7. BÖLÜM: ADASTRA KARDEŞLER

17.4K 1.7K 1.3K
                                    

"Kaçma Larina, nereye gidersen git bana geleceksin zaten."

Ait olduğu bedenden ayrı bir ruhu varmış gibi hareket eden, canlı, uzun, gri saçlarına rağmen genç, sağlıklı bir kadının yüzüne sahipti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ait olduğu bedenden ayrı bir ruhu varmış gibi hareket eden, canlı, uzun, gri saçlarına rağmen genç, sağlıklı bir kadının yüzüne sahipti. Gölgelere hapsolmuş soluk mavi gözlerinin etrafında ağlarla örülmüş bir maske vardı. Maske gizlenmek için değildi; kim olduğunu, ne olduğunu fütursuzca sergiliyordu. Sırtından çıkan tüylü örümcek bacaklarının boyları farklıydı. Bir kısmı çıplak bedenini havada tutmak için yere değecek kadar uzun ve güçlüyken bir kısmı sırtından göğsüne doğru kıvrılmış, daha yumuşak ve daha güçsüz duruyordu.

Midemi bulandıracak kadar kötü bir görüntüsü vardı.

Gerçek olamayacak kadar korkutucuydu. Çocuklara anlatılan, yemeğini yemezse ya da uslu durmazsa kendisini bulacağı söylenilen canavarlardan birine benziyordu.

Annem beni bu korkutucu hikâyelerle yetiştirmek yerine peri masallarıyla büyütmüştü. Bu hikâyeler daha çok ilgimi çektiğinden arkadaşlarımdan gizli gizli anlatmalarını defalarca istemiştim. Hiçbirinde bu kadar korkutucu bir canavar tasvir edilmemişti. Ya eski arkadaşlarımın annelerinin hayal gücü yeterince gelişmemişti veya bu şey, hayallerin ötesinde korkunç bir görünüşe sahipti.

"Neye bakıyorsun Larina?" dedi örümcek bacakları onu bir adım daha yakınıma taşırken. Donmuştum, hareket edemeyecek kadar dehşete düşmüştüm. "Beni ilginç mi buldun? Veya iğrenç?" Saçlarının arasından çıkan bir örümcek boynundan yüzüne doğru tırmandı. "Bunu yapan senken, bu senin eserinken bana böyle bakmaya nasıl cesaret edebiliyorsun?" diye bağırdığında sert bir tokat yemişim gibi irkildim.

Beni suçluyordu. Olduğu şeyin sebebi olduğumu söylüyordu.

Başını arkaya atıp bir kahkaha attığında yüzüne tırmanan örümcek açık dudaklarının arasına girdi. O, onu yuttu. Yuttu. Kahretsin, yuttu. "Seni korkuttum mu?" Az önce bağıran kendisi değilmişçesine yüzünde asılı kalan gülümsemeyle sordu. "Korkma." dedi, sesinden peri tozları döküldü. Bu söylemi annem sıklıkla kullanırdı. Yumuşak, karşıdakini incitmeyecek bir ses tonuyla konuşmaktı anlamı. Bana hep "Sevdiklerinle konuşurken sesinden peri tozları dökülsün." derdi. Bu kadının, bu şeyin, sesinden dökülen peri tozlarına örümceklerin uğursuz ağlarından yapışmıştı.

Bacaklar onu daha yakınıma taşıdı. "Korkmana gerek yok." Bir kez daha sahte peri tozlarıyla düşüncelerimi boyamaya çalıştı. "Sonsuza kadar bu şekilde kalmayacağım. Beni bu hâle getirdiğin gibi düzelteceksin."

Bir kaçıktı. Aklını kaybetmişti. Delirmişti.

Onun deli olduğunu anlamak henüz delirmediğimi fark etmemi sağladı.

TILSIM VE SİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin