4.0

2.1K 193 17
                                    

Tan

"Oğlum," Annem bir elini sırtıma yaslayarak hafifçe sıvazladı. "Kalk hadi, elini yüzünü yıkayalım." dedi ve duraksadı bir süre. Muhtemelen elime ve üstüme bulaşmış olan kana bakıyordu. "Durma böyle. Gördükçe daha kötü olursun."

Hastanenin beyaz ile döşenmiş zemininden gözlerimi ayırmadan yanıtladım annemi. "İstemiyorum." dedim çatallanan sesimle. İstemiyordum. Meyra ameliyattan çıkana kadar buradan ayrılmak istemiyordum. Sanki buradan ayrılırsam bir şey olacak gibi hissediyordum.

Zaten bu akşam olanlar da ben Meyra'nın yanından ayrıldığım için olmamış mıydı?

"Tan," Can, sırtını yasladığı duvardan ayrılarak birkaç yavaş adımla önümde durdu. Elini omzuma yaslayarak sıktı. "Hadi kardeşim." dedi. "Kalk, annem haklı. Elini yüzünü yıkayalım. Sonra da üstünü değiştirirsin, babam temiz kıyafet getirdi sana." Son cümlesinde biraz duraksasa da tamamlamıştı sözcüklerini.

Burnumdan saatlerdir gitmeyen kan kokusuyla derin bir nefes aldım. Bu sayede üstümden yayılan koku biraz daha doldu ciğerlerime.

Cevap vermedim Can'a. Veremezdim de zaten. Bir anda boğazım düğüm düğüm olmuştu, konuşamıyordum. Konuşmak istemiyordum.

Can, kendisine cevap vermememle tekrar omzumu sıktı. Konuşamayacağımı bildiğim için yerdeki gözlerimi Can'ın gözlerine çıkardım. Her an taşmaya hazır bir deniz gibi duran gözleri daha da kötü olmamı sağladı. "Hadi." dedi fısıltılı bir şekilde. Konuşmasıyla beraber sol gözünden bir yaş yanağından aşağı yuvarlandı. Boşlukta sallanan eliyle akan yaşı hızla silerek burnunu çekti. Daha sonra benim kalkmamı beklemeden elimden tutarak ayağa kalkmamı sağladı. 

Aniden çekilmesiyle neye uğradığımı şaşırdım, ilk başta sendelesem de Can'ın da desteğiyle ayakta durdum ve beni bir çocuk gibi peşinden sürüklemesine izin verdim. Karşı koymaya, itiraz etmeye halim yoktu. Olsaydı bile Can'ın bu hali karşısında itiraz edebileceğimi sanmıyordum. O da bu olaydan en az benim kadar etkilenmişti.

"Geç," dedi Can sırtımdan hafifçe ittirerek. Sonra bir şey demeden suyu açtı. Ruhsuz bir şekilde elimi ılık suyun altına sokarak ovmaya başladım. Elimde kuruyan kan, yavaşça çıkmaya başladı. Saniyeler içinde lavabonun içi kırmızı su ile dolmuştu.

Bu görüntüyü daha fazla görmemek için gözlerimi kaçırdım. Bu seferde aynadaki aksimle karşı karşıya kalırken üstümdeki tişörte kaydı bakışlarım. Boğazımdaki düğümlere bir yenisi daha eklendi. Yutkunmak, artık daha da güç bir hale gelirken hızlıca işimi hallettim. Can'ın elime tutuşturduğu karton çantadan temiz tişörtü ve eşofman altını alarak tuvalette üstümü değiştirdim. 

Bu olanlar yaklaşık on beş dakika içinde olmuştu.

Can ile beraber geldiğimiz sessizlikte geri döndük. Tekrar aynı koltuğa oturarak kendi kabuğuma çekildim. Hemen yanımda oturan annem bana dönerek parmaklarını saçlarımın arasında geçirdi. "İyi misin annem?"

Cevap vermedim sorusuna. Sessiz kaldım, anneme çevirdim başımı. Gözlerimi, gözlerine çıkararak bakışlarımla yanıtladım sorusunu. Konuşmadan anlasın istedim beni, bir bakışımdan anlasın istedim iyi olmadığımı. Anladı da, her zaman olduğu gibi şimdi de anladı.

Annem, derin bir içine derin bir nefes çekerek başımın arkasından destek verdi.

Bu yaşıma kadar en büyük destekçim, her anımda yanımda olan kişi annemdi. Mutluluğumda, korkumda, ağladığım zamanlarda... 

İyi değildim ve annem bunu tek bir bakışımla anlamıştı, tek bir bakışımla ne anlatmak istediğimi anlamıştı.

Gerçek buydu, iyi değildim. İyi bir haber alana kadar olamayacaktım.

Kedi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin