Dava 4: İstanbul

28 3 3
                                    

Bölüm 4

Yumuşak bir frenle durduğumuzda gözlerimi araladım ve etrafa baktım ama gözlerim kararıyordu. Son konuşmamızdan sonra Yankı'nın yüzüne bakamamıştım ve kendimi uyumaya zorlamıştım. Göründüğüne göre başarılı olmuştum, uzun süredir uyuyordum.

"Geldik, birazdan eve gireceğiz. Sen de toparlan istersen." Yankı'nın sesini duyunca ona döndüm. Saatlerdir araba kullandığı için yorgun görünüyordu. Eline telefonunu aldı ve birisini aradı.

"Biz vardık başkomiserim, birazdan eve geçeceğiz. Korumalar şimdi etrafı kontrol ediyorlar. Evet. Emredersiniz."

"Yaren?"

Yankı'ya baktım. "Başkomiserimle konuşmak ister misin?"

Başımı olumlu anlamda salladım ve telefonu aldım. "Kadir amca?"

"Güzel kızım, nasılsın?"

Yutkundum. "İyiyim." Sesim istediğimden daha durgun çıkmıştı.

"Senin böyle yaşamanı istemezdim ama başka çaremiz yoktu kızım. Lütfen bana kızma, senin için en iyisini düşünüyoruz." Gözlerim dolduğunda kafamı kaldırıp dışarıya bakmak istedim ama Yankı'yla göz göze geldik. Kaşlarını çatmış, bana bakıyordu. Dudaklarımı birbirine bastırıp bakışlarımı kaçırdım.

"Yankı'dan yana bir endişen olmasın. Sana asla zarar vermez, verilmesine de izin vermez. Sen ona güven, o ne yapacağını bilir. Görüşürüz kızım."

Vedalaşıp telefonu kapattık ve telefonu Yankı'ya uzattım. Hâlâ beni incelerken telefonunu aldı. Muhtemelen neden gözlerimin dolduğunu ve durgun olduğumu düşünüyordu. Şu an onunla konuşacak hâlde değildim, vicdanım ağzıma kilit vurmuştu.

Kenarda duran sudan birkaç yudum içtim ve güneşliği indirip aynadan kendime baktım. Saçlarımı düzeltip yüzümü inceledim ve güneşliği kapattım. Bu sırada Yankı telsizle konuşuyordu.

"Etrafın temiz olduğundan emin olun ve bana haber verin."

Telsizi kapatıp bana döndü. "Korumalar etrafı inceliyorlar, biz daha sonra arabadan ineceğiz."

Bakışlarım kucağında duran silaha takıldı ve yutkundum. Artık gördüğüm her şey vicdanıma demir misali yük oluyordu. Yankı'nın hayatını mahvetmiştim. Kendi hayatımı geçmiştim çünkü bunların olacağını bilerek bu mesleğe devam ediyordum. Ama başkalarının hayatını yerle bir etmeye hakkım yoktu. Üstelik ailemin tüm bu olanlardan haberi yoktu. İşler gittikçe kötüye gidiyordu.

"Artık çıkabiliriz."

Yankı'ya bakmadan arabadan indim ve onu takip ederek binaya yürüdüm. İstanbul'un merkezinde bir sitedeydik. Asansöre bindiğimizde Yankı onuncu kata bastı ve bir adım geriye çekildi. O elleri ceplerinde beni izlerken ben sadece yere bakıyordum. Ona karşı büyük bir mahcubiyet duyuyordum. Onu sevdiği kadından uzağa düşürmüştüm, hiç istemeden. Eminim ki benden nefret ediyordu. Kim olsa benden nefret ederdi.

"Yaren..."

Yüzümü kaldırmadan cevap verdim. "Efendim." Sesim üzüntümü yansıtıyordu.

"Neden yüzüme bakmıyorsun?"

Yutkundum. "Bunu daha sonra konuşsak olur mu?"

Çeneme hafif bir baskı uygulayıp yüzümü kaldırdı, göz göze geldik. Kaşlarını hafifçe çatmıştı, yüzümü inceliyordu. "Senin bu hâlin ne?"

Yaşlar gözlerime hücum ettiğinde tek çarem gözlerimi kapatmak oldu. "Yankı, lütfen sonra konuşalım. Ben iyi değilim." Birşey daha sorarsa ağlayacaktım.

DAVAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin