yavruşun isimleri yorumlardan alıp çark çevirdim bu arada yani siz de bir şeyler katmış oldunuz çok romantik oldu hadi iyi okumalar bb
oy ve yorumu unutmayın ltfn söylemeden yapmıorsunuz diye bu kadar darlıyorym çok üzgünüm.
. . .
bütün gücümle onu itmeye çalışmama rağmen hareket etmeden beni izledi bir süre, ne kadar güçsüz olduğumu anlamamı sağladıktan sonra da üzerimden kalktı ve kıyafetlerini silkeleyip sandalyenin üzerine tekrar çıktı, arkası bana dönüktü.
her fırsatta bana bunu yapıyordu işte, güçsüz olduğumu görmek istiyordu. her hareketi planlıydı, her hareketinde bir intikam vardı. dışarıdan bakan birisi bana iyilik yaptığını zannederdi ama o bana suçlu hissettiriyordu, ne kadar iğrenç biri olduğumu yüzüme çarpıyordu, çirkinliğimin yanında kötülüğümün de olduğunu bana hatırlatıyordu.
hiçbir şey olmamış gibiydi. şu an birisi odaya girseydi ve ona baksaydı az önce olan hiçbir şey hakkında bir şüphe duymazdı ama ben öyle değildim. Taehyun'un söylediği her şey ruhumda yara izleri açıyor, acıtıyor ve kanatıyordu. bana her iyi davrandığında suçluluk duygusu içimi dışımı acımasızca kemiriyordu. belki de başıma gelen her şey ona yaptıklarım yüzündendi, belki de onu bu kadar kırmasaydım canım daha az yanardı.
"refleksle oldu, kurtarmaya çalışmazdım yoksa seni."
ipi tavana sabitlerken döndü ve kaşlarını kaldırıp bana baktı, "sen beni kurtarmaya mı çalışmıştın ya gerçekten, intihara teşebbüs değil miydi yani o?"
"düşündüğün kadar kötü biri değilim."
önüne döndü, "borçlu hissettin kendini yani öyle mi?" sürekli eğilip kalkmaktan yorulduğu için bandı ağzında tutmaya başlamıştı ve bu da söylediklerinin zar zor anlaşılmasına neden oluyordu.
"sence geçmişte yaptıklarımın cezasını mı çekiyorum Taehyun?"
gözünün ucuyla yerde yatmaya devam eden ve onu izleyen bana bakıp omuz silkti, "sanmam."
"neden?"
"cezaların sonunda çıkarılan dersler olur Beomgyu, sen pişman olup ders çıkartacak bir insan değilsin." ela gözleri kopkoyuydu, bana kötü şeyler söyleyeceği zamanlar simsiyah oluyorlardı sanki.
gözlerimi ondan ayırıp etrafta gezdirdim bir süre, Taehyun'a diyecek hiçbir şeyim yoktu. pişman olduğumu söylesem de inanmayacaktı, onunla konuşmalarım hep boşunaydı aslında, o bana hiçbir zaman inanmayacaktı.
etrafta gezdirdiğim gözlerim her şeyin sorumlusu olan yavruyu göremeyince korkudan alt kata inmiş olabileceğini düşündüm, normalde yaptığım en ufak bir ses bile onu korkutup kaçırabiliyorken az önce yaşananlardan dolayı kim bilir ne kadar korkmuştu.
ah, az önce yaşananlar. ona bir sürü soru sorarsam yaşananları silebilir miydim? ben niye bu kadar heyecanlanıp gerilmiştim de o bu kadar sakindi? onun da öyle olması gerekmez miydi, o niye hiç korkmuş gibi değildi? düşen kişi oydu. "Sofia nasıl?"
"iyi." sesi ruhsuz geliyordu.
"ona korece bir isim koymadınız mı, baban bile Sofia diyor?" bunu fark ettiğimi belli etmem hata mıydı?
"Sofia diye seslenmedikçe kendini tanıyamıyor, annem öyle alıştırdı." elini boşluğa doğru sallamaya başladı, yorulmuş olmalıydı. kısa süre içinde epey fazla ip yapıştırabilmişti ama bütün tavanı böyle doldurmayı planlıyorsa gerçekten delirmiş olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tears in the rain | taegyu
Fiksi Penggemar"çok fazla da değil, yaşamanın ne kadar güzel bir şey olduğuna dair sana tam tamına yirmi neden versem aklındaki şeyi yapmaktan vazgeçeceğine söz verir misin?" - 18 eylül 2022