurdu!" annem dedemin tutuşundan kurtularak bana saldırdı. Bunu beklemediğim için beni ittiğinde yere devrilmiştim.

"Çocuğu suçlamayı bırak, işeyaramaz kız! Hatası olan tek kişi sensin! Evli bir adamın altına yattığın yetmezmiş gibi bir de hamile kalırken aklından ne geçiyordu? Tüm suç senin, çocuğun değil." dedem, tekrardan bana doğru bir hamle yapan annemı kollarından sıkıca tuttu.

"Hadi odana gidelim, Sunghoon." anneannem zoraki bir gülümsemeyle beni düştüğüm yerden kaldırdı. Annemin odasından çıkıp salona doğru ilerledik. "Yara kanıyor." cam parçasının sıyırmış olduğu kısmı dikkatlice inceliyordu. Yüzümü tutuşundan kurtardım ve evdeki gürültü giderek artmaya devam ederken, telefonumu alma gereği duymadan evden çıktım. Anneannem peşimden seslendi, fakat durmadım.

Kafamın içinde bir sürü şey dolaşıyordu. Bu gürültü, bu sinir krizleri, bu doğduğum için suçlamaları duymaya alışmıştım. Tüm bunlar alıştığım şeylerdi. Fakat yine de acı vericiydi. Canımı yakıyordu. Basit bir cam kesiğinden daha fazla hem de.

Şu an en çok istediğim şey Jaeyun'u görmek ve ondan bir sarılma, belki bir kaç öpücük kazanmaktı ama yapamazdım. Saat çoktan bire geliyordu ve gecenin bir yarısı kapısını çalıp onu rahatsız etmek istemiyordum. Benim için endileşenirdi ve buna gerek yoktu.

Bir kaç sene önce Jay ile beraber keşfettiğimiz yarım kalan inşaat alanına yürüdüm. Herkesten ve her şeyden uzaklaşma gereği duyduğumda hep buraya gelirdim. Yarım kalan binanın ikinci katına ulaştığımda, orada oturan birini farkettim. Tanıdık biri. Uzun zamandır buraya uğramayan biri.

heaven' jakehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin