22-Kurtarıcım

6.8K 368 34
                                    

Multimedia: Altan Deniz

Soğuk karlar beynime sinyal verircesine kalk diye bağırırken Altan beni kolumdan tuttuğu gibi kendine çekerek ayağa kaldırdı. Kollarım istemsizce kollarını sararken o da bende bunu beklemiyorduk. Ellerimi kollarından çektiğimde istemsizce titremeye başladım. Hava soğumuş, tipi çıkmıştı. Gözlerimin içine bile karlar giriyordu.

"Sen arama-kurtarma pilotu değil misin? Bizi de kurtar işte." Diye söylendi.

"Arama-kurtarma pilotuyum ve hani havadan arıyoruz biz öğrenciyken bir iki defa arama kurtarmaya karadan katılmışlığımız var ama uzun yıllar geçti." Dediğimde iki elimle şapkamı tutuyor ve bata çıka karların arasında yürümeye çalışıyordum. Bu sırada Altan kahkahasını koy verdi. Durup ona baktığında dalga geçtiğini anlamıştım. Odundu cidden odundu. Ben ona ciddi ciddi anlatıyordum ama adam benimle dalga geçiyordu.

Ben ona mı âşık olmuştum? Ben bu adama mı âşık olmuştum?

"Ne var?" diye susup sorduğunda kaşımı kaldırıp baktım.

"Bana o kaşını kaldırma, bana o kaşını kaldırma Eva Hanım."

"Altan odunsun bunu biliyorsun değil mi?" dediğimde gülümsedi. O hani gülümsemezdi. Hani hep ciddi durur sert mizacıyla insanları korkuturdu. Bana öyle değildi. Bana karşı değildi, belki Sibiryalı kızlara karşı da böyleydi nereden biliyordum. Erkek milleti değil mi? Hepsi aynıydı.

"Biliyorum güzelim, odunum. Herkes öyle diyor zaten." Dediğinde istemsizce gülümsedim. Ben biliyorum o herkesin kim olduğunu. Sibiryalı kızlar da söylemiştir elbette.

Yürümeye başladığımızda tırmanışa geçtiğimizi anlamıştım. Rakım git gide yükseliyordu ve fırtına şiddetini artırmıştı. Artık yürümek daha zordu. Ellerimde eldiven olmadığından dolayı cebime yerleştirmek istiyordum ama ellerimi cebime koyarsam da bu karda yürümek daha da zor olabilirdi.

Ellerim kırmızılaşmaya başladığında his kaybına uğradığımı anlamıştım. Devir teslim töreni yapar gibi bir sağ elimi bir de sol elimi cebime yerleştiriyordum. Altan bu sırada burnundan soluyordu ki sesimi bile çıkartmıyordum. Altı üstü normal bir şekilde iki tur atıp gelecektik fakat öyle kolay olmamıştı. Olayda Altan varsa hiçbir şekilde normal gitmiyordu ama normal gitsin diyen de yoktu.

Üzerimde olan mont beni sıcak tutmaya yetecek bir yapıya sahipti ama Uludağ'da değil sıcak kendi ısımı bile koruyamıyordum. Çenem istemsizce titremeye başlamıştı, o kadar üşüyordum ki ellerimi hareket ettiremiyordum. Ellerim sızlayamaya, acımaya başlamıştı. Isımı korumak için hareket etmem gerektiğini biliyordum ama vücudumun her zerresi donuyordu. Altan'a seslenmek istedim. Fakat sadece seslenmek istedim. Sesim boğazımda düğümlenip kaldı. Dudaklarımın arasından onun ismi çıkmadı. Adım atmakta zorlanıyor sürekli tökezliyordum. Konuşmak istiyordum ama olmuyordu, neden burada olduğumu Altan'a sormak istiyordum. Gözlerim etrafı göremiyordu bembeyaz karların arasında bulanık görüyordum her şeyi.

En sonunda dizlerimin üzerine düştüğümde Altan son hızda ilerliyordu. Kolumdaki saatime baktığımda üç saattir yürüdüğümü fark ettim. Gözlerim Altan'ı görmek için bembeyaz karlar ile buluştuğunda benden çok ileride olduğunu gördüm. Bağıramıyordum. Adını seslenemiyordum. Suratım soğuk karlara değip tamamen düştüğümde bile soğuğu anımsayamadım. Onun gidişini durduramıyordum.

Dudaklarımdan varla yok arası bir ses çıktı.

"Altan!"

Ben bile kendi sesimi zor duymuştum. Kaldı ki Altan'ın duyması imkânsızdı. Yokluğumu elbet fark edecekti fakat o zamana kadar ben büyük bir olasılıkla donmuş olacaktım.

Gökten Düşen Aşk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin