"Gelin lan, gelin sizden korkan sizin gibi olsun şerefsizler."
Elinde ki teçhizat bitmiş sadece belinden çıkardığı tabancası kalmıştı. Diğer cebini yokladı, yedek şarjörün olup olmadığını kontrol etti. Sonuç hüsrandı. Elinde bir şarjörü ama etrafında yirmi, yirmi beş adam vardı. Yapabileceği hiçbir şey yoktu. Ya teslim olup kamplarına gidecek ve işkence edilecekti ya da son mermiye geldiği an silahı kafasına dayayıp kendini kurtaracaktı. Bir elinde silahı diğer elinde yedek şarjörü sıkı sıkı tutuyordu. Buradan ya ölü olarak çıkacaktı ya da ölü olarak çıkacaktı. Buradan kurtulmaya kararlı olsa da şartlar öyle demiyordu. Cebinden çıkardığı telsizin düğmesine bastı ve konuştu.
"Ay yıldız, ay yıldız, ben ay yıldız bir cevap ver."
Bir süre cevap gelmesini bekledi. İstediği cevap gelmeyince kafasını arkasındaki büyük kayaya yasladı ve gözlerini yumdu. Telsizi fırlattı bundan sonra işe yarasa da onu esir edildiği kamptan kurtaramazlardı. Şu saatten sonra gelecek olsalar ne olurdu ki? Ne karşı tarafı oyalayabilir ne de başka bir şey yapabilirdi. Aklına gelen düşüncelerden kurtulmak için kafasını iki yana salladı. Kafasına teğet geçen mermiler sanki beyninin içinde uğulduyordu. Ne diye göreve atlamıştı ki? Şimdi karın boşluğunda bir çip taşıyordu ve sırf bu çip uğruna ölemezdi. Aklınca rütbelilere kendini gösterecekti ama işler beklendiği gibi gitmedi.
Ona böyle öğretilmemişti, o böyle öğrenmemişti. Kanının son damlasına kadar savaşacaktı. O bir subaydı, bunu yapmalıydı ki her zaman yapmıştı. Sayısız görevlere katılmış hemen hemen her zaman başarılı olmuştu. Karizmasıyla askeriyeyi kasıp kavuran her kadın subayın gözleriyle delicesine yiyip bitirdiği subay olmuştu. Esmer tenine askeri kamuflaj ne çok yakışıyordu o subayların deyimiyle. Kendisini hiçbir zaman diğerlerinden fazla görmemişti ama o bayan subayları da hiçbir seferinde anlamamıştı. Kendi deyimiyle ne buluyorlar bende diye dolaşıyordu ortalıkta. Ama olay saha kısmına gelince ne karizma kalıyordu ne de beğenilme hepsi uçup gidiyordu. Mesela şu anda öyle olmuştu, kıçını kurtarmanın yollarını arıyordu her ne kadar kurtaramayacak olduğunu bilse de.
Elinde duran şarjörü hızlıca silaha taktı, emniyeti açtı ve düşmanlara dönüp taarruz ateşini kesmeyi planladı ama kafasını kayadan çıkardığı gibi geri sokuldu dev kayaya. Ateş üstünlüğü kimin elindeyse karşı taraftan hiçbir adam yerinden kıpırdayamazdı. İçinde kalan son cesaret kırıntılarıyla yan döndü ve ateş etmeye başladı. Ateş ederken kendini bir anda kayaya sokulmuş olarak buldu elinden silahı düştü, koluna baktığında merminin sıyırmış olduğunu gördü ve gülümsedi. Kalan son mermisini ya onlara ateş etmek için kullanacaktı ya da kendi kafasına sıkacaktı. Vücudunda salgılanan adrenalinden dolayı mantıklı düşünemedi, silahını eline aldı ve vızır vızır geçen mermileri umursamayıp ayağa kalktı ve ateş etti. O anda bacağına bir mermi isabet etti. Kendini güç bela kayanın yanına çekti. Yaptığı aptallığı daha yeni fark etmişti. Ne diye ayağa kalkıyordu ki? Acemi askerler gibi kol falan da kaldırırım şimdi diye düşündü.
Bacağına ve koluna baktı. Kırmızı sıvı, yeşil üniformasını boyamakla meşguldü. Tabancası hemen yanına düşmüştü ona ulaşması gerekmiyordu sonuçta yanında şarjör falan yoktu. Sağlam olan bacağını kendine çekti ve postalının arasına sıkıştırdığı bıçağını çıkardı. Kafasını tekrardan kayaya yasladı ve gözlerini kapattı. Onu şu anda sadece vücudunda taşıdığı o lanet mekanizma için istedikleri aklına geldikçe öfkesini kontrol edemez oluyordu. Her şeye zıplamamayı öğrenmeliydi. Buradan kurtulayım kendime bir ay izin yazdıracağım diye düşündü. Tabi kurtulamama gibi bir durum da vardı.
Gözlerini güç bela açtı. Etrafı puslu görmeye başlamıştı. Aktif kanaması vardı ama bu kadar çabuk etki eder miydi? Bacağına ve koluna bir şey sarmadığı aklına geldi fakat şimdi de saracak gücü kendinde bulamıyordu. Gülümsedi, demek buraya kadarmış diye düşündü.
"Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız
Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız Tufanları gösteren tarihlerin yâdıyız
Tufanları gösteren tarihlerin yâdıyızİyi bir son oldu Altan Efendi kıymetini bil.
Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammenden abdühü ve resulühü. "
Gözleri karardı ve yere tamamen düştü. Elinde tuttuğu bıçağını sıkı sıkıya kavramıştı her ne kadar bayılmış olsa da. Bilinci kapanmadan önce gülümsedi. Yaşadığı yaşayamadığı şeyler için. Yaşamalıyım diye düşündü. Ülkem için yaşamalıyım, kaderime yazılan kadın için yaşamalıyım, onunla geçireceğim güzel günler için yaşamalıyım diye düşündü ve gözleri usulca kapandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökten Düşen Aşk
AdventureAşk bazen, acıyla tanışmanın diğer adıdır. Uçmaya kanat aramak değil, uçuruma kanatsız atlamaktır. O benim kurtarıcımdı. O benim kanadımdı. O Eva'ydı. O... Gökten Düşen Aşktı. ♥☆Dikkat edin gökten aşk düşebilir☆♥ 06.02.2016: #2 in Macera 09.08.2016...