1.8

12.8K 552 89
                                    

Meyra

"Ne demek hapisten çıktı? Amca, sen ne dediğinin farkında mısın?" Duyduğum şeyin ısrarla yanlış olması için çabalarken bu çabamın tamamen boşa olduğunu biliyordum.

"Meyra, baban cezasını çekti kızım. Çıktı hapisten. Yanına gelmek, seni ve Melisa'yı görmek istiyor."

Oturduğum yerde hiddetle dikleşirken sinirden gözlerim büyüdü. "Sakın, sakın o adam yaşadığımız yerin yakınından bile geçmesin. Unutsun bizi, yok saysın."

"Nankörlük etme kız." Amcamla olan hararetli konuşmamızı yengemin sesi böldü. Alev gibi yanan gözlerim ona çevrildi.

"Ne diyorsun sen?"

"Nankörlük etme diyorum. O adam sana on altı yıl boyunca babalık yaptı. Yemedi yedirdi, içmedi içirdi, giymedi giydir-"

"Yapmasaydı!" Yengemin sözünü bölen şey benim bağırmamdı. "Yapmasaydı ya, yapmasaydı! Annemi bizden almasaydı da aç kalsaydık, çıplak gezseydik. On altı yıl boyunca babalık yaptı da ne oldu? Her gün huzursuzluk, her gün kavga." Yengemden gözlerimi çekerek amcama baktım. "O adama da söyle, gelmesin yanımıza. Girmesin hayatımıza. Beş yıl önce annemi nasıl bizden kopardıysa kendini de koparsın. Çünkü onunla aramızda hiçbir bağ kalmadı. Kendi elleriyle yok etti her şeyi. Bir yalana inanarak hepimizin hayatını mahvetti ve ben daha yeni yeni toparlanmaya başlamışken bir daha dağıtmasına izin vermeyeceğim."

Son diyeceklerimi de dedikten sonra o evden ayrılırken ayakkabılarımı yarım yamalak giyerek yabancısı olduğum yerde ilerlemeye başladım.

Aklım, beynim, kalbim tamamen yıllar öncesine gitmişti, beş yıl öncesine.

O günden sonra hayatım tamamen değişmiş, hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı.

Babam dediğim adam, bizden annemizi almıştı. Sadece bir yanlış anlaşılma bizden annemizi almıştı. Hem de gözlerimin önünde.

O gün, o saatler gitmiyordu aklımdan.

~Beş yıl önce (21 Mayıs 2017)

Derin bir nefes alarak önümdeki kitabın kapağını kapadım. Yarın sınavım vardı ve ben deli gibi bu sınav için çalışmıştım. Bu sefer de kötü bir not almak istemiyordum.

Masamın üzerindeki eşyalarımı toplayarak çantama yerleştirdim. Daha sonra yatağın üstündeki katlı pijamalarımı giydim. Ders çalışmaya başlamadan önce sıkı sıkıya topladığım saçımı açarak ellerimle başımı ovuşturdum. Artık nasıl bağladıysam kafamın her bir yanı ağrıyordu. Saçlarımı, birazcık hava alması için salık bırakırken odadan çıkarak lavaboya ilerledim. İşlerimi halledip dişlerimi fırçalayarak tekrar odama geçtim. Yorganı açıp yatağa girdiğim sırada içeriden bir gürültü koptu. Bu ses, bir şeyin yere düşme sesine benzerken fazla umursamamaya çalışarak başımı yastığa koydum. Saat, gece on ikiyi çoktan geçmişti ve benim deli gibi uykum vardı.

Bir an önce uyuyup yarın olacak sınava ışınlanmak istiyordum.

°
Gelen bağırış sesleriyle uykum bölünürken yarı uykulu, yarı ayık bir şekilde camdan gelen sokak lambasının aydınlattığı kadarıyla duvardaki saate baktım. Benim yatağa girmemin üstünden sadece bir saat geçmişti.

İçeriden bir gürültü daha koptuğunda korkuyla yerimde dikleşerek ayaklarımı soğuk marleye bastım.

Paytak adımlarla odadan çıkarken annem ve babamı gördüm. Annem olduğu yere sinmiş korkuyla gözyaşlarını akıtıyor, babam ise kendinden geçmiş gibi bağırıyordu.

"Yeter senin yüzünden elaleme rezil olduğum! Senin yüzünden ne haysiyetim kaldı ne de şerefim! Millet arkamdan konuşuyor. 'Karın onunla görüşmüş, karın şununla fingirdeşmiş.' Bıktım vallahi bıktım."

"Ahmet, yok öyle bir şey diyorum. Neden inanmıyorsun?"

"Neyine inanayım lan, neyine? Görmüşler işte."

"Yapmadım diyorum. Yok öyle bir şey."

"Yeter, sus artık."

Annem, oturduğu yerden kalkıp gitmek için hareketlenince babam kolundan sertçe kavradı. "Nereye lan!"

"Ahmet bırak, Melisa ağlıyor."

O an fark ettim henüz dört aylık olan kardeşimin ağladığını.

"Küçücük çocuğu bahane etme kaçmak için."

"Ahmet-" Annemin sözü, babamın ona tokat atmasıyla yarım kaldı. Annemin başı, aldığı darbeyle sol tarafa doğru eğildi.

Gördüğüm şeylerle gözlerim dolarken bir şey yapıp engel olmak istedim ama sanki bir güç beni burada tutuyordu, izin vermiyordu gitmeme.

Annemle babam sürekli kavga ederlerdi ama ilk defa böylesine büyük bir kavga ediyorlardı ve ben ne yapacağımı bilemiyordum. Gidip aralarına girmeli miydim?

Yoksa benim karışmam daha da mı kötü yapardı?

Her ne olduysa o tokattan sonra olmuş, babamın ne ara mutfaktan gidip aldığını bilmediğim bıçağı elinde görmüştüm. Bıçağın parlayan kısmı gözüme çarptığında ileriye doğru bir adım attım ama ben daha onların yanına varamadan bıçak, annemin derisini delmişti. Babam, hırsını alamamış gibi defalarca bıçağı annemin karnına sapladı.

Annemin bedeni artık aldığı bıçak darbelerine dayanamamış, kendini yere bırakmıştı.

"Anne!"

🐈

~Bölüm Sonu~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~Bölüm Sonu~

Kedi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin