34.Bölüm

8.9K 568 56
                                    

Hepinize merhaba.

Bölümleri hızlı yazmaya çalışıyorum ama
mantık hatası vs. olmaması açısından
düzgün de yazmaya çalışıyorum. Bu yüzden bölümler iki haftada bir şeklinde gelebilir.

Yeni bir kurguya başladım. Asker kurgusu.
Yakın zamanda birinci bölümünü atarım.

Kitabımızın final yapmasına 3-4 bölüm kaldı.
Bu yüzden lütfen son bölümlere yorum
yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Desteğiniz benim için önemli.

Ayıca hepinize iyi bayramlar dilerim!

Sizleri seviyorum, keyifli okumalar dilerim.

🦋

Şahmaran Konağı güne oldukça sakin başlamıştı. Kahvaltımızı yapmış, erkekleri işe uğurlamıştık. Konakta yalnızca kadınlar ve küçük kızımız Helin kalmıştı.

Rüveyda, Helin ile tıpkı annesi gibi ilgileniyordu. Bu durum Zühre Hanım'ın da gözünden kaçmamıştı. Bu durumdan hoşnut muydu yoksa değil miydi bilmiyordum. Fikrini hiçbir zaman belirtmemişti ve Rüveyda'ya karşı iyi ya da kötü hiçbir şey dememişti. Onun bu sessizliğinden korkuyordum. Sonuçta Zühre Şahmaran'dı bu. Her şeyi yapabilecek potansiyele sahip bir kadındı.

Rüveyda ile dünden sonra hiç konuşmamıştık. Boran hakkındaki düşünceleri nasıldı, Boran'ın ona karşı düşünceleri nasıldı bilmiyordum. En kısa sürede bu konuları onunla konuşmak istiyordum çünkü Rüveyda kendisini bu konakta yalnız hissediyordu.

Nurcan Teyze ise Rüveyda'yı başgöz etmek konusunda oldukça istekliydi. Daha bu sabah, Helin Bebek'ten uzak durmasını ve ona fazla bağlanmamasını söylemişti. Hayırlı kısmet diye adlandırdığı şey aslında Rüveyda için ölümdü.

Evet, benim için de en başında Viran ile evlenmek ölümdü fakat onunla benim durumum farklıydı. Biz, Lorin ve Viran'dık...

Helin Bebek'in ağlama sesini duyduğumda daldığım yerden koptum ve Zühre Hanımağa'nın kucağında olan bebeğe baktım. Sanırım Helin yine altını pisletmişti veya acıkmıştı. Uykusu da gelmiş olabilirdi. Henüz 8 günlük bir bebekti. Çok ama çok küçüktü...

Helin'i kucağıma aldığımda Boran'ın odasına çıkmıştım. Altını temizleyip geri aşağı indiğimde karnını doyurmuş ve kollarımda uyuyup gitmesini izlemiştim. Helin Bebek, Boran'ın odasında uyurken biz de aşağıda sakin kafayla oturmaya başlamıştık.

Konak durgundu. Her zamanki olduğu gibi.

Biz öylece oturmuş, kahvelerimizi içerken konağın kapısı oldukça yüksek bir sesle açılmıştı. Herkes irkilirken sanki sinirden çatlayacak Lerzan abi ile göz göze gelmiştim.

"Lorin!" diye bağırdı yüksek sesle.

Yerimden hızlıca kalktığımda kocaman olmuş gözlerle ona bakıyordum. "Lerzan abi?" dedim sorgular gibi.

Hızlı hızlı aldığı nefesler arasında bana sanki, beni öldürecekmiş gibi bakıyordu. "Sen bana nasıl söylemezsin Narin ve Ezman denen o şerefsizin bugün nikahlanacağını ha? Sen nasıl saklarsın lan böyle bir şeyi? Sen kendini ne sanıyorsun Lorin!"

SON AĞIT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin