"Kime, nasıl bir kötülük yaptın da kollarıma düştün?"
Büyük Cadı Avı'nda yakalanan Larina; ailesiyle birlikte yanmak üzereyken kendini yabancı bir evrende, bir yabancının kollarında bulur.
Kollarına düştüğü yabancı; yıkılmış Artevi Krallığının saklı...
Hikâye şiddet, kan, küfür, taciz, cinayet, ölüm, intihar düşüncesi, depresyon, anksiyete, anhedoni içerir. Taciz; rahatsız edici bir düzeyde işlenmemekle birlikte bahsedilmektedir. Özellikle ağır bir şekilde şiddet içermektedir. Şiddetin getirisi olan kan, cinayet ve ölüm de aynı oranda bulunmaktadır. Depresyon, anksiyete, anhedoni ve intihar düşüncesi hikâyenin başlarında daha yoğundur.
Ayrıca psikotik ve nevrotik bozukluğu olan karakterler var.
Bunları göz önünde bulundurarak başlayın lütfen.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Ruh, Gallow Ha tepesine, emanetini almaya geldiğinde yanındabirini daha götürdü. Emanetini evine, diğerini felaketine bıraktı."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yanıyordu.
Şimdi değilse de ayaklarını ve kollarını sımsıkı bağladıkları kesilmiş ağaç gövdesinin altına özenle yığdıklarıçalı çırpı, savaşçının elindekimeşaleyletutuşturulduğunda birkaç dakikadan fazla zamanı yoktu.
Büyüyen alevlerin sıcaklığı tenine temas ettiğinde çığlık atmalıydı. Bağırmalı, bunu hak ettiğini düşünen herkese öfkesini kusmalı, birkaç adım ötede ettiği dualarla ruhlarının özgür kalacağını savunan din adamına küfürler savurmalıydı.
En çok da canlı canlı yanışını diğer insanlarla birlikte izleyen, elinden hiçbir şey gelmeyen sevgilisine hesap sormalıydı.
Bunları yapamadı çünkü o sırada kulaklarına küçük kardeşinin çığlıkları geldi. Sadece o yanmıyordu, annesi ve henüz beş yaşındaki erkek kardeşi tıpkı onun gibi yanmayı bekliyordu.
Canı o kadar çok yanıyordu ki nefes almayı bırakmıştı. Alevler ayağının altına değmeye başlamıştı. Acıdan dolan gözleri kalabalığın içinde sevgilisini buldu. Etrafındaki savaşçılar tarafından tutuluyor, kendisinin etmesi gereken küfürleri ediyor, yaralı bir hayvan gibi haykırıyordu. Hiçbiri onu kurtarmaya yetmiyordu çünkü herkese göre annesi bir cadı, kendisi ve kardeşiyse annesinin şeytandan peydahladıklarıydı.
Gözlerini kapatıp bitmesini diledi. Kendinden önce kardeşinin ölümünü diliyordu, ölürse daha az acı çekerdi. Henüz ufak bedenine ulaşmamıştı alevler ancak bu saatten sonra durdurulamazdı.
Sert bir rüzgâr Gallow Ha tepesinde estiğinde ateş harlamış ve etrafa yayılmıştı. İnsanların hayret dolu seslerini duyarken ayaklarının altındaki sıcaklığın tüm vücuduna yayıldığını hissetti. Daha fazla dayanamadı, başını ağacın gövdesine yaslayıp bir çığlık attı.
Sıcaklık yok oldu, bedeni rüzgârda savruluyormuş gibi hissetti. Ayakları bir yere bastı, yanan hassas derisi yüzünden sersem birkaç adım attı. Bir adımının boşluğa geldiğini yüksek bir yerden düştüğünde anladı.
Ölümü bekliyordu, omzuna bir ağrı saplandığında ölümünün geldiğini sandı. Oysa biri tarafından tutuldu. Onu tutan kişiyle birlikte geriye doğru savruldu. Gücü o an tükendi. Başını yasladığı göğüs tanıdık değildi, güvenli hiç değildi ama bedeni dayanamadı. Kendini o kişinin kollarına bıraktı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Merhaba♡
Yıllardır aklımda olan ve sürekli değişerek son hâlini alan bu kurguyu sizinle sonunda paylaşabildiğim için çok heyecanlıyıım. Umarım güzelce devam edebiliriz.
İlk bölümü bir saat sonra atacağım, o zamana kadar yorumlarınızı cevaplamak için buralardayım.
Yorumlarınızı okumak konusunda çok hevesliyim, yorum yapmayı unutmayın lütfen. Bir de yorumlarınızın hikâyeyle ilgili olmasına dikkat eder misiniz? Başka hikâyelerden bahsetmenizi ya da reklam yapmanızı istemiyorum. Gördüğüm zaman moralim bozuluyor. Anlayışlı davranırsanız çok mutlu olurum.♡
