42-FİNAL-Mühür

9.5K 309 51
                                    

Hani bazı anlar vardır. Kalbinizin göğüs kafesinizden sökülüp alındığını hissedersiniz, canınız yanarken çaresizce beklersiniz. Derdinize çare yoktur aslında. Bazen de o kadar mutlu olursunuz ki her yere neşe saçarsınız. İşte bunlar unutulmayan, unutsak bile her daim hafızalarımızda yer edinmiş olaylardır. Çaresiz kaldığım anlar oldu. Altan'ın şehit olduğu söylendiği anda, o anda kafamdan aşağıya kaynar sular dökülmüş, doktorun gözlerinin içine bakarken kesinlikle yanlış anladın diyerek kendimi teselli ediyordum. Oysaki hiçte yanlış anlamamıştım. Doktor bana Altan'ın şehit olduğunu söylemişti.

O günden sonraki zamanlar acı verici zamanlardı. Na'şına selam vermek zordu, ellerim titrese de, yüreğim acısa da hatta yaralanmışta olsam o selamı verip onun son anında yanında olacaktım. Oldum da, sadece çok fazla dayanamamıştım.

Balkonda dondurucu soğukta otururken saat sabah beşti. Zaten gece iki gibi uyuya kalmış sanki üzerimden jetler geçiyor gibi hissettiğim için uyuyamamıştım. Tuhaf bir şekilde jetler beni ilk defa bu kadar korkutmuştu. Üzerimde siyah sporcu atlet ve siyah tayt ile balkona oturdum ve hıçkıra hıçkıra ağlamıştım. Tam bir saat boyunca. Düzen tutmamış, her ne yaparsam yapayım bakışlarım olmadık bir noktada kilitleniyor ve aklım Altan'a gidiyordu. Fırat beni hastaneye götürürken ağlama krizine girmiştim. Önce gözlerim dolmuş kimse ne oluyor demesine kalmadan hüngür hüngür ağlamaya başlamıştım. Önceleri bu olayı atlatabilmek için çok fazla uyumaya başlamıştım, hatta uykularım yetersiz gelmeye başlamıştı. Bir keresinde ise dayanamayıp anneme sarılmıştım, ona sarıldığımda gözlerim dolmuş, sözcüklerim boğazımda düğümlenmişti.

Kimse benim neden bu kadar tepki verdiğimi anlayamadı. Hiçbir şeyin değildi Altan demekten başka bir şey yapmıyorlardı. Bu hayatta beni anlayan pek fazla insan olmamıştı zaten, bu yüzden önemsemedim. Altan kollarımda bayılmıştı. İlla gözyaşı dökmek için tanıdığımız biri mi olması gerekiyordu? Bence gerekmiyordu. Hatta bir insan tanımadığı bir insan için bile gözyaşı dökmesi normaldi.

Kafam dağılsın diye televizyonları açardı o zamanlar abim televizyonda askerlerin, subayların haberlerini gördükçe ağlamaya başlardım. Bazen hadi dik dur Eva diye kendi kendimi telkin ettiğimde ise çevremde birçok insan varken gözyaşlarım sessizce dökülmüştü. Yanağımdan düşen her damla ile bütün vücudum acı içinde kıvranmış 'o senin hiçbir şeyin' diyen zihniyet ordusu beni inatla anlamamıştı.

Bir insan tanımadığına da gözyaşı dökebilirdi tanıdığına da.

Altan'ın karşıma çıktığı o an tarif edilmez bir andı. Kendi kendime yanlış görüyorsun diye konuştum zihnimde. Aslında bu iyi bir şey olurdu. Onu özlüyordum hayaletleri bana mutluluk veriyordu en azından ama onu görmek bana bir tür hastalık gibi gelmeye başlamıştı. Halüsinasyon görmek bir hastalık belirtisiydi sonuçta değil mi? Kurt'un vücuduma enjekte ettiği ilaçtan ötürü halüsinasyon gördüğümü düşünmüştüm. Bu belki de ilk mutluluklarımdan biriydi. Neşe saçtığım ama bir o kadar da canımın yandığı durumdu.

 Neşe saçtığım ama bir o kadar da canımın yandığı durumdu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Gökten Düşen Aşk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin