O gece Shoyo eski anıların etkisiyle bir saniye bile uykuya dalamadı. Aynısı Tobio içinde geçerliydi. Erkenden uyumak için girdiği odada kendini anı kutusuna bakarken ve eski anıları tekrardan yaşarken bulmuştu. Ne hissetmesi gerektiğinden bile emin değilken uyumak imkansızdı iki taraf içinde.
Shoyo, vakit geldiğinde ise rüzgarı düşünerek kalın hırkasını yanına alarak evin kapısına geldi ama Hina onu bekliyordu.
"Baba, bende seninle geliyorum." Bakışını görünce durakladı. "Sadece suyun içinde duracağım ve dışarı çıkmayacağım. Sadece, yanında durmak istiyorum."
"Pekala. Gidelim o zaman."
Hızlı şekilde vardıklarında kıyıya çıktı ve güneş doğmadan önce oluşan o havayı hissetti. Koku, rüzgarın hissi, dalgalı sesi, şehirden gelen anlamsız gürültü ve ufukta şimdiden parlayan güneş ışıkları, sanki 20 yıldır hiç değişmemişti.
Hırkasına sarıldı ve sahilde birkaç adım öteye giderek kumlara oturdu. Birkaç dakikaya gelecekti.
..."Şey, gelsem olur mu? Uzaktan da olsa onu yeniden görmek istiyorum." Sabahleyin Aoi'nin bu kadar erken uyanmasına şaşırmıştı. Merakını anlıyordu tabi. "Ben çağırana kadar kendini fazla belli etme yeter. Shoyo seninle tanışmak isteyecektir zaten."
"Dün sordum ama gerçekten problem değil mi? Yani ben ve o çocuk.." kafasını iki yana salladı. "Anlaşmamız böyleydi. Hayatımıza devam etmeliydik."
Kafasını okşadı. "Ben de denedim. Annenle iyi anlaşamamız olabiliriz ama baban olduğun için mutluyum. Tamam mı?"
İçinden rahatladığını hissetti. Ailesi zor bir boşanma yaşamamış olsa da dünkü hikayeden sonra varlığı ile ilgili kendini sorgulamıştı.
"Hadi çıkalım. Vakit geldi sayılır."
Hızlı geçen bir yürüyüşün ardından merdivenlere varmışlardı. Sahilde bacaklarını öne uzatarak oturan, hatırladığı dan daha uzun turuncu dalgalı sacları ve kesinlikle daha yapılı olan vücuduyla Shoyo oradaydı. 20 yılın ardından orasaydı.
"Çok güzel." Oğlunun mırıldanmasının aynısını içinden geçirdi. Yavaş adımlarla merdivenlerden inerken geldiğini fark ettiğini biliyordu.
Ondan bir adım kadar uzağa oturdu. Ona bakmıyordu. Bakarsa konuşamazdı. Onun yerine doğacağı belli olan güneşin yükselmesini bekliyordu.
"Shoyo."
Bir damla yaş.
"Evet Tobio."
Farklı bir damla yaş.
"İyi misin?"
Ufak bir gülümseme hissetti.
"Evet. İyiyim."
"20 yıldır mı?"
Ufak bir kıkırdama ve birkaç damla daha yaş.
"Evet 20 yıldır. Sen?"
İlk ışıklar gözükmeye başladı.
"Eh, iyi diyelim. Çok karıştı ortalık."
"Hadi ya. Bende de."Birkaç saniye sessizlik.
"Shoyo,"
"Tobio."Sanki anlaşılmış gibi iki ağlayan yüz birbirine döndü. Görünüşleri biraz farklı olsa da geçmiştekiyle aynı olan ruhlar bir tuzlu su denizinin içinde yeniden göz göze geldi.
"Seni çok özledim."
"Seni çok özledim."Ve güneş doğdu.
...Otururken birbirlerinin omzularına başlarını koyarak sıkıca sarıldılar. Akan gözyaşları omuzlarina nulaşsa da ikiside bir şey demedi. Konuşmak istiyorlardı ama şu anda susmak en iyi anlaşma yoluydu. Ayrı oldukların aralarında belkide yüzbinler olan kilometreleri sıfır yapmıştılar.
"Tanrım, hem değişmişsin hem de tıpa tıp aynısın. Ya ben bulmasaydım aptal?" Hinata alnını omzundan ayırdı. "Sana ulaşacağını biliyordum. O çocuk senin kopyan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Merman Hinata~Kagehina
FanfictionDenizin dibindeki kendi kentine yaşayan Hinata güneş ışığını çok seviyordu. Kageyama'nın voleyboldan sonra yapmayı en çok sevdiği şey gizli küçük sahilinde yıldızları izlemekti. Ta ki bir gün o sahilde oturmuş güneşi izleyen çocuğu görene kadar #k...