sunghoon's pov

897 118 159
                                    

Öğrenmemeniz gereken bir şey öğrendiğinizde, özellikle bu sevdiğiniz ve hayatınızda önem taşıyan kişilerle ilgiliyse korkunç bir paniğe kapılırdınız. Jaeyun'un bu olayın ağırlığı altında geçirdiği günler, haftalar, aylar ve yıllar gözümün önünden birer birer geçti. Sessiz bir küfür savurarak kutuyu kapatıp yatağın altına geri ittim ve sarı defteri sırt çantamın içine koydum. Buradan acilen çıkmam, bu olayı netleştirmem gerekiyordu. Sırt çantamı omzuma asarak Jaeyun'un odasından çıktım. Salondan gülüşme sesleri geliyordu. Salonun kapısından kafamı içeri uzatarak yüzümü normal tutmaya çalıştım. Jieun, bizim için hazırladığı tabağı masaya yerleştiriyordu.

"Üzgünüm, evden aradılar. Benim gitmem gerek." dedim. Üçünün de kafası bana doğru döndü.

"Önce bir şeyler yeseydin." diye öneride bulundu Jieun.

"Üzgünüm. Acil olduğunu söylediler. Görüşürüz." onlara el salladığımda Jieun da endişeli bir gülümsemeyle el salladı. Ayakkabılarımı giyip kendimi kapıdan dışarı attığımda derin bir nefes aldım. Bahçe kapısından dışarı adım attığım an bir el koluma dolandı.

"Sunghoon?" Jaeyun'un endişeli sesini duyduğumda ona döndüm. "Sorun ne?"

"Neden dışarı terliklerinle çıktın?" diye sordum.

"Sana yetişebilmek için. Hiç bu kadar hızlı yürüdüğünü görmemiştim."

"Sadece gerginim." dedim gülümsemeye çalışarak.

"Ne oldu? Anlatmak ister misin?"

"Önemli bir şey değil. Sen bunu düşünme." yanaklarını avuçlarım arasına aldım. "Seni sevdiğimi biliyorsun, Jaeyun. Değil mi?"

"Beni endişelendiriyorsun." dedi dudaklarını büzerek. "Ben de seni seviyorum."

"Endişelenmene gerek yok, hayatım. Şimdi gitmeliyim. Daha sonra konuşacağız tamam mı?"

Kafasını olumlu anlamda sallayarak kollarını belime sardı. "İlaçlarını almayı unutma, Sunghoon. Hala hastasın." Geri çekilerek gülümsedi ve yanağımı öptükten sonra koşarak içeri girdi.

Bu kadar düşünceli olması karşısında kalbim eziliyormuş gibi hissettim. Birini gerçekten seviyorsanız, onu üzmek en son isteyeceğiniz şeydir. Sevdiğiniz kişi için her şeyin en iyisini, en güzelini hayal edersiniz. Eğer yapabiliyorsanız, fırsatınız varsa her şeyin en iyisini ona verirsiniz de zaten. Jaeyun'u seviyordum. Çok seviyordum. Ve kesinlikle onun için en iyisini istiyordum.

Sevginin temelinde dürüstlük ve sadakat duruyordur. Sevdiğiniz kişiye her zaman dürüst ve sadık olmanız gerekir. Böylesi sağlıklı, ideal bir ilişkinin vazgeçilmezleri. Sevdiğiniz kişiyi korumanız da gerekiyor. Onu korumak ona sadık kalmak kadar önemli.

Belki bu yaptığım aşağılık, pislik bir davranıştı ama yine de niyetim kötü değildi. Amacım Jaeyun'u korumak, yıkımı hafifletmekti. Hiç bir şey gizli kalmaz ve bu sugötürmez bir gerçektir. Jaeyun'u olası bir öfke patlaması yaşayacağını ve ani kararlar alarak sonrasında pişman olacağını bilecek kadar uzun süredir tanıyordum. İşte bu güzden en azından gerçekler gün yüzüne çıkana kadar zaman kazanmalıydım. Gerçekler gün yüzüne çıktığında Jaeyun'u en mantıklı kararı vermeye ikna etmeli, duygularını dengede tutmasını sağlamalıydım. Ve bunun için yapmam gerek bilinçli olmamdı.

Ve Heeseung vardı tabii. Bu olayın sadece bir tarafı değil, iki tarafı da beni ilgilendiriyordu. Çok kısa süredir bir birimizin varlığına uyum sağlamaya çalıştığımızın farkındayım. Yine de o benim için bir şekilde tutunacak bir dal haline gelmeyi başarmıştı. Şimdilik muhteşem geçinmiyorduk ama bunun üzerinde çalışıyorduk. Zaman geçiriyorduk, iletişim kuruyorduk. Lanet olası diğer insanlar kardeşleriyle ne yaparlarsa onları yapıyorduk.

heaven' jakehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin