kabulleniş

1.3K 197 381
                                    

SELAMLARRRRRR

9k için teşekkürler <3

beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfn

.  .  .

sinek vızıltısı, telefonun masanın üzerinde titreşmesi, babamın hiç durmadan konuşması, sinek vızıltısı, telefonun masanın üzerinde titreşmesi, babamın beni hiç durmadan azarlaması.

yüzümü gömülü olduğu yastıktan kaldırmayı inatla reddederek masadaki telefona uzandım ve sağ gözümü hafifçe aralayıp kimin aradığına baktım, kayıtlı olmayan bir numaraydı. açıp açmamak konusunda ne kadar kararsız kalmış olsam da ofladım ve elimin arasında titreşmeye devam eden telefonu açtım.

"alo?"

kafamı kaldırıp da uykumu bölmeye o kadar niyetim yoktu ki sesi hoparlöre aldım ve telefonu yanı başıma yerleştirdim.

"alo!" sesim az öncekine göre daha yüksek ve sinirliydi çünkü bir an önce telefonu kapatıp uyumak istiyordum.

"fotoğrafı hatırladın mı?"

karşı taraftan duyduğum ses gözlerimin aniden açılmasına ve doğrulup ayaklanmama neden olmuştu, bu oydu. bu o herifti.

telefonumu elime alıp odanın içerisinde voltalar atmaya başladım, "sen kimsin?" bir taraftan da elimle saçlarımı karıştırıyordum.

"hatırladın değil mi?" sesi tanıdık mıydı? onu tanıyor olmalıydım çünkü onun beni tanıdığı su götürmez bir gerçekti.

"sen nereden biliyorsun, onu nereden buldun?"

volta atmayı bırakıp dizimi yatağa yasladım ve penceremin perdesini araladım, oradaydı. sokak lambasının altında bir gölge gibi konumlanmıştı ve benimle konuşuyordu.

kafasını kaldırıp bana doğru baktığında yüzündeki güneş gözlüklerine rağmen göz göze olduğumuza emindim, kendimi geri çekip perdeyi kapatmak ve ondan kaçmak istedim ama bunu yapamazdım. ondan korktuğumu bilmesini istemiyordum.

"benden ne istiyorsun?" sesimi gerçekten de korkusuz çıkarabilmeyi başarmıştım ama perdeyi tutan elim zangır zandır titriyordu.

"görüşeceğiz."

telefonu kulağından yavaşça uzaklaştırdı ve aramayı sonlandırdı. soruma cevap vermemişti. beni tehdit mi ediyordu? anlık bir cesaretle pencereyi açtım ve yine göz göze geldik. konuşmak istedim ama konuşamadım, bağırmak istedim ama bağıramadım. bir süre öylece bakıştık ve en sonuna birkaç adım ilerideki bir arabaya, tahminimce kendi arabasıydı, binip yavaşça uzaklaştı. bense sadece, öylece izledim.

dışarıdan yüzüme çarpan keskin soğuk burnumun ucunu ve kulaklarımı hissizleştirene kadar öylece bekledim ve yine o sesi duydum. günlerdir duymadığım o tanıdık ses.

korkak.

o kadar korkaksın ki Beomgyu...

babamın sesi beynimin içinde tekrar yankılanınca sesli bir şekilde yutkundum.

korkaksın, hiçbir zaman erkek olamayacaksın.

boğazımda hissettiğim ağırlık o kadar fazlaydı ki tekrar yutkunabilmemin imkanı yokmuş gibi görünüyordu. tir tir titreyen ellerimi yumruk haline getirdim ve sağ yanağım alev almaya başladı. bu sefer yanan yer yara izim değildi, bu sefer babamın beş parmağının birden izinin çıkmış olduğu kabarık kızarıklık yanıyordu.

tears in the rain | taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin