Bölüm 25
Bırakamadım, tam gidecekken ikinci kere sarıldım gönlü güzel adamıma. O ise beni hiç bırakamamıştı, kolları sıkı sıkı dolanmıştı zayıf vücuduma.
"Sayın yolcularımız. İİ332 nolu İstanbul-İzmir uçuşumuz için hazırlanan uçağımız havalanmak üzeredir. İlgili yolcularımızı biniş kapısına davet eder, iyi yolculuklar dileriz."
Hoparlörlerden gelen anons, kara gerçeğin çamurunu bir kez daha yüzümüze vurdu. Bir saniyeliğine titredim, neyseki Yankı sıkı sıkı tutuyordu beni. Ne yapacaktım ben? Ne gitsem oluyordu ne de kalsam. Beynimde kol gezen berbat hislerden bahsetmek bile istemiyordum. Gözlerimi kapatıp kollarında olduğum adamın kokusunu içime çektim.
"Yaren..." Gözlerim kapalıydı ama sesinden ne hissettiğini anlayacak kadar iyi tanıyordum onu. Gözyaşları içine içine akıyordu. "Yarenim... Sevgilim, güzel karım..." Yüzümü boynundan kaldırdı ve gözlerime baktı. "Ben bırakamıyorum, beceremiyorum. Sen git."
Yanağımı okşadı ve alnıma hafif bir öpücük bıraktı. "Dikkat et size. Üzülme sakın. Ben geleceğim yakında." Gözlerini benden kaçırıp başını iki yana salladı. "Ben beceremiyorum, yapamıyorum. Daha da güçleşmeden git Yarenim."
Yüzünü yeniden ellerimin arasına aldım ve dudaklarını öptüm. "Bana ne söylediysen aynısı senin için de geçerli. Uçaktan iner inmez arayacağım. Seni seviyorum."
Bakışlarımı yere indirip arkamı döndüm. Biliyordum ki gözlerine bakarsam yine gidemeyecektim. Ayaklarım tam tersi yöne, ona gitmek istese de kontrol kapısından geçtim. Buradan geri dönemeyeceğimi bildiğim için arkamı döndüm. Yankı oradaydı ama canımı yakan bu değildi. O ipekleri kıskandıran kirpiklerin arasından boşluğa düşen yaşlar benim kalbime hapsolmuştu. Sanki bunun suçlusu benmişim gibi başımı öne eğdim ve gitmem gereken yöne döndüm. Yavaş adımlarla uçağa yürüdüm. Kalbimin acısı bana nefes aldırmıyordu sanki.
Körüğe adım attığım sırada bir gariplik sezdim ve başımı kaldırdım. Burada 3 kişiydik ve uçak, körükten ayrılmıştı. Karşımdaki takım elbiseli ve karanlık tipler olduğu her hâllerinden belli olan adamlara baktım. Meslek hayatım boyunca edindiğim tecrübeler bana tehdit sinyalleri yolluyordu.
Bir tesadüf eseri burada olmaları imkansızdı. Zaten öyle olsa dik dik bana bakmazlardı. Bir adım geriye gittiğimde arkamdan gelen bir sesi duydum. Başımı arkama çevirdiğimde aynı giyimli iki adamı daha gördüm. 4 kişinin arasında sıkışmıştım ama beynim bu gerçeği reddediyordu.
"Yaren Hanım."
Önümdeki adamlara döndüm. İçlerinden bir tanesi bir adım öne çıkmıştı, muhtemelen az önce konuşan da oydu.
"Bizimle gelmeniz gerekiyor. Sizinle bazı görüşmeler yapmak istiyoruz."
Vücudumda adını bilmediğim bir yerden salgılanan adrenalin kalbimin yardımıyla bütün vücudumu ele geçirmek isterken ona engel olmam gerektiğinin farkındaydım. Panik şimdi bana hata yaptırırdı. Sakin olmam ve bu durumdan kurtulmam gerekiyordu. Eğer kalabalık bir yere gidebilirsem Yankı'ya da ulaşabilirdim. Henüz havaalanından ayrılmadığını tahmin ediyordum. Ya da öyle umut ediyordum.
"Sizi tanımıyorum!" diye sert bir karşılık verdim karşımdaki adama. "Sizinle hiçbir yere gelmem! Gidin buradan!"
Arkamı dönüp gitmeyi umut ettiğim sırada sonradan gelen kişi sayısının arttığını gördüm. Adeta etten bir duvar örmüşlerdi ve bu duvarı aşmam imkansızdı. Ama teslim olamazdım. Çünkü bu adamlar belli ki mafyaydı ve benden iyi bir şey isteyeceklerini hiç sanmıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAVA
Teen FictionDevam ediyor Hayat nasıldır? İşime giderim, arabamı otoparka park edip kenardaki köpeği severim ve devam ederim. Hayat budur. Bugüne kadar bir çok suçluyu hak ettiği yere gönderdim, gözümü bile kırpmadan. Hayat benim için bu çünkü. Önümü kesenler, t...