selam...
oy ve yorumları unutmayın <3
. . .
hissettiğim ipliksi dokunuşlar sayesinde yüzümü buruşturarak gözlerimi araladığımda karşılaştığım temiz ve mavi gökyüzü şaşırmama neden olmuştu.
ensemde birleştirdiğim ve kaç saattir öyle oldukları belli olmadığından çoktan hissizleşmiş ellerimi birbirinden ayırır ayırmaz sağ elimi yüzümle buluşturdum ve alnımda yakaladığım olağanüstü büyüklükteki böceği hızla kendimden uzaklaştırmak için çırpınmaya başladım. çırpınarak ayaklandığımda böcek ve ben artık tamamen farklı yerlerdeydik.
kalktığım zaman benimle beraber üzerimden fırlayan kot ceket kaşlarımın çatılmasına neden olurken piknik örtüsünün üzerinde yavaşça yürümeye başlayan siyah böcekten gözlerimi ayırıp etrafı incelemeye başladım.
Taehyun yoktu, arabayı park ettiği yere baktığımda arabanın da orada olmadığını fark ettim. Hero'da yoktu.
piknik örtüsünün üzerine çöküp telefonuma doğru uzandığımda uykuya dalmadan önce müzik dinlediğim için onun da çoktan şarjının bitmiş olduğunu fark etmem uzun sürmemişti. telefonun siyah ekranıyla bir süre bakıştıktan sonra buz gibi olmuş vücudumu birazcık ısıtabilmek için kollarımı bedenime sarmaladım.
yoklardı işte, rüyada falan değildim. buraya beraber gelmiştik ama Taehyun beni bırakıp gitmişti.
. . .
ayağımın kontrolüm dışında tutturmuş olduğu ritmin sesleri ne kadar sinirimi bozsa da buna bir türlü engel olamıyordum, çok gergindim.
örtüyü ve diğer her şeyi toplayıp buz gibi soğukta eve dönmüş ve açlıktan bayılmak üzere olduğum için, mecburen, onun getirdiği lazanya ve kurabiyeleri yemiştim. daha sonra da duş alıp saatlerdir ayrı kaldığım yavrumu ondan almak için Taehyun'un evine gelmek zorunda kalmıştım.
elimde piknik örtüsü, boş saklama kapları, kot ceketinin olduğu bir torba ve oldukça büyük bir sinirle kapısının önündeydim. belki biraz da hayal kırıklığı.
zili çalar çalmaz kapıya doğru yaklaşan ayak sesleri kalbimin hızlanmasına ve zeminde tuttuğum ritmin artmasına neden olmuştu. keşke kapıyı açan kişi o olmasaydı ve yüzünü görmek zorunda kalmadan Hero'yu alıp buradan hemen ayrılabilseydim.
"Beomgyu?" yüzüne yerleştirebileceği belki de en geniş gülümsemeyle bana kapıyı açan Viola Teyze gerginliğimi silip süpürürken gülümseyişi benim de yüzümde güller açmasına neden olmuştu.
"merhabalar efendim."
"hoş geldin, geçsene oğlum!" kafamın içinde kurduğum bütün erken ayrılma planlarını çiğneyip aramızdaki mesafeyi kapattı ve beni kendisine doğru çekip sımsıkı sarıldı. neden geldiğimi bile sormamıştı, sanki her zaman bu eve geliyormuşum gibi doğal karşılamıştı beni. çekingen bir şekilde sarılışına karşılık verdiğimde de sırtımı sıvazlamıştı.
bir şeyin beni bu kadar hızlı sakinleştirebildiğine ilk defa şahit oluyordum, babamın ben küçükken uyguladığı sakinleştirme yöntemlerinin hepsinden daha etkili olmuştu bu kısacık sarılma.
ayrılır ayrılmaz boşluğa düşen ellerim bedenime o kadar ağır gelmişti ki yükümü biraz da olsa azaltmak adına elimdeki torbayı ona doğru uzattım, "elinize sağlık, gerçekten her şey çok lezetliydi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tears in the rain | taegyu
Fanfiction"çok fazla da değil, yaşamanın ne kadar güzel bir şey olduğuna dair sana tam tamına yirmi neden versem aklındaki şeyi yapmaktan vazgeçeceğine söz verir misin?" - 18 eylül 2022