3.4

6K 344 77
                                    


"Yanaklarım acıdı ya." diye mırıldandığım sırada Tan'ın sırıtan yüzü bana döndü. Kıpkırmızı olmuş çehremde gözlerini gezdirdikten sonra dudaklarını ıslattı.

"Çok tatlı oldun ama." Masum masum iki dudağının arasından çıkanlar kalbimi tekletirken ona kanmayıp hafifçe kolunu çimdikledim ama o, benim bu hareketimi abartarak çok acıyormuş gibi bir ifade takındı. 

"Tatlı oldunmuş. Acıyor diyorum ya, kadın hırpalaya hırpalaya sevdi resmen." diye söylenirken yaklaşık yirmi dakika önce olanlar aklıma doluştu. Habibe abla, bizi içeriye aldıktan sonra yanımdan hiç ayrılmamıştı. Sürekli ne kadar tatlı biri olduğumdan bahsetmiş, yanaklarımı mıncırmıştı.

"Öyledir Habibe abla, bende az çekmedim elinden. Can'ı da beni de aynı şekilde severdi önceden ama hevesini aldı sanırım bizden. Sıra sende, artık her gördüğü yerde aynı şekilde davranır." dediklerine karşın ellerim hızla yanaklarıma giderken bir daha böylesine sevilmeyi nasıl kaldıracağımı düşünüyordum. Kadın iyiydi, hoştu ama sevme şekli biraz sertti.

"Her gördüğü yerde derken?"

"Bayağı bayağı her gördüğü yerde. Yanaklarınla vedalaşsan iyi olur bence."

"Abartıyorsun." 

Bana emin misin der gibi bir bakış attı. "Gel hadi, sana göstermek istediğim bir şey var." dedi daha sonra konuyu tamamen değiştirerek. Hemen ardındansa adımlarını hızlandırdı. Çiftliğin büyük bahçesinde arka tarafa doğru ilerliyorduk ve biz ilerledikçe bazı hayvan sesleri yakınlaşıyordu. Buraya geldiğimizden beri meraktan arınmayan gözlerimle tekrar tekrar etrafı inceledim. Daha önce hiç çiftlik evine gelmemiştim ve burası da fazlasıyla ilgimi çekmişti. Her bir köşesi çok güzeldi ve her daim ilgi gösterildiği belli oluyordu.

Tan'ın peşinden ilerlerken etrafta dolanan tavuk ve horozlara baktım. Gri, beyaz, siyah, kahverengi... kısacası her renk vardı ve içlerinde cins olduklarını ilk bakışta anlayabileceğiniz türlerden de bulunuyordu.

Benim durup tavuklara baktığımı gören Tan adımlarını durdurarak yanıma geldi. "Çok güzeller." Benden bağımsız bir şekilde çıkmıştı bu sözcükler ağzımdan. 

"Bak şu, Ayam Cemani." dedi Tan eliyle kapkara bir tavuğu göstererek. Kuyruğundan mimilosuna kadar her tarafı simsiyahtı. "Bu da..." Eliyle başka tarafı gösterdiğinde o tarafa baktım. Bu tavuk ise tabiri caizse tam bir tüy yumağıydı. Öyle ki gözleri bile görünmüyordu. "Habeş Tavuğu. Şuradaki ise Zibrit." dedi başka bir tavuğu daha göstererek. Son gösterdiği tavuğun tüyleri ise tarif edemeyeceğim kadar güzeldi. 

"Dedem çok aradı bunları, çok sever tavukla kuşla ilgilenmeyi. Daha doğrusu hayvanlarla ilgilenmeyi ve burada da birçok hayvanı bir arada bulabilirsin."

"Başka hangi türler var?" dedim omzumdan önüme sarkan at kuyruğumu arkaya atarken. 

"Gel," dedi elimden tutup beni çekiştirirken. "Sana göstermek istediğim birçok şey var." Sesi bir çocuk kadar heyecanlı çıkarken bende onun neşesine ayak uydurmaya çalıştım. Tan burayı çok seviyordu anladığım kadarıyla. Buradaki birçok şey ilgi alanına giriyordu ne de olsa.

Büyükçe bir yapının önünde durduğumuz sırada yanımıza ellili yaşlarda, kır saçlı, hafif kilolu bir adam yaklaştı. "Ooo, kimleri görüyorum ben ya? Hoş geldin oğlum, uzun zamandır yoktun ortalıkta."

"Hoş buldum Hayri abi." Tan'ın buraya geldiğimizden beri hiç gitmeyen bir ifadesi vardı. Yüzündeki mutluluk ifadesi hiç bozulmamıştı mesela, gözlerindeki parıltı hala yerli yerindeydi. "Malum, dersler falan. Aksattım biraz burayı."

Kedi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin