"Benden nefret etmeye fırsat bulacak kadar yanımda kalmayacaksın."
Ait olmadığım bir dünyadaydım. Ait olmadığım bir zamanda, ait olmadığım bir yerde...
Oysa kendi dünyama ait olmadığımı düşünürdüm.
Buraya geldiğimde aslında kendi dünyama ne kadar ait olduğumu fark etmiştim. Orada kendimi diğerlerinden uzak tutmak için harcadığım çaba tamamen gereksizdi. İnsanlara kendimi göstermek istemezdim. Kafamın içinde özgür olmayı severdim. Kafamın içindekileri kimse görmesin isterdim.
Görmesinler diye kaçardım.
Şimdi kafamın içindekileri kağıda dökmemi istiyorlardı. Kelimeler kağıda dökülmezse tasma boynumu saracaktı.
Burada bir yerlerde kim olduğumu bilenler vardı. Gelişimi bekliyorlardı. Bunu hissediyordum. Buraya gelmem tesadüf değildi. Tesadüflere inanmazdım. Yaşanan her şeyin altında bir sebep vardı. Bir sebebi olmalıydı.
Annemin söylediklerinin de bir sebebi vardı. Onun delirdiğini düşünmek yerine sözlerine daha fazla kulak verip ondan daha fazlasını isteseydim bildiklerim bu kadar sınırlı olmazdı.
Beni bilenler kadar kendimi bilmiyordum.
Geldiğim yerde birileri Sis'e dönüşmezdi. O Sis insanları saniyeler içinde dondurup yok etmezdi. Kimsenin görünmez bir köpeği olmazdı. En azından bunu duymamıştım. Olsaydı mutlaka duyacağımı düşünüyordum. Böyle eşsiz bir şeye sahip olup bunu dünyaya duyurmayan biri olur muydu?
Görünmez bir köpeğim olsa ve onu görebilen sadece ben olsam başta kafayı yediğimi sanırdım. O köpek birilerine varlığını hissettirip birilerinin kaburgalarını parçalasa ve bacağını koparsa kafayı yemediğimden emin olup rahatlayabilirdim. O köpekle ne yapacağımı bilmezdim ama aklımın yerinde olması beni mutlu ederdi.
Benim dünyamda insanların boynuna tasma geçirmezlerdi. Köleleştirilen insanlarla alakalı şeyler okumuştum ama yaptıkları şeyin kölelikle bir alakası yoktu. Tasmayla beni öldürmekten bahsediyorlardı. Bu nasıl mümkün olabilirdi?
Aslında buna şahit olmak ya da daha iyisi muhatabı olmak istiyordum. İçimde kıpır kıpır bir his vardı. O his beni çoğunlukla cesaret edilemeyecek şeyler yapmaya iterdi. Uslu biri değildim. Uysal hiç değildim. Uyumlu olmaya çalışırdım ama bazen o his bana bir şeyler denetirdi.
Söylediklerini yapmayıp tasmanın bana yapacaklarını görmek istiyordum. Merak ediyordum ama yapamazdım. Annemle kardeşimi gördüğüm son seferde yanıyorlardı. Onların yaşadığını, iyi olduklarını öğrenmeden olmazdı.
Adımı kağıda yazdım. Larina.
Kağıdı Reyna'ya uzattım. Kaşlarını çatarak yazdığım şeye baktı. "Nasıl telaffuz edeceğimi bilmiyorum." dedikten sonra ağzının içinde bir şeyler geveledi. Leyrin, Liren, Lein.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TILSIM VE SİS
Fantasy"Kime, nasıl bir kötülük yaptın da kollarıma düştün?" Büyük Cadı Avı'nda yakalanan Larina; ailesiyle birlikte yanmak üzereyken kendini yabancı bir evrende, bir yabancının kollarında bulur. Kollarına düştüğü yabancı; yıkılmış Artevi Krallığının saklı...