3.6

4.8K 282 30
                                    

Öncelikle umarım hepiniz iyisinizdir. Öncelikli olarak temennim bu. Ardından bu deprem felaketinde kaybettiğiniz bir yakınınız varsa başınız sağ olsun. Bu olay hepimizi derinden sarstı ve bir süreliğine de olsa günlük yaşantımızın aksamasına neden oldu.

Evet; hala daha içimiz yanıyor, hala daha olan şeyler bazı şeylerin aksamasına neden oluyor ama bir yerden toparlanmamız gerekiyor. Bu süreç içinde çok zorlandım ben. Belki deprem bölgesinde değildim, belki oradakilerin yaşadıklarını birebir anlayamam ama her gördüğüm haberde canımdan can gitti, her duyduğum ölü sayısında sanki benim bir yakınım toprağın altına girdi...

Evet, zor bir şeydi yaşananlar ama bir yerden normal hayatımıza dönmemiz lazım ve bende bu aşamaya bölüm yazmayla başladım. 

Yazarken biraz da olsa benim kafam dağıldı, belki güzel olmadı ama bir şekilde gerçek hayattan biraz da olsa uzaklaştım. Umarım okurken sizin de biraz olsun keyfiniz yerine gelir, iyi okumalar.

🐈

Aldığım mesajlarla elim ayağıma dolaşmış, ne yapacağımı bilmemiştim o an. Numara kayıtlı değildi, olmasına da gerek yoktu zaten. Yazdıklarından kim olduğu bariz belliydi ve bu bile benim korkmama yetmişti. Belki korkum yersizdi, belki ben abartıyordum ama korkuyordum. Anneme gözünü kırpmadan zarar veren, canını alan biri bana veya kardeşime zarar vermekten çekinir miydi? Çekinmezdi, gözlerimin önünde annemin canını alırken de çekinmemişti.

Aslına bakılırsa kendim içinde değildi bu korku. Kardeşime bir şey yaparsa endişesi vardı içimde. Annemin gidişiyle yıkılmıştım, o günden sonra kendime gelmem zor olmuştu. Eğer şimdi kardeşime de bir şey olursa dayanamazdım, toparlanamazdım bu sefer. O günden sonra Melisa'ya tutunmuştum. Her annemi özlediğimde ona sığınmıştım. Daha küçücüktü, birkaç aylık bir bebekti ama beni ayakta tutan o olmuştu. Ona bir şey olsaydı bende yıkılırdım.

Düşüncesi bile kötüydü ve bunun gerçek olması ihtimali bile beni yerle bir ediyordu.

"Meyra," Bileğime sımsıkı kenetlenen parmaklar adımlarımın durmasını sağlarken buhranlı ruh halimden sıyrılmaya çalışarak bir adım gerimde olan Tan'a döndüm. "Efendim?"

"Neyin var?" dedi yüzümü kapatan birkaç tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırırken. Bu hareketiyle hafiften sulanan gözlerim ortaya çıkmıştı. Bunu gördüğü an kaşları çatılırken bakışlarımı ondan kaçırdım. Tan, yüzümü avuçları arasına alarak ona bakmamı sağladı ve gözlerimin tam içine baktı. "Neyin var güzelim?" Sorduğu soruya karşılık küçük bir sesle burnumu çekerek tekrar gözlerimi kaçırdım. 

Şu an ağzımı açsam ağlardım, biliyorum.

"Evden çıkmadan önce bir şeyin yoktu, ne olduysa ben taksi durağını aradığımda oldu."

Sessiz kaldım bir süre. Bu sefer Tan'a anlatmamak gibi bir şey yapmayacaktım ama burası yeri değildi. Burada anlatamazdım. Baş başa kalmamız gerekiyordu.

"Sonra konuşsak olur mu?" dedim uzunca bir sessizliğin ardından. Bu süre zarfında gözlerimi Tan'ın gözlerine değdirmemiştim ama onun bana bakarken birçok duyguyu bana aktardığını hissetmiştim. Sessiz kaldığım her saniye daha da telaşlanmıştı.

"Olur," dedi derin bir nefes aldığı sırada. İçine sinmediği buradan bile belliydi ama yapabileceğim bir şey yoktu. "Gel, içeri gidelim. Merak etmişlerdir diğerleri de."

"Gidelim."

Yavaş adımlarla doğum gününün olduğu mekana ilerledik. Kapıda duran görevliye isimlerimizi söylediğimizde elindeki dosyadan kontrol etti. Sorunsuz bir şekilde içeri girdiğimizde bizi büyükçe bir giriş karşıladı. Geldiğimiz yer kafe-bar tarzı bir yerdi ve büyük ihtimalle bu gece için kapatılmıştı.

Kedi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin