Hikayenin çoğu yukardaki sahil kenarında geçecek :)
Animeyi bilen çıkar mı? ->
...Hinata her zamanki gibi mutlulukla uyandı. Günün en sevdiği saati yaklaşıyordu. Gerinerek deniz kabuğu şeklindeki yatağından kalktı üzerine beyaz yarım t-shirt giyindi. Şu an evde herkesin uyuyor olduğunu düşünerek sessizce kapıya yüzdü ve Büyük Okyanusa kendini bıraktı.
Denizin dibindeki şehirde deniz insanları kara insanlarından gizli olarak hayatlarını sürdürüyorlardı. Kendilerine ait şehirleri, düzenleri ve dünyanın neredeyse yüzde 75'ine sahip toprakları vardı. Daha ne isterlelerdi ki?
Ama Hinata için yeterli değildi. Karadan yüzlerce metre aşağıdaydılar ve kendilerine ait ışıklar hariç her yer karanlıktı. Karaya yaklaşmak ise sallar ve gemiler üzerindeki kara insanları yüzünden tehlikeliydi. Güneş ışığı diye bir şey yoktu.
Hinata kendini bildi bileli su yüzeyine yakın yerlerde yüzmeyi severdi. Sıcacık su havada görünen büyük güneş ona çok çekici geliyordu. Kıyıya çok uzak yerlerde su yüzeyinde yunus arkadaşlarıyla kaç defa oynadığını hatırlamıyordu bile.
Şehirden çıkınca karanlık onu rahatsız etse de yüzeye doğru hızlıca yüzdü. Şehirdeki en hızlı kuyruklardan biriydi. En sonunda hedefine yaklaşmıştı. Yavaşça gözlerini çıkarıp küçük sahile baktı ama hiç kara insanı gözükmüyordu. Kıyıya yaklaşarak kuma oturdu ve kendini geri çekince turuncu kuyruğu bir çift insan bacağına ve diz üstü turuncu bir şorta dönüşmüştü. Ayağa kalktı ve yüzüne vuran hafif rüzgarla gülümsedi.
5 metre uzunluğunda kumsalın bitiminde uzun bir duvar ve üstünde şehirleri uzanıyordu. Şehirle tek bağlantısı ise kumsala enine uzanan merdivenlerdi. Ayrıca uzun zamandır gelmesine rağmen bu sahilde bu saate kimseyi görmemişti. Biraz daha kıyıya çıkarak kuma oturdu ellerini geriye yasladı. Her zamanki gibi vaktinde gelmişti.
Güneş doğarken büründüğü kızıllık yavaşça sarıya bırakırken ısı ona etki etmeye başlamıştı. Hinata adında da geçen bu güneşi çok seviyordu. Kara insanlarını cidden kıskandığı oluyordu. Gün boyu mükemmel güneşi görebilirlerdi.
"Merhaba." Duyduğu sesle daldığı evrenden çıkıp yanına kadar gelen çocuğa baktı. "Merhaba." Bir an ne diyeceğini bilemeyerek bakan mavi gözler bir süre sonra ondan biraz uzağa oturdu.
Hinata ise şaşkındı. Uzaktan kara insanlarını görmüştü ve aynı dil konuştuklarını biliyordu ama hiç biriyle konuşmamıştı. Hayır, şimdi bunun sırası değildi. Bu sahili bilen ve gelen bir insanı ilk defa görmüştü. Göz ucuyla baktığında siyah saçları dikkatini çekmişti. Boyunun kendine nazaran uzun olduğunu görünce söylendi. Sadece deniz insanlarının arasında da boyu kısa değildi.
"Burayı bilen biriyle ilk defa karşılaştım. Adın ne?" Sesi biraz mesafeli ve meraklıydı. Hinata soruya karşılık kafasını salladı. "Aynı şekilde. Adım Shoyo." Soyadındansa gerçek adı daha iyi olabilir diye düşünmüştü. "Kageyama Tobio."
"Ne zamandan beri buraya geliyorsun?" Hinata uzun süre olmamasını umdu. "3 yıl sanırsam. Ortaokula ilk başladığımda. Sen?" Nefesi boğazına kaçmıştı. "5 yıl oldu." Karaya çıkarken körlemesine çıkmamayı kendine hatırlattı. Denk gelmedikleri için şanslıydı. "Kaç yaşındasın?"
Kageyama'dan gelmişti soru. Bu yeri sadece kendi bildiğini düşünürken gökten düşmüş gibi gelen bu çocuk ilgisini çekmişti. Normalde daha erken saatte gelip yıldızları izlerdi ama son zamanlarda gündoğumunun da güzel olduğunu fark etmişti. Tek fark eden o değilmiş tabi.
"15" Kesinlikle daha küçük tahmin etmişti. Vücut yapısı bir yana sesi ve yüzüyle çok gençti. "Bende." Bir daha konuşmadan sessizce denizin üzerinde yükselen güneşe baktılar.
Tamamen doğduğunda Kageyama ayağa kalktı. "Ben gidiyorum o halde." Tam arkasını döndüğünde bileğimden yakalandı. "Dur!" Şaşkınlıkla çocuğa baktı. Anında utanarak geri çekildi ve suyu gösterdi. "Bunu görmek istersin bence." Ne görmesi gerektiğini düşünürken uzakta 2 tane yunus belirmişti.
"Onlar?" Hinata gülümsedi. "Oyun oynuyorlar." O iki yunus Hinata'nın arkadaşları Daphine ve Zoe'ydu. Onlar sayesinde zaten bu kumsalı ve muhteşem manzarayı bulmuştu. Suyun içinde de gün doğumu izlenebilirdi ama her yerine gelmeyince sinir oluyordu.
Kageyama yunusları izledikten sonra telefonuyla fotoğraflarını çekti. Hinata o makineyi biliyordu. Hiçbir kara insanının elinden düşürmediği gördüğü her şeyin görüntüsünü alan cihazlar. Onlar için biraz korkutucuydu gerçi. Eğer onlara yakalanırsa varlıkları kesinleşeceği ve tüm kara insanlarının onların peşine düşeceği ile ilgili kötü efsaneler herkesçe biliniyordu. Hinata'nın pek inandığı söylenmese de gerilmişti ama insan şeklinde olduğu için sorun yoktu.
"Gösterdiğin için teşekkür ederim. İyi günler." Hinata el salladı. "Görüşürüz Kageyama."
Merdivenlerin tepesinden kaybolduğunda Hinata da doğruldu ve suya ilerledi. Dizlerine kadar girdiğinde ayakları yine kuyruğuna dönüşmüştü. Hızlıca şehrine ilerlerken gülümsemişti. Acaba tekrar karşılaşırlar mıydı?
İtiraf etmese de hep onlarla konuşmak istemişti.Değişik bir seri ve değişik bir fikir daha yeni başladığım için nasıl ilerleyeceğini bilmiyorum 😅
2 günde bir bölümlerimiz gelecek lütfen takipte kalın ❤️💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Merman Hinata~Kagehina
FanfictionDenizin dibindeki kendi kentine yaşayan Hinata güneş ışığını çok seviyordu. Kageyama'nın voleyboldan sonra yapmayı en çok sevdiği şey gizli küçük sahilinde yıldızları izlemekti. Ta ki bir gün o sahilde oturmuş güneşi izleyen çocuğu görene kadar #k...