Bölüm 29
Yankı kapıyı kapattığı an gözyaşlarım serbest kaldı. O da benimle benzer düşünüyordu. O da bir suçlu arıyordu ve bu konuma kendisini koymaktan çekinmemişti. Acıyla hıçkırdım. Gözyaşlarımı silip ayağa kalkmam gerekiyordu ama bebeğim için bunu bile yapacak gücüm yoktu.
Bir dakika bile geçmeden kapı açılıp kapandığında göz ucuyla gelene baktım, Yankı'nın gelmeyeceğini bildiğim için içim rahattı. Zaman vereceğim dediyse verirdi. Görevliler bana bakmadan akşam yemeğini önümdeki masaya bırakıp odadan çıktılar. Üşüdüğümü hissettim. Şimdi Yankı yanımda olsa kollarının arasına alıp ısıtırdı beni. Kalbim sızladı ama bunu hak etmiştim. Ondan uzak kalmak da cezam olacaktı.
Yemek kokuları burnuma ulaşınca midemde bir burukluk hissettim. Ben yas tutup ağlamak istesem de benden başka herşey hayatına devam etmek istiyordu. Bacaklarımı ileriye doğru uzatıp örtüyü üstümden attım. Sağ elimdeki seruma dikkat ederek yatakta doğrulmaya çalıştım ve bir anda karnımda başlayan şiddetli kasılmalar beni yeniden yatağa yatırdı. Gözlerim dolarken ağlamamak için dişlerimi sıktım. Hep böyle mi olacaktı? Yemek bile yiyemeyecek duruma mı gelmiştim?
Hayır, bu acizlik değil. Hayır, asla değil. Düştüğümde kalkmak için yardım istemek acizlik değil.
Yanı başımda olan telefonuma uzanıp Yankı'nın numarasını buldum. Arama butonuna basıp telefonu kulağıma götürdüm. Açacağına emindim, bu durumda beni asla kendi başıma bırakmazdı. Yankı telefonu açtığında ne söyleyeceğimi düşünürken onun sesini duydum.
"Yaren?" Sesinde hafif bir endişe ve merak vardı. Yalnız kalmak isterken onu aramam garip olmuştu tabii.
Dudağımı ısırdım, keşke önceden düşünseydim ne söyleyeceğimi. "Yankı... Şey..."
Kendime ceza vermek isterken yardımı da sevdiğim adamdan istemek ayrı saçmalıktı ama neyse.
"Yaren, ne oldu? Yanına mı geleyim? Birşey söyle kadın!" Endişelenmişti, bağırdığının farkında bile değildi.
"Yankı..." dedim bir kez daha ağlamaklı sesimle.
"Bekle, yanına geliyorum!"
Kapanan telefona bakıp gözlerimi kapattım. Ben ne yapıyordum? Sadece yemek yemek istediğimi söyleyecektim ama bunu bile becerememiştim.
Saniyeler içinde kapı büyük bir gürültüyle açıldı. Başımı kaldırdığımda Yankı'yı gördüm. Yatar pozisyonda olduğumu görünce yüzündeki kaslar gevşedi ve endişeyle dikleşmiş omurgası rahatladı. Sağ eliyle yüzünü sıvazladı ve kapıyı kapatıp yanıma geldi. Hiçbir şey söylemeden elimdeki telefonu alıp komodine koydu ve üstümü örttü. Kendisi de yanımdaki sandalyeye oturdu ve elimi alıp öptü.
"İyisin, anladım. Çok zor, onu da biliyorum. Ama ikimiz de bunu tek başımıza atlatacak kadar güçlü değiliz. Seni yalnız bırakmam gerektiğinde bile yanından ayrılamıyorum. En ufak şeyde bile yanında beni arıyorsun. Birbirimizi iyileştirmek varken bu uzak kalma çabası niye Yaren? Şimdi ne söylersen söyle açıklaman mantıklı olmayacak. Çünkü bu, akla mantıkla sığan birşey değil. İzin ver, yaralarını sarayım."
Tekrar elimi öptü. "Yanında olmama izin verecek misin?"
Konuşmaya hâlim yoktu ama bu adam gözlerime bakarak bile ne hissettiğimi anlayacak kadar seviyordu beni. Sadece gözlerine baktım. Yavaşça ayağa kalkıp sarıldı bana. Kollarını sırtımda hissedince akmasınlar diye tuttuğum yaşlar bana ihanet edercesine birer birer süzüldü gözlerimden.
"Konuş benimle. Kendini sıkma, hislerini anlat. Böyle ağlayarak onları içinden söküp atamazsın."
Alnımı öpünce kendimi biraz daha iyi hissetmiştim ama aynı düşünceler sürekli beni esir alıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAVA
Teen FictionDevam ediyor Hayat nasıldır? İşime giderim, arabamı otoparka park edip kenardaki köpeği severim ve devam ederim. Hayat budur. Bugüne kadar bir çok suçluyu hak ettiği yere gönderdim, gözümü bile kırpmadan. Hayat benim için bu çünkü. Önümü kesenler, t...