3. BÖLÜM: BİLİNMEYEN TEHLİKE

16.4K 1.6K 615
                                    

"Çok şey biliyor ama yaşıyor."

As, ilk andan beri tehlikeliydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

As, ilk andan beri tehlikeliydi. Hiçliği andıran simsiyah gözleriyle içimi ürpertmişti. Yine de bu kadarını beklemiyordum. Bu kadar simsiyah, bu kadar tehlikeli, birini saniyeler içinde yok edecek kadar güçlü olmasını beklememiştim.

Tam karşımdaydı. Etrafını sardığı ikinci adamın dökülen parçaları henüz havaya karışıp yok olmadan karşıma geçmişti. Sis, onun bedeninin şeklini almıştı. Süzülen parçaları bedeninin çevresini belirsizleştirmişti. Yüz hatları yoktu; dudakları, kaşları, burnu, gözleri... Bakışlarının bende olduğunu biliyordum ama onları göremiyordum. Artık sadece gözleri değil, tüm bedeni simsiyahtı. Koridorun ışıklarını engelliyor, bir gölge gibi bedenimin üstünde yükselerek beni karanlıkta bırakıyordu. Ayakları yere basmıyordu. Hayır, ayakları yoktu. Bacaklarının bitiminden akan dumanlar onu havada tutuyordu. Daha önce böyle bir şey görmemiştim. Rüyalarımda bile böylesine denk gelmemiştim. Bu neydi? Nasıl böyle bir şeye dönüşebilmişti? Bu, bir tür lanet miydi?

Annem, bana bazı insanların lanetlendiğiyle ilgili öyküler anlatmıştı. O öykülere hiç inanmasam da yaşadıklarım beni onlara inanmam konusunda zorluyordu. Başka bir dünyada, daha önce hiç görmediğim, hayal bile edemeyeceğim şeylerle baş başaydım. Burada lanetlenen As mıydı yoksa ben miydim?

As'ın Sis'e dönüşmesi bu dünyada normal karşılanıyorsa eğer lanetlenen bendim. Lanetlenmemin sebebi neydi? O öykülere asla inanmamam mı?

Annem benden, herkesten farklı olarak doğaya karşı hep ilgiliydi. Doğanın mucizelerine kendini kaptırır, ayın sadece geceleri gökyüzünde görünmesinin sebebinin kimsesiz insanların karanlıkta arkasını kollaması olduğuna dair bana eğlenceli gelen güzellemeler bile yapardı. Annemin farklı biri olduğunu içten içe hissetsem de onun yaratılışından gelen bir inceliği olduğunu düşünürdüm. Kalbinin temizliğinin görüşünü derinleştirdiğini, bizim baktığımızdan daha farklı baktığını, belki de hayal dünyasında çok vakit geçirdiğini...

Onun cadı olduğunu hiç düşünmemiştim. Aslında cadılığın baş edemedikleri kadınları susturmak için uydurdukları bir şey olduğundan emindim. Annemin anlattığı öyküler, bu dünyada yalnız olmadığımıza dair görüşleri bana çoğu zaman eğlenceli gelirdi ama annem anlattıklarına gönülden inanırdı. Onun gibi bu öykülere inanan arkadaşları da vardı. O arkadaşları annemden daha ilginçti. Ormanın derinliklerinde, topluluktan uzak, bir erkeğe ihtiyaç duymadan yalnız başlarına yaşarlardı. Bu kadınlar kabarık saçlarına, içinde kir birikmiş tırnaklarına rağmen olağanüstü güzelliktelerdi. Küçükken annemle yaptığımız orman gezintilerinde onlara rastladığımızda güzelliklerine ağzım açık baktığımı hatırlıyordum. Güzellikleriyle baş edemedikleri için yalnız kaldıklarını sanardım. Erkekler yüzünden başlarının belaya girdiğini, istedikleri kadar güçlü bir savaşçı bulamadıklarını...

TILSIM VE SİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin