18-Kendine İyi Bak

7.2K 378 49
                                    


Multimedia: ALTAN

Altan ve Fırat. Fırat ve Altan. Altan ve abim. Abim ve Altan. Her türlü denedim ama mantıklı bir açıklama bulamıyordum. Bunlar ne zaman bu duruma geldiler? Ben en son hastanedeyken birbirlerine kanlı bıçaklı bakıyorlardı. Şimdi ne değişmişti?

Bunlar ne işler karıştırıyordu? Fırat yanımdan geçerken gözlerini gözlerimden ayırmadı, Altan'a baktığımda ise gülümsediğini gördüm. Kurt'un kolunu sıkıca tuttuğumda vücudumu panik dalgası kapladı. Altan yanıma geldi ve kolumu Kurt'tan ayırdı. Kukla gibi yaptırdığı şeylere uyarken kendime söz geçiremedim. O sırada her şeyi biraz daha yüksekten görmeye başladım.

Beni omzuna mı almıştı? O sözleri söyledikten sonra.

"Kurt yardım et. Kurt götürüyor beni yardım etsene." Dediğimde omuzlarını ben ne yapabilirim dercesine kaldırdı. "Ben ne dedim önce seni sonra beni yakar dedim ama sen inanmadın, neyse ben yırttım." Diye gülümsedi. Ağzım ve gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Yok artık resmen ortağını satmıştı. Abim! Abim nerede? O beni kurtarır. Ben abime bağırsam duyar mıydı bilmiyordum çünkü ikimizde ters taraflara doğru ilerliyorduk. Ben ilerlemiyordum, dolaylı yoldan ilerletiliyordum. Bu sırada beni tek mutlu eden şey ise elbisenin o kadar kısa olup kalçamın görünmemesiydi.

"Abi! Yardım et kardeşini kaçırıyorlar. Abi. Abi kurtar beni bu manyağın elinden." Diye çığlık attım. Bir yandan da karnına ayaklarımla vuruyordum. Kahretsin yarasını vardı, her neyse şimdi de sırtına vuruyordum. Hoş bir kaç ay önce de sırtından vurulmuştu, deldirmediği yeri var mıydı acaba? Altan'ın yanında aksiyon ya bıçaktı ya da silah sonuçta yaralanma oluyordu haliyle. "Buradayım duyuyorum." Suratımı buruşturdum.

"Cidden mi? Bıraksana beni psikopat. Bak seni deşifre ederim. Şimdi bağırıyorum hatta Altan aslında istih..." diye sesimi yükselttiğimde yere bıraktı, karanlık koridorda tek biz vardık.
Ne ara bu kadar ilerlemiştik?

"Karnıma atamadığın o dikişler varya onları bordo dudaklarında istemiyorsan sus." Diyerek tekrar omzuna aldı. Baş aşağıya giderken saçlarım da karışmıştı. Saç önemliydi ama önemseyen nerede?

"Abi!" Son defa çığlık attım. Çaresizce debelenmekten başka bir şey yapmıyordum. Biraz daha tepinirsem yere düşerdim ve yeri öpmek şu anlık düşüncelerim de yoktu.

"Boşuna uğraşma. Emir büyük yerden." Emir büyük yerdenmiş. Kim vermişti ki emri? Neler dönüyordu yine burada?

"Abim binbaşı dikkatini çekerim. Sen onun bir alt rütbesisin Yüzbaşı. " diye son cümleye bastıra bastıra söyledim. Senin yüzünden görevi tamamlamadan gelmişmiş. Tamamlasaydın. Bana bu cümleleri söyledikten sonra şimdi gelmiş beni kaçıyordu.

"Ben emri abin verdi dedim mi?" Diye fısıltıyla konuştu. Genellikle fısıltıyla konuşması bazı zamanlarda oluyordu. Sinirli olduğunda kükrüyor, sakin olduğunda fısıldıyor birazcık sinirli olduğunda ise fısıltı ve kükreme arasında o ince çizgide gidip geliyordu. Dişlerini birbirine bastırıp çenesini belirginleştiriyordu.

"Kuvvet komutanından mı geldi yoksa emir?" Diye dalga geçtim.

"Abinin rütbesi bana sökmez hem bunu da aklının bir köşesine yaz." Yok artık! Abimin rütbesi sana sökmez. Ama abim onun üstü nasıl sökmüyor ki? Tabi bende istihbarat ajanı olsam bana da sökmez.

"Abinin rütbesi bana sökmez hem bunu da aklının bir köşesine yaz." Diye aynen sesiyle beraber tekrar ettim. Yere indirdiğinde parlak lacivert bir spor arabanın kapısını açtı ve beni çöp gibi koltuğa fırlattı. Şoför koltuğuna geçtiğinde arabayı çalıştırdı ve hızlıca sürmeye başladı.

Gökten Düşen Aşk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin