sunghoon's pov

1.4K 182 200
                                    

Bir kaç gün önce Jaeyun'u neredeyse öpmek üzereydim. Olayın şaşkınlığı hala üzerimdeydi. Ayrıca tuhaf bir şekilde bunu gerçekleştirememmiş olmaktan rahatsızdım. Onu orada öpmem gerekirdi. Hayata gelmemdeki tek amaç buymuşçasına öpmem.

Bunu gerçekleşmemiş olmasının verdiği sinirle telefonuyla oynayan Junseo'nun ensesine bir şaplak attım. Şaşkınca homurdandığında bir tokat daha yedi. Bu hallerime uzun süre önce alışmıştı. Bu yüzden de, ne olduğunu sorarak boşuna nefesini tüketmedi. Beni iyi tanıyordu.

Kim Junseo. İnsanların bildiği kadarıyla eski sevgilim. Fakat gerçekte bundan çok daha fazlası. 4 senelik grup arkadaşım, iş arkadaşım ve sözde eski sevgilim olmaktan çok daha fazlası. Dost dediğim tek insan. Tüm iyisi ve kötüsüyle gerçek Sunghoon'u görebilmeyi başaran biri.

Ve kesinlikle eski sevgilim falan değil. Aramızda o anlamda bir şey olmadı. En azından gerçekten olmadı. Ew.

Yaptığımız her şeyin bir sebebi vardı, elbette. Kulağa ne kadar saçma gelse de, asıl amacımız ündü. Grubumuzu tanıtmaya, sesimizi biraz duyurmaya ihtiyacımız vardı. Bu yüzden de bir 'dahi' duyduğumuz en boktan öneriyle geldi. Sevgili olmamız önerisiyle.

Başta ikimiz de buna karşı çıktık. Tamam, göz önünde olan üyeler bizdik ama bu kabul edilemezdi. Elbette, bir kaç sebebi vardı ve bunlardan en önemlisi de Junseo'nun sevgilisi olmasıydı ki, bu da grubumuzun bir diğer üyesi olan Seokhwa. Kabul, ilişkilerini sadece biz biliyorduk ama yine de bir ilişki içerisindelerdi sonuçta. İkinci sebepse Junseo ve benim 'ölümüne kankalar' olmamızdı. En yakın arkadaştan hoşlanılmaz. Hatırladınız mı? Altın kuralım. İşte tüm bu sebepler yüzünden plan hala aptalca geliyordu kulağa. Bu 'dahi', ya da asıl ismiyle Jay bir öneri daha sundu. Akşam olacak performansta olduğundan daha samimi davranmamızı, insanların tepkisini ölçmemimizi söyledi. Öyle de yaptık.

Junseo'nun yanına gelip elimi omzuna atmam, kalabalıktan yüksek sesli bir çığlığın kopmasına sebep oldu. Performans sonunda ikimize yapılan tezahuratlar baş döndürücüydü. Biz daha fazla fiziksel temas yaptıkca, her geçen gün mekana gelenlerin sayısı da arttı. İlk başlarda mekanda her gece sahne alıyorduk. Her geçen gün gelen kişi sayısı artmaktaydı ve bu, bize tarifi zor bir haz veriyordu. Pekala, ülke çapında duyulmuş bir grup değildik. Herkes bizi tanıyor sayılmazdı. Hatta arkadaşlarım, yıllarımı beraber geçirdiğim arkadaşlarım yaptığım şeyden haberdar bile değildi. Belli bir kitleye hitap ediyorduk ve bununla yetinmeliydik. Fakat yetinmedik. Jay'in aptalca planını uyguladık. Bu da kazandığımız her şeyin sonu oldu.

Başlarda her şey yolundaydı. Tüm tanıdıklarımıza sevgili olduğumuzu duyurmak, sosyal medyaya bir kaç fotoğraf atmak, kampüste el ele dolaşmak yetiyordu. Fakat bir süre sonra bir şeyler değişti. İkimizin yakınlığı sebeniyle oluşan bariz bir kitle vardı ve bu kitlenin bizden belli başlı beklentileri vardı. Öpüşmek, sarılmak, gereğinden fazla yakın temas ya da gerçek bir çiftin yapacağı türden şeyler yapmak gibi. Sonucunun ne olacağını düşünmeden, bunu yaptık. Açgözlülük. Ünlü olmaya o kadar kafayı takmıştık ki, etrafımızdaki insanları ne kadar üzdüğümüzü farketmemiştik. En önemlisi de kendimizi üzmüştük.

Seokhwa'nın kalbi günden güne kırılıyorken, biz de tam bir duygu karmaşasının içerisine düşmüştük. Ünümüz artıyordu, mekan her geçen gün daha da kalabalıklaşıyordu fakat biz yok olmak üzereydik.Kimse günden güne kötüye giden psikolojimizle ilgilenmiyordu. Patron mekanın gördüğü ilgiden memnundu, hayatımıza geri dönmemize izin vermiyordu. Bir çıkmaz sokaktaydık. Duvarın köşesine sinmiş. sonumuzu bekliyorduk adeta. Böyle bir planı ortaya attığı için Jay, pişman olan ve yaklaşan çökümün farkında olan tek kişiydi. Yine de yıkım engellenemezdi.

heaven' jakehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin