Hinata kendi evinde dışarı bakarken zamanın ne kadar hızlı aktığını fark etti. Her şey bittiğinden beri 20 yıl geçmiş, ve bazı şeyler değişse de o aynı kalmıştı. Artık milli voleybolcuydu ve sporla ilgili olan herkes adını biliyordu. "Okyanusun küçük güneşi" lakabı her zaman onu güldürse de halk seviyordu ve akıllarından ne geçtiğini asla anlamıyordu.Hina uzaktan belirdiğinde gülümsemesinr engel olamadı. Hinata'nın çocuğu Hina, sapsarı saçlı, şirinli bir kızdı. Bir şekilde kendisi gibi meraklı, annesi gibi fazla düşünen ve sevecen biriydi. Hinata her gün ona ne kadar benzediğini düşünüp daha da çok şaşırıyordu. Ama küçük kızın berbat deniz yosunu gibi olan adama benzemediği için daha çok sükrediyordu.
Yachi'nin sözde deliler gibi seven sevgilisi bebekleri olacağını öğrendiğinde kayıplara karışmıştı. Elbette Hinata hiçbir zaman Yachi'yi bırakmayarak ona destek olmuş ve kısa süre evinde kalıp hamlileliğinde yardım etmişti.
O doğduktan sonra ise Yachi adını Hina koyacağını söylemişti. Shoyo'nun bu kadar çok ağladığı anlar sayılıydı.
Ama iki yıl sonra her şey düzenine oturduktan sonra Yachi, bir deniz hastalığıma yakalanıp ölmüştü. Ve en son Hina'yı Hinata'ya emanet ettiğini söylemişti. O da elbette öyle yapmıştı. İkinci defa düşünmeden koruyucu ailesi oldu Hina Yachi isimli daha 2 yaşında annesi atlantis'e gitmiş kızın. Evine almış ve antrenmanlarında onun iyi olduğundan emin olmuştu.
Büyüdükçe onu tamamen kendi çocuğu gibi görmeye başlamıştı elbette. Hina'da ona baba diyordu. Onun annesini tanıyamayacak olmasına çok üzülüyordu ama annesini ona çok fazla anlatmıştı ve Hina her seferinde onu dinlerken zevk alıyordu.
Gerçi tatil zamanında ailesinin evinin çok yakınlarında olduğu bu evde bugün Hina'nın ona getirdiği sevimli çiçeklerde özel bir şey vardı. Bu civarda sadece bir yerde yetişiyordu. "Hina çiçekler gerçekten güzel ama bunlar sadece körfezde yetişmiyorlar mı?"
Ellerini iki yanda hızla sallayıp başını da iki yana döndürdü. Yalan söylediği fazla barizdi. "H-hayir elbette. Şehirden o kadar uzaklaşmam zaten. Şey, yerde buldum onları. Herhalde akıntı filan getirdi." Gergin gülümsemesine inanmak istese de bunu görmezden gelemezdi. "Hina? Doğruyu söyle." Babasını kandıramayacağını anlayınca ellerini bibirine kenetledi ve güç kazanmaya çalıştı. Söyleyecekleri bir deniz-insanı için kolay değildi.
"Evet gittim. Ama çok güzellerdi. Ve etrafta daha fazla balık vardı ve inanabiliyor musun? Hiç kimse yoktu! Hiç kimseyi görmedim etrafta ve sanki, şey." Sandalyeye oturdu. Ve ona karşı herhangi bir kuşkucu tavrı olmadığını göstermeye çalıştı Hinata. "Evet? Bir şey mi vardı?"
Kız yine de sessiz şekilde söyledi. "Sanki derslerde bahsettikleri güneşi gördüm. Şu zaten sıcaktı ama başka bir şey daha vardı. Anlayamadım bunu." Susarak o anı tekrar yaşadı. Gerçekten sihirli bir yere gitmişti.
"A-ama bir daha gitmem gerçekten." İzci selamına durdu. "Söz." Hinata omuz silkti. "Neden ki?" Bu kez şaşıran kız olmuştu. "Mümkün olduğunca yüzeyden uzak durmalıyız. Herkes bunu söylüyor."
Sandalyeden kalkarak gerindi ve kızın kafasını okşadı. "Biliyor musun? İş merak olduğunda hiçbir şeyin seni durdurmasına izin verme." Göz kırptı. "Kurallar veya eski batıl inançlar olsa bile." Ağzındaki şaşkın gülümsemesiyle kalmıştı kız. "Ha? nasıl yani?"
"Bekle bakalım burada." Odasına giderek üzerine siyah badi yerine uzun bir t-shirt giydi ve gardrobunun en üst katında duran kutudan atkıyı çıkardı.
"Baba? Bir sey mi oldu?" Ufak bir çantaya atkıyı attı ve kıza baktı. Eğer gerçekten istiyorsa onu götürmek ve sıcakla tanıştırmak istiyordu. "Güneşi görmek ister misin gerçekten?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Merman Hinata~Kagehina
FanfictionDenizin dibindeki kendi kentine yaşayan Hinata güneş ışığını çok seviyordu. Kageyama'nın voleyboldan sonra yapmayı en çok sevdiği şey gizli küçük sahilinde yıldızları izlemekti. Ta ki bir gün o sahilde oturmuş güneşi izleyen çocuğu görene kadar #k...