16-Aşkın Çiçeği

7.6K 399 26
                                    

Multimedia: Melek

-FIRAT-
Önümdeki dosya işleri bittiğinde kafamı masaya gömdüm. Bir yanım neden dosya işleriyle zaman kaybediyorsun Fırat derken diğer yanım Albaydan alınan emir doğrultusunda-ya da ceza demeliyim- yapmam gerektiğini söylüyordu. Başımı masadan kaldırıp gözlerimi ovuşturdum. Kolumdaki saatin tik taklarını duyduğumda gözlerimi oraya kitledim ve saatin ne kadar geç olduğuna baktığımda kafamı tekrar masaya gömdüm.

Kapım çalındığında 'gel' komutu verdiğimde üsteğmen dosyaları alıp arşive götürmek için odaya girdi. Hazırlanmış dosyaları ona uzattığımda selam verip çıktı. Umarım bir daha dosya işleriyle uğraşmazdım. Şimdilik tek dileğim buydu. Elimde olan kurşun kalemi çevirirken kalemliğe bıraktım ve beremi alarak odadan çıktım.

Aklıma gelen senaryo sonucu yine gülüyordum. Eva'nın helikopteri düştüğü gün çiçek almak için bir dükkâna girdiğimde kız kafama vazo fırlatmıştı ki sarsıcı darbelerinden son anda kurtulup kendimi dışarı atmıştım.

Bugün hangi çiçeği alsam diye düşünürken güller hiç fena bir fikir olmadığını düşündüm ve bu düşüncemle sinsi bir şekilde gülümsedim.

Dükkânın kapısını açtığımda eşsiz sesler ve kokular duyularıma çalındı. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldığımda ne kadar da ilahi bir koku olduğunu düşünmeden edemedim. Arkasını dönmüş bir şekilde çiçekleri sulayarak şarkı söylüyordu. Bir an için kendimi cennette sandım. Sesi, gülüşü, yüzü, kısa boyuna rağmen başını kaldırıp inatla bakışı, kısaca her şeyi o kadar ilahi ve güzeldi ki kelimelerle anlatmaya gücüm yetmiyordu. Şair değildim güzel cümleler kuramazdım, askerdim ellerim silah tutar üstüm barut kokardı ama sadece, kısa bir an için onun gözlerindeki o eşsiz ışıltıyı görebilmek için kamuflajımı köşeye bırakabilirdim. Ben Fırat Şehitoğlu, bunu o minik kızın gözlerindeki o eşsiz mutluluğu görmek için yapabilirdim.

Hafifçe gülümsedim, yanına sessizce yaklaşıp hemen arkasında durdum. Yine de her ihtimali değerlendirmek için bir adım gerisinde durmaya karar verdim, korkabilirdi.

"Pardon." Dediğimde yavaşça önünü döndü ve yüzündeki gülümseme beni görünce soldu. Her ne kadar içim acısa da Eva'nın dediğine göre küçükken travma yaşamış olmalıydı ki gözlerini her defasında üzerimdeki kamuflaja kitleyip uzun uzun bakıyordu. Başını yere eğip gözlerini art arda kırpıştırdı. Aslında her kızın hayaliydi kendisinin ya da çevresindeki birinin subay olması. O neden böyle tepkiler veriyordu? Hiçbir şey yapmamış olmama rağmen neden beni görünce yüzündeki gülümseme soluyordu? Dikkat etmiştim her müşterisine o eşsiz gülümsemesini sergilemekten çekinmezken bana gelince neden gözlerinin feri sönüyordu?

"Bir demet gül alabilir miyim?" diye sordum. Yüzüme bakmıyordu. Belki vazo olayından kaynaklanıyordu ama ona tepeden bakarken yüzünü avuçlarımın arasına alıp 'bana bak' demek istedim. İçimdeki asker konuşuyordu benden izinsiz o benim emirlerime uymazdı. Benim emirlerime ancak askerlerim uyardı.

"Kız kardeşim için." Diye belirttim. Bir sevgilimin olduğunu ya da evli olduğumu düşünmesini istemezdim. Hoş evli olsam böyle bir şey yapmayı kendime yakıştıramazdım. Ben kimseye bağlı değildim ama merakla bağlanacağım o kişiyi bekliyordum. Bu düşüncelerimi Eva'ya anlatırsam yerlere yatıp gülebilirdi ama benim kendim için çizdiğim bu yolda sadece bir kişi olacaktı ve ebedi olacaktı. Birlikte gülüp, birlikte yaşlanacaktık, zamanı geldiğinde birlikte ölecektik.

O kişi benim gözlerime baktığında gözlerindeki ışıltıyı ben sağlamalıydım. Ben askerdim, gözlerime baktığında benim ona düşmanmış gibi bakmam gerekmez miydi? O çiçeklerin en eşsiz kokusuna sahipken ben barut kokardım, ne sevdiğimden vazgeçerdim ne de mesleğimden. Mesleğimden vazgeçmem demek ülkemden vazgeçmek anlamına gelirdi.

Gülleri özenli bir şekilde pakete sardığında cesaretime şaşarak elimi uzattım tanışmak istercesine. Ona özel şeyleri araştırmam kolaydı aslında ama onları o güzel sesinden dinlemek varken neden bilgisayar başında araştırma yapayım ki?

"Ben Fırat." Dediğimde bir elinde güller, diğer eli ise havada kaldı. Elimi sıkmakla sıkmamak arasında kaldı. "Melek." Dedi meleklere özgü bir ses kulağıma ilişmiş gibi. Gülümsedim. Belki de o gün kadınlara özel olan o günlerdeydi kim bilir ama şimdi ne kadar uysal olduğunu kendi gözlerimle görüyordum. Elimi sıkarken bakışları elime kaydı. Yavaşça elini çektiğinde korktuğunu sandım. Onu korkutmuş muydum? Kahretsin. Oysaki çok da sakin davranmıştım.

"Elleriniz... Neden bu kadar sert?" diye sorduğunda böyle bir soru beklemediğimden dolayı afalladım. Bir elimi açarak baktım ve merak ettiği sorunun cevabını verdi.

"Ben yıllardır askerim. Ellerim silahı tutmaktan sertleşti, bunu sizde bilirsiniz. Siz ellerinizin tek dokunuşuyla çiçeklere hayat verirken ben de karşımda gördüğüm tehlike unsurunu yok edebilmek uğruna sertleşti ellerim. Beni yanlış anlamayın, ben önüme geleni öldürmüyorum ben ülkemi koruyorum." Dediğimde korkmuş olup olmadığını merak ettim. Başını salladı anladım dercesine. Cebimden çıkardığım kâğıt parayı uzatarak elindeki gül demetini aldım. Bana baktı ve hafifçe gülümsedi. Bana gülümsedi.

Yüzümde çarpık bir sırıtmayla kolay gelsin deyip elimde güllerle dükkandan çıkmak için kapıya yürüdüm. Kapıya dokunduğum anda kulağıma güzel sesi çalındı. Yavaşça ona doğru döndüğümde büyülü sözler söylemişçesine etkilendim. Dudaklarından dökülen sözler, onu yansıtıyordu.

"Fırat Bey güllere koşarken papatyaları ezmeyin."

Sözleri kalbimi alev alev yakarken başımı sallayarak dükkandan çıktım. Elimdeki güllere gülümseyerek baktım.

Evin her köşesi çiçeklerle doluyken bir yenisini daha ekleyecektim. Çiçekler onun arkadaşı gibiydi. Onun dokunduğu güllere dokunmak ayrı bir düşünceydi benim için. Sıcak eline dokunduğum o anda vücudumu bir heyecan dalgası kaplamıştı. Günümü her ne kadar dosyalarla geçirmiş olsam da eve gitmeden onun o güler yüzünü görmek içimi ısıtmıştı.

O her ne kadar beni sevmese de günümün son saatleri onunla hayat bulup yeşeriyordu.

Eve girdiğimde anahtarı masanın üzerine bıraktım. Bir vazo daha aramak için hareketlendiğim sırada evde vazo kalmadığını unutmuş olmalıydım. Kahretsin!

O kadar fazla çiçek almıştım ki evi çiçekçi dükkanına çevirsem bayağı iyi iş görürdü. Her köşede onun dokunduğu çiçekler vardı.

Onun dokunduğu güller, zambaklar, laleler, papatyalar, karanfiller evin dört bir yanını sarmıştı.

***
Bu adam fazla mı güzel seviyor ne? Ben yazarken hayran olmuş olabilirim sizde dikkat edin :D

Fırat hakkında ne düşündüğünüzü bu bölümden sonra merak ediyorum ^-^

Ve sizden ufak mini minnacık bir ricam var. Bu hikayeyi arkadaşlarınıza, tanıdıklarınıza önerebilir misiniz? Sizin desteğinize ihtiyacım var.

Yeni bir eğitim öğretim yılına başladık. Hepimize başarılı, neşeli olarak bitirmek dileğiyle...

Sevgiler saygılar Elif.




Gökten Düşen Aşk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin