1.9

12.8K 552 58
                                    

Apartmanın büyük, demir kapısını ittirerek içeri girdim. Soğuktan uyuşmuş bedenimle yürümeye çalışırken asansörü es geçerek sanki saatlerdir yürümüyormuşum gibi merdivenlere yöneldim. Yavaş yavaş, tam dokuz dakikada beşinci kata ulaşmıştım.

Kapıyı çalıp çalmamak arasında kalırken montumun cebindeki telefonu çıkartarak ekran kilidini açtım. Telefonun parlaklığı, gözlerimin kısılmasını sağlarken bir elimle ağlamaktan acıyan gözlerimi ovuşturdum. Gözlerimin sızısı biraz olsun dinince Tan ile olan konuşmamıza girerek yazmaya başladım.

Meyra: Tan?

Meyra: Uyuyor musun?

Tan, anında çevrim içi olurken gözlerim daha önce atılmış olan mesajlara kaydı. Yeni yazılmıştı bunlar. Tan yazmıştı.

Tan: Uyumuyorum.

Meyra: Kapıdayım ben.

Mesajım anında görüldü olurken Tan çevrim dışı oldu. Saniyeler içinde önünde olduğum kapı açılırken endişeli bir şekilde bana bakan Tan ile karşılaştım. Aceleyle gözlerini üstümde gezdirdi. Hasar kontrolü yapar gibi bir hali vardı.

Ben daha ne olduğunu anlayamadan kendimi onun kolları arasında bulurken bedenim kaskatı kesildi. Şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemezken Tan'ın bir şeyler mırıldandığını duydum ama ne dediğini anlayamadım.

Tan'ın neden böyle davrandığını anlayamadım ama bana iyi geldiğini de inkar edemezdim.

Çok sürmeden Tan benden ayrılırken aramıza biraz daha mesafe koymak adına bir adım geriye gittim. Mahcuplukla gözlerinin içine bakarken dudaklarımı araladım. "Özür dilerim, geç kaldım. Matmazel'de huysuzdu zaten. Zahmet vermiştir sana da."

"Saçmalama, özür falan da dileme. Ben seni merak ettim sadece. Mesajlarıma bakmayıp aramalarıma cevap vermeyince endişelendim." dedi gerçekten de endişelenmiş bir halde. "İyi misin?"

Yüzüme zoraki bir gülümseme kondurarak başımı onaylar anlamda salladım. "İyiyim."

"Neden ağladın o zaman? Gözlerin kıpkırmızı olmuş."

Sorduğu soruyla gözlerimi kaçırırken sorusuna herhangi bir cevap veremedim. Tan'da fazla irdelemedi bu konuyu.

"Ben Matmazel'i getireyim o zaman." Tan, hızlı adımlarla içeri girerek dakikalar içinde kucağında uykulu bir Matmazel ile geri döndü. Matmazel'in uykusu beni gördüğü gibi dağılırken kucağıma atladı. Düşmemesi için sıkı bir şekilde tutarken başının üstüne minik bir öpücük bıraktım. Anında mırıldanıp bana sokulurken gülümsemeden edemedim.

Tan'ın kapıda beklediğini hatırlayarak başımı kızımdan kaldırdım. "Teşekkür ederim, her şey için."

Tan, bana güzel gülümsemelerinden birini bahşederken benim yüzümdeki tebessüm de büyüdü. Birkaç dakikalığına da olsa bana yaşadığım kötü anları unutturmuştu ama bu durum fazla uzun sürmedi. Çünkü eve girip kendimle baş başa kalınca her şey bir bir aklıma üşüştü.

Matmazel'i kendi yatağına bırakırken gözyaşlarım tekrar yanaklarımdan aşağı süzülmeye başlamıştı. Her ne kadar silsem de yerine yenisi ekleniyordu.

Tükenmişlik hissiyle kendimi yatağa bırakırken gözyaşlarım artık şakaklarımdan düşmeye başlamıştı.

Anne; ben seni çok özledim, yapamıyorum artık. Neden gittin ki? Bizi neden sensiz bıraktın? Hiç düşünmedin mi ben gidersem çocuklarım ne yapar diye? Bak, paramparçayız şimdi. Bizi sensiz bıraktın. Sensiz kaldık biz. Bir kanadım kırılmış gibi hissediyorum anne.

Lütfen... Lütfen bu gece beni ziyarete gelsene. Yavaş yavaş yüzün siliniyor çünkü hatırımdan. Kokun gidiyor, sesin gidiyor... Nasıl davrandığını unutuyorum. Ben seni unutuyorum anne. Lütfen kendini bana hatırlat.

Ben seni unutmak istemiyorum...

°

Gözlerim, yeni bir güne açılırken hiç uyanmamış olmayı diledim. Sonra bir şey meşgul etti aklımı, Melisa. Annemiz yoktu, babamız yoktu. Bende gidersem ne yapardı o zaman. Yapayalnız kalırdı. Daha saatler önce anneme bizi bırakıp gittiği için kızarken aynısını kardeşime mi yaşatacaktım?

Bu kadar mı bencildim ben, bu kadar mı düşüncesizdim?

Eğer ben de ölseydim, kardeşim bana da sormaz mıydı beni neden yalnız bıraktın diye?

Kalbim kasıldı bu düşünceyle. Söz verdim ondan sonra içimden. Ömrüm yettiği kadar kardeşimin yanında olacaktım. Bırakmayacaktım onu. Annemizin eksikliğini hissettirmemeye çalışacaktım. Onun, benim gibi acı çekmesine izin vermeyecektim ama unuttuğum bir şey vardı.

Kader.

Bizim kaderimiz çoktan yazılmıştı ve onu değiştiremezdik. Verdiğimiz sözleri çoğu zaman tutamazdık. Bende o verdiğim sözleri tutamayacağımı bilmeden verdim. 

Bilmeden onlarca söz verdim kardeşime karşı, ileride tutamayacağımı bilmeden.

🐈

~Bölüm Sonu~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~Bölüm Sonu~

Kedi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin