Bölüm 6
Gözlerimi açıp yatakta doğrulduğumda hava kararmıştı. Duvardaki saate baktım, 22.07. Gelen sesleri dinledim, uzaktan bir ses geliyordu ama ne olduğunu anlayamıyordum.
Banyoya girip yüzümü yıkadım ve giyinme odasına gitmek istedim, üstümü değiştirmem gerekiyordu. Koridorun ışığını açtığımda yerde bir tepsi gördüm, tam merdivenlerin dibindeydi. Yere çöküp ne olduğuna baktım. Tepside bir çorba, ana yemek ve su vardı. Sanırım bunu Yankı bırakmıştı. Karnım toktu ama uyku beni yeniden acıktırmıştı. Açlıkla yutkundum, merdivenlerden ses geldiğinde ne olduğunu bildiğim için oraya dönmedim. Tam tepsiyi alacakken onunla olan son konuşmamız geldi aklıma. O kadar kavga etmişken onun yaptığı yemeği mi yiyecektim? Aç kalsam daha iyiydi.
Yankı yanıma kadar geldiğinde hareket etmeden ona döndüm. Ne yaptığımı anlamaya çalışır gibi bana baktı.
"Sana yemek getirmiştim, yesene." dedi kısık bir sesle. Sesinde zerre pişmanlık olmaması beni daha çok yaraladı.
"İstemiyorum, boşuna zahmet etmeseydin." dedim soğukça.
Yankı göz devirdi. "Ben gelmesem alacaktın tepsiyi, iyi bir yalancı değilsin. Ye işte, içinde zehir yok."
Dişlerimin arasından tısladım. "İstemiyorum, dedim! Zorlama, Yankı!" Bu adam bu kadar rahat oldukça benim başıma ağrılar giriyordu. Her şeyi batırmıştı. Şimdi nasıl karşıma geçip rahat rahat yemek yememi talep edebiliyordu?
"Hâlâ aynı mevzu mu? Bu yüzden mi trip atıyorsun bana?" Kaç kere derin nefes alınca sinirim geçecek?
Yerden kalktım ve karşı karşıya geldik. Sinirle gözlerinin en içine baktım. "Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Ağzından çıkan bir cümlenin hayatımda nasıl bir deprem etkisi yarattığının farkında değil misin? Senin yüzünden nişanlım bana sürtük gözüyle bakıyor artık! Ve sen hâlâ karşıma geçmiş, bana hâlâ aynı mesele mi diyorsun! Bu kadar mı yani? Sana sözde trip atmayı kesince düzelecek mi her şey?"
Bakışları karardı, biraz önceki neşesi kaybolmuştu. "Senin hakkında bırak öyle bir şey söylemeyi, düşüneni bile bu dünyadan kazırım! Ayrıca sen evlisin, senin kocan benim! Neden geride kalan bir kişiyi bu kadar kafana takıyorsun ki?"
Sinirle elimi saçlarıma atıp çekiştirdim. Neden beni anlamak istemiyordu? Bir çığlık attığımda Yankı yanıma gelip ellerimi serbest bıraktı, direnmek istedim ama yapamadım. Çok güçlüydü. "Sakın kendine zarar vermeye kalkma! Bu bencilliği yapma! Seni seviyor-" Gözlerindeki paniği net bir şekilde okurken sustu.
Bir anda kendi sözünü kesmesine anlam veremedim. Bunu düşünmeme fırsat vermeden yeniden bağırdı bana. "Seni seven insanlar var, onlara bu kötülüğü yapma!"
Bir adım geriye çekildi ama yine de çok yakındık, nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Cebinden bir şey çıkardı ve elimi eline alıp onu bana verdi, bir yüzük kutusuydu. Bir ona bir de kutuya baktım. Bu neydi şimdi?
"Sana yüzük aldım." dedi. Bakışlarında mahcubiyetleri karışık bir korku vardı. "Hem nişan yüzüğü var, hem de tektaş. Ben de takımı olan bir yüzük takacağım, evliliğin gerçekçi görünmesi açısından. Senin de takman gerekiyor. Takar mısın?"
"Ne diyorsun Yankı? Ben hiçbir şey anlamadım." Ani duygu geçişleri beni fazlasıyla yormuştu ve onun ne istediğini artık anlayamıyordum.
Bir zorunluluktan bahsederken sorulmazdı ki. Yankı ikisini de yapıyordu. Hikayede çok mantık hatası vardı.
"Dedim ya, evlilik inandırıcı olsun diye. Takacak mısın?" dedi endişeyle.
"Tamam." dedim umursamazca. "Ver, takayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAVA
Teen FictionDevam ediyor Hayat nasıldır? İşime giderim, arabamı otoparka park edip kenardaki köpeği severim ve devam ederim. Hayat budur. Bugüne kadar bir çok suçluyu hak ettiği yere gönderdim, gözümü bile kırpmadan. Hayat benim için bu çünkü. Önümü kesenler, t...