Dava 5: Kırık

19 1 2
                                    

Bölüm 5

Birkaç saat geçtiğinde odamdan çıktım. Yaptığım saçmalık için utanç duyuyordum. Kapıyı kilitlemek, üstüne de Yankı'ya diklenmek de neydi? Hem de yok yere... Ben şimdi o adamın yüzüne nasıl bakacaktım? Zaten sevmiyordu beni, şimdi iyice nefret edecekti.

Sesim duyulmasın diye sessizce indim merdivenlerden. Yankı'yı bulduğumda salondaki masayı hazırlıyordu, yemek saati gelmişti. Ama ben stresten kendimi yediğim için midemi düşünecek durumda değildim.

"Odandan çıkmaya nasıl karar verdin? En son kapıyı kilitlemiştin." diye mırıldandı.

Bu adamın arkası dönüktü, geldiğimi nasıl fark etmişti? Bazen onun bir polis olduğunu unutuyordum. Tabii ki dikkati her zaman en üst seviyede olacaktı.

"Ee şey..." Ben saçmalamaya başlayacakken bana döndü. En son görüştüğümüzdeki neşesinden eser bile yoktu. Buz gibi bakıyordu.

"Yaren..." Susup ona baktım.

"Seninle bir konuda anlaşalım. Bu durumdan nefret ettiğinin, istemediğinin farkındayım. Ama hiçbirimiz her zaman istediğimiz şeyleri yapmıyoruz, zorunda olduğumuz şeyler var. Sana, korunacaksın demişler. Kabul etmek zorundaydın. Bana bir hakimi koruyacaksın, onunla evleneceksin dediler. Kabul etmek zorundaydım. İstemiyorsun ama şartlar bu! Emin ol tanımadığın birisiyle evlenip şımarıklık yapmak, beynine tek kurşun yemekten daha zevkli!"

Gözlerim dolduğunda bakışlarımı yere indirdim. Konuşacakken durdurdu beni. "Ben 32 yaşındayım Yaren. Senden önce çok kişiyi korudum, çok defa riskli görevlere gittim. Kaç hakim, savcı, emniyet müdürü, arkadaşım gözümün önünde şehit oldu; tahmin bile edemezsin. Şimdi sana bazı şeyler kötü bir kabus gibi geliyor ama asıl kabus birisi silahın kabzasıyla seni bayılttığında başlayacak. Bunun olmaması için kaç kişi uğraşıyor, senin haberin var mı? Gözünü açıp çocuk kimliğinden sıyrıl artık! Dünya senin baktığın gibi toz pembe değil. Gerçi, hâlâ nasıl bu düşüncede olduğunu da anlamıyorum. Defalarca böyle bir tehlikeyle yüz yüze geldin. Bunun tek farkı ilk defa bu kadar ciddi bir şekilde korunuyor olman. Neyini anlamıyorsun, ben bilmiyorum."

Bir kaç dakika hiçbir şey söylemedi. O kadar berbat bir hâldeydim ki. İşler hiç istemediğim noktaya gidiyordu ve bunun tek suçlusu artık bendim.

"Anladığını düşünmek istiyorum. Bir daha çocukça hareketler yapmaman gerektiğini de anlamışsındır umarım."

Başımı olumlu anlamda salladığımda gözümden bir damla yaş aktı. Elimi kaldırıp yanağımı silerken Yankı hâlâ bana bakıyordu. Sert bakışları yumuşadı bir anda. Önce bana doğru bir adım attı, sonra vazgeçip eski yerine döndü. Artık onun ne yaptığını anlamaya çabalamak da istemiyordum. Zaten yeterince derdim vardı.

Karşılıklı şekilde masaya oturduğumuzda Yankı yaptığı yemekleri servis etti. Sanki sessizlik yemini etmiş gibi yemeğimizi yedik. O neden sessizdi, bilmiyordum ama benim beynimin içindeki düşünceler adeta bağırıyordu. Acaba annemlerle konuşabilir miydim? Bunu sormak için Yankı'ya döndüm, o da beni izliyordu. Yerimde rahatsızca kıpırdandım. Neden başımı her kaldırdığımda Yankı ile göz göze geliyordum?

"Yankı, annemlerle konuşabilir miyim?"

"Kadir başkomiserime sorayım, izin verirse konuşursun."

"Şey..." Tabağına çevirdiği bakışlarını yeniden bana kaldırdı. "Bir de nişanlım var, onunla da konuşmak istiyorum."

Bakışları karardı bir anda. Elinde tuttuğu çatalı sıktı. Gerildiğini buradan bile hissedebiliyordum. "Ne nişanlısı Yaren? Sen evlisin artık, farkında mısın?"

DAVAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin