😭5k😭
oy ve yorumları unutmayalım plz <3
. . .
cayır cayır yanan gözlerimi kapattım ve içimdeki boşluğu doldurabilecek kadar derin bir nefes aldım, sonbaharın ortalarında olmamıza rağmen burnuma dolan taze çiçek kokusu sadece beni değil ayağımın altında ezilen ölü yaprakları bile ilkbaharda olduğumuza ikna edebilecek kadar gerçekçiydi.
saniyelerdir tek bir milim bile hareket etmeden aynı şekilde olduğumuzdan mıdır yoksa ağladığım için kendimi çok fazla sıktığımdan mıdır bilinmez vücudumun her yeri yavaş yavaş ağrımaya ve sızlamaya başlamıştı. aynı durumun onun için de geçerli olduğuna adım kadar emindim çünkü nefes alış ve verişlerindeki tuhaflık çok fazla belli oluyordu.
başka bir zaman olsa benden rahatsız olduğu için nefes bile almak istemiyor diye yorumlayacağım bu durumu kollarının beni bir türlü bırakmıyor oluşundan ben rahatsız olmayayım diye nefes bile almıyor şeklinde yorumlamaktan başka çarem yokmuş gibi görünüyordu.
bu kadar iyi empati yapabiliyor oluşu ve karşılıksız bir şekilde bu kadar iyi olması benim asla yapabileceğim şeyler olmadığı için o kadar alışılmadık ve tuhaf geliyordu ki inanmak istemiyor, her hareketini derinlemesine inceleyip içinde sürekli bir kötülük arıyordum.
ki öyleydi de, onun iyilikmiş gibi görünen her hareketi aslında benim için birer cezaydı. yaptığı her şeyin arkasında beni hayata bağlamak ve bu iğrenç dünyada bir süre daha acı çekmemi sağlamak vardı, geçmişte yaptığım her şeye güzellikle karşılık verip zaten kendinden nefret eden beni daha da aşağıya çekmek vardı.
o bir cellattı, kendini tamamen ölüme hazırlamış bir idam mahkumunun yanına gizlice yaklaşarak ona onu kurtarabileceğinin umudunu verdikten sonra köşesine çekilip mahkumun yeşeren umutlarıyla beraber acı çekerek ölmesini izleyecek olan acımasız bir cellat.
neyse ki ben onun tahmin ettiği mahkumlardan değildim. ne kadar umutlanırsam umutlanayım, ne kadar yaşamayı istersem isteyeyim aynaya baktığım an bu isteği ve umudu anında silip süpürebilecek iğrenç izlere sahiptim.
Taehyun ne yaparsa yapsın, ne kadar neden verirse versin Hero'yu teslim edebileceğim, yavruma benden daha iyi bakabileceğine emin olduğunu düşündüğüm birisini bulur bulmaz kendimden kurtulmak gibi bir planım vardı.
özür dilemesinin ardından bir süre geçmiş olmasına rağmen, "özür dilemene gerek yok," diye mırıldandım, "uzun bir zaman sonra ilk defa gerçekten nefes alabildiğimi hissettim." sesimden ağlamış olduğum o kadar belli oluyordu ki şu ana kadar fark etmemişse bile şu an fark etmiş olmalıydı.
"aldığın o nefeste boğulmana neden olan şey neydi peki?"
"sıkıldı benden, benimle olmaktan nefret etti ve beni öldürmek istedi."
"senden sıkılmışsa bu senin sorunun olacak diye bir şey yok bunu biliyorsun değil mi, kendini eğlendirememişse bu senin problemin değil?" belimdeki parmaklarının hareketlendiğini hissettim, "seninle olmaktan nefret ettiyse bile onun seni böyle öldürmek istemesine izin vermemelisin Beomgyu, kov gitsin onu tamamı mı?"
her konuştuğunda içimdeki kurak topraklara düşen yağmur damlalarını ve o yağmur damlalarının çatlamış ruhuma ne kadar iyi geldiğini bu kadar fazla hissedebilmek beni korkutuyordu.
"neden bu kadar iyisin?"
"iyi olmak gibi bir amacım yok." ofladı ve sesli bir şekilde nefes verdi, "önceden kendini çok fazla severdin ve herkesin de seni deli gibi sevdiğini düşünürdün ama öyle değildi," dedi, "şu anda da kendinden nefret ettiğin için her şeyin senden nefret ettiğini zannediyorsun ama öyle de değil işte Beomgyu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tears in the rain | taegyu
Fanfiction"çok fazla da değil, yaşamanın ne kadar güzel bir şey olduğuna dair sana tam tamına yirmi neden versem aklındaki şeyi yapmaktan vazgeçeceğine söz verir misin?" - 18 eylül 2022