"Ben vazgeçtim Shoyou. Geri dönelim." Koluna yapışıp geri çektiğinde Hinata göz devirdi. "Hadi ama korkak kral. Neredeyse geldik sayılır. Güneşi görmek isteyen sen değil miydin?" Oikawa nefesini vererek el mahkum Hinata'nın peşinden yüzmeye devam etti. Gözü ileriye takılmıştı. "O şey ne?" Himata göz attı. "Deniz anası sürüsü. Çok büyükler değil mi?" Kafasını salladı. O kadar derinde deniz anaları olmazdı.Bu sırada istediği yere gelmeyi başarmıştı Hinata. Büyük mercan kayalığının üstünde durdular. Yüzeyi gösterdi. "Şu anda 5 metre var aramızda." Oikawa titredi. "Offf, burada işim ne benim? Gökyüzü kim ben kim? Shoyo, geri dönelim. Ya kara insanları gelirse?"
Korkaklığı karşısında yine güldü. "Sakin ol Oikawa, insanların uyku saatiyle bizimkiler çok yakın. Bu saatte kimse olmaz." Haklı bulsa da kaşlarını çattı. "Gerçekten, bu saatte burada ne işimiz var? Sen söylemiyor muydun ışık olunca su aydınlık oluyor diye? Her yer karanlık. Hayır seni dinleyende kabahat-" Korkusunun çenesine vurduğunu bildiği için sessiz kaldı. Birazdan şaşkınlıktan susacaktı zaten.
İstediği gibi su yüzeyi yavaş yavaş aydınlanırken eline baktı ve gülümsedi. Işıl ışıl çizgiler her yerini sarmaya başlamıştı. "Sen beni dinliyor musun-" Bir anda sustu ve etrafa bakmaya başladı. Güneş ışıkları yavaşça her tarafı ele geçirirken sayısız renkteki tüm mercanlar parlamaya başlamıştı.
Okyanusun uyanmasıyla küçük canlılar kafalarını uzatıp yüzmeye başlarken ısı da yavaşça onları bulmuştu. "Çok güzel ve sıcak. " Hinata güldü. "Gel." Elinden yakaladı itiraz etmesine fırsat bulamadan kafalarını su yüzeyinden çıkardı. Oikawa itiraz etmek için ağzını açtığında sustu ve gözlerinin önüne ellerini siper etti. "Çok parlak."
Çok yakından güneşe tekrar baktı. Gerçekten parlaktı. Bir elini tuttu ve su dışına çıkardı. "Sıcağı hissetmeye çalış. Gözlerini kapa." Dediğini yaparak gözlerini kapadı. Bu şekilde bile ışık gözüne ulaşırken elinin ve yüzünün kuruduğunu hissediyordu. Ama kötü hissetmiyordu. Aksine kemiklerine kadar hissettiği sıcaklık hoşuna gitmişti.
Bir süre sonra elleri yorulduğu için suya geri indirmişlerdi. "İşte bağımlısı olduğum şey bu." Doğan güneşe ve mavi gökyüzüne bakarak suya uzandı. "Neden buna yasaklı bir şeymiş gibi yaklaştıklarını anlamıyorum. Sudan daha güzel hissettiriyor."
"Farklı olduğu kesin. Bunu gösterdiğin için teşekkür ederim." Gözleri parladı. "Yoksa her sabah gizlice geldiğin yer burası mı?" Hinata güldü. "Elbette hayır. Seni oraya götürürüm mü sanıyorsun?" Ağzını açıp kapadı ama bir şey söylemeden somurtmaya başlamıştı. "Şaka yapıyorum. Oikawa. Evet gizli yerim değil ama güneşi ilk burada görmüştüm. Seni de buraya getirmek istemiştim sürekli. Ama yüzeyden uzak duranlardan olduğunu sanıyordum.."
Güldü. "Aslında öyleydi ama sırf herkes öyle düşünüyor diyeydi biraz. İçten içe hep merak etmiştim. Ama korkuyordum işte." Hinata gülümsedi ve tam cevap verecekken bügük bir ses kulaklarına geldi. "Eeh, bu ses neydi?" Hinata nefesini verdi. "Yakınlardaki bir gemi herhalde. Gidelim."
Oikawa'nın gözleri açılırken su her yerine dolunca susmak zorunda kalmıştı. Hızlı şekilde şehre geri yüzdüler ve zemine kendilerini bıraktılar. "O-orada gemi olduğunu söylememiştin." Hinata güldü. "Yok bilmiyordum. Ayrıca çok uzaktaydı. Görmüş olamazlar." Oikawa ilk önce kıkırdamış ardından ise gülmeye başlamıştı. Hinata gülerken bulundukları durumu tekrar düşünmüştü. Şehirden bile ayrılmayan Oikawa'yı yüzeyden dışarı çıkarmıştı ve geminin sesini duymuşlardı.
"Teşekkür ederim Shoyo. Böyle bir tecrübe için. Ayrıca o yer bende gizli kalacak." Hinata ters süzülerek yanına geldi. "İstediğinde söyle yine beraber gideriz." Biraz düşündü. "Gizli yere gitmeyeceğiz değil mi?" Tereddüt etmedi. "Hayırr."
Karaya çıktığını kimsenin bilmesini istemiyordu. Bununla birlikte ne o efsanenin doğruluğunu ispatladığının ne de kara insanı bir arkadaşının olduğunun da bilinmesini istemiyordu. Bunlar onun en büyük sırlarıydı. "Seni fazla aşar Oikawa."
"Zannetmiyorum ama alışırsam?" Nefesini verdi ve kafasını salladı. "Neden olmasın?" Gerçi kara dünyasına yaklaşmak isteyen birini, özellikle Oikawa'yı durduramazdı ya.
...Kageyama servis antrenmanını bitirip kenara çekilmişti. Antrenman kampında oldulları için kendini zorlamak istese de galiba fazla abartmıştı. "Cidden senden korkulur." Kapıda gülümseyen Kuroo'ya baktı. O çoktan antrenmanı bırakıp duş alıp dinlenmişti. "O kadar saat antrenman mı yapılır? Canavar mısın oğlum sen?" Suyunu kafasından aşağı döktükten sonrala ayağa kalktı. "Kabul. Her yerim ağrıyor."
"Sabah koşusuna ara ver. Yarın canın çıkacak benden demesi." Bunu ciddi ciddi düşünüyordu aslında. Tek sorun Shoyo'ya haber veremeyecek olmasıydı. "Aloo, şu yüzünün hali ne?" Daldığı evrenden çıkarak kafasını salladı. "Önemli değil. İçeri geçelim."
Kuroo gözlerini devirdi. Çocukluktan beri tanıdığı arkadaşının iyi olmadığını elbette anlıyordu. "Bakayama, son kez soruyorum. Derdin ne?" Nefesini verdi. "2 gündür sabahları karşılaştığım biriyle konuşuyoruz." Tek kaşını kaldırdı. "Eee?"
"Eee'si yarın gitmezsem görüşmeyeceğiz." Kuroo aptal arkadaşına karşılık eliyle kendi kafasına vurdu. "Bunu mu dert ediyorsun? Daha az önce her sabah karşılaşıyoruz demedin mi aptal?" Kageyama anlık düşündü. Bir yandan haklıydı.
"Neyse. Bizimkilerin yanına gidelim. Dostum yorgunluktan ölüyorum." Nekoma, Karasuno ile antrenman maçı yapmak için Miyagi'ye gelmişlerdi. Tokyo'dan arkadaş olan Kuroo ve Kageyama, Kageyama Miyagi'ye taşınıp eski rakipleri Karasuno'ya kaydolduğunda iki takımın antrenman maçı yapması için koçlarıyla konuşmuşlardı.
Şanslılardı ki iki takım da kabul etmişti. Duşunu alıp takımın kalanıyla ortak kullandıkları odaya geri dönmüştü. "Şimdi mi geliyorsun Kageyama? cidden senden bir tane daha olmadığı için şanslıyız." Daichi söylenmeye devam ederken Tsukkishima bu kadar enerjiyi nerden bulduğunu sorguluyordu.
"Hoho, işte bunu sevdim Kageyama. Yarın seninle antrenman yapacağım." Noya topları nasıl karşılayacağını anlatırken yorgunluktan pek dinleyememişti. Gerçekten yarın erken kalkamacayacaktı.
Miyagi deniz kenarı bir yer değil ama öyleymiş gibi yapalım :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Merman Hinata~Kagehina
FanfictionDenizin dibindeki kendi kentine yaşayan Hinata güneş ışığını çok seviyordu. Kageyama'nın voleyboldan sonra yapmayı en çok sevdiği şey gizli küçük sahilinde yıldızları izlemekti. Ta ki bir gün o sahilde oturmuş güneşi izleyen çocuğu görene kadar #k...