2.2

12.5K 559 64
                                    

Kulaklarıma ulaşan sesler yavaş yavaş anlam kazanırken gözkapaklarımı aralamaya çalıştım. Her seferinde başarısız olan bu deneyimim sadece bir sesi duymasıyla güç kazandı. Onun varlığı, onun yanımda olması güç verdi bana. Saçlarımdaki dokunuşlarını hissediyordum. Uyanmam için söylediği sözcükleri...

Sadece onun yanımda olduğunu hissetmem bile yetiyordu bana. Elimde hissettiğim baskıyla daha fazla öyle durmayarak araladım gözlerimi. İlk önce koyu kahverengi saçlar girdi görüş açıma. Hemen akabinde ise yorgunluktan kızaran gözleri. Elimi okşuyordu.

"Tan." Kısık seslenişimle kızarmış gözleri, gözlerime tırmandı.

"Meyra," Okşadığı elimi bırakarak elini saçlarıma çıkardı. "İyisin değil mi?"

Sorusuna cevap vermek amacıyla gözlerimi kapayıp açtım. Yüzünde bariz bir rahatlama peyda olurken gözlerini bütün yüzümde gezdiriyordu. "Çok korkuttun beni. Çok korktum sana bir şey olacak diye."

Kısık sesi, kendi kendine konuştuğunun habercisiydi ama ben duymuştum. Yüzünden, gözlerinden belliydi zaten ne kadar korktuğu. O, benim yanımda bu hale gelmiş olsaydı ben de korkardım. Hak veriyordum ona. "Özür dilerim." dedim gözlerinin içine bakarken. "Seni korkuttuğum için."

"Dileme, sen iyisin ya. O yeter bana."

"İyiyim."

"Ben," dedi hasta yatağının yanındaki geniş sandalyeden kalkarken. "Doktor çağırıp geleyim. Diğerleri de merak ediyordu zaten."

Tan, odadan çıkarken yüzümdeki ufak tebessümle arkasından bakıyordum. Tan'ın son iki gündür davranışları çok farklıydı. Bu yanı beni mutlu etse de bir taraftan tedirginliğe sürüklüyordu.

Tan çıktıktan birkaç saniye sonra odanın kapısı büyük bir gürültüyle açılırken içeri Ahu girdi. "Meyra," Büyük adımlarla yanıma gelip az önce Tan'ın oturduğu sandalyeye oturdu. "İyi misin?"

"Çok iyiyim." dedim ikna olması için gözlerinin içine bakarken.

"Tan'ı aradığımda hastanede olduğunu söyledi. Aklım çıktı vallahi."

"İyiyim Ahu. Bir anlık bir şeydi." dedim ne olduğunu sorup konuyu irdelememesi için. Zaten daha sonra Ahu'nun bir şey demesine fırsat kalmadan içeriye ilk önce doktor olmak üzere üç kişi girdi. Bunlardan biri Tan'dı. Diğeri ise tahminen yirmilerinin sonunda, gayet tatlı görünen bir hemşireydi.

"Merhaba Meyra."

Doktorun dediklerine karşı ufak bir baş hareketi yaptım sadece. "Nasıl hissediyorsun kendini?"

"Yorgun." dedim içimdekileri dışa vurarak. Yorgundum; hiçbir şey yapmak istemiyor, öylece yatmak istiyordum sadece.

"Geçirdiğin ufak çaplı sinir krizinden dolayı sanırım."

"Olabilir." dedim içime kaçan sesimle.

"Uzun bir süre üzüntüden ve stresten uzak kalırsan senin için daha iyi olur." Demesi kolaydı. Zaten bu sözcüklerde doktorların bildiği en iyi şeydi. Üzüntü ve stresten uzak durun... Kolaysa gel sen dur.

"Nazlı, tansiyonu ölçer misin?"

Hemşire, yani Nazlı tansiyon aletini alarak yanıma geldi. Sol koluma aletin manşon kısmını geçirdikten sonra elindeki küçük pompayı sıkmaya başladı. Kolumda kısa bir süre baskı hissettikten sonra zamanla o baskı kayboldu.

"Gayet normal hocam."

"Güzel, geçmiş olsun. Serum bitince çıkabilirsiniz."

Doktor ve hemşire çıktıktan sonra Tan tekrar yanımdaki sandalyeye oturdu. Ahu ise tekli koltuğa oturmuştu. Yaklaşık on dakika kendi aramızda sohbet ederken odanın kapısı açıldı. Atilla, elindeki iki tane su şişesiyle içeri girerken gözlerini odada gezdirdi. En son yüzündeki gülümsemeyle bana baktı.

"Geçmiş olsun Meyra. Nasılsın?"

"İyiyim. Sağ ol." derken çok soğuk durmamak için bende gülümsemiştim.

Atilla da geldikten sonra sohbetimize kaldığımız yerden devam ederken yarım saat içinde serum bitmişti. Tan, yatağın hemen yanındaki kırmızı hemşire çağırma butonuna bastı. Dakikalar içinde odaya Nazlı hemşire gelirken serumun bittiğini söyledik. O ise hızlı adımlarla yanıma gelerek serumu çıkardı. Yüzündeki hoş ifadeyle bana bakarken geçmiş olsun dileyerek yanımızdan ayrıldı.

O gittikten sonra yataktan kalkmaya çalışırken uzun zamandır yatmanın verdiği etkiyle vücudumun uyuştuğunu hissettim. Benim kalkamayacağımı anlayan Tan, anında dibimde bitip bana yardımcı oldu. Bir eliyle sırtımdan destek veriyor, bir eliyle de elimi tutuyordu.

Şu anki temasımızdan dolayı kalp atışlarım hızlanırken bunu ona belli etmemeye çalıştım. Tan, beni kaldırdıktan sonra yere eğilip ayakkabılarımı giymeme yardımcı olurken yüzümün yandığını hissettim. "Ben yapardım."

Bana cevap vermeden ayakkabıların bağcıklarını bağladı. "Gel bakalım." dedi tekrar doğrulup elini bana uzatırken. Tereddüt etmeden elini tutarak tamamen ayağa kalktım. Bu hareketleri bile bana doğru kişiyi seçtiğimi, doğru kişiyi sevdiğimi bağırıyordu resmen.

🐱

"Meyra, bir şey olduğunda direkt beni arıyorsun. Tamam mı? Bak sakın çekinme, saat kaç olursa olsun."

"Tan, tamam. Sakin olur musun? Anladım ben."

"Meyra, lütfen. Lütfen kendini iyi hissetmezsen bana haber ver. Aklım sende kalmasın."

"Tan..." Benim sözümü kesen şey Tan'ın dedikleri oldu.

"Sarılabilir miyim?" dedikleri dumura uğramamı sağlarken derince yutkundum. Daha sonra benden bağımsız bir şekilde hareket eden başım, dediklerini onayladı. Saniyeler içinde kendimi Tan'ın kolları arasında bulurken ben de kollarımı onun beline sardım.

Tan'ın kokusu burnuma nüfuz ederken istemsiz bir şekilde gözlerim kapandı. "Tan?"

"Efendim." dedi derin bir nefes alırken. Kokumu içine mi çekiyordu o?

"Senden bir şey isteyebilir miyim?"

"Her zaman." dedi sözlerim biter bitmez.

"Yarın benimle..." dedim söyleyeceklerimin ağırlığı omuzlarımı örselerken. "Yarın benimle annemin yanına gelir misin?"

🐈

~Bölüm Sonu~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~Bölüm Sonu~

Kedi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin