EP.12

640 55 162
                                    


Akıl oyunlarını izleyen var mı?☺️☺️
İyi okumalar:):):🧚🏻‍♂️🧚🏻‍♂️

VEGAS

Odaların dekorasyonunu Porsche yapmıştı. Macau ve onunla aynı fakültede okuyan bir grup genci buraya getirmiş, kliniğin neredeyse bütün duvarlarına resimler çizdirmişti. Hayvanlar, çiçekler, çocuklar... Her şeyin bittiğini sanan bu insanların içindeki solmuş hayata su serpiştiren daha bir sürü detay.

Her odanın bir duvarı mutlaka camdandı. Hemen önünde, iki koltuk ve ortasında, üzerinde saksıda bir çiçek ve birkaç kitap olan küçük bir sehpa dururdu. Yataklar geniş, konforlu ve olası bir düşme kazasında bir yerlerini çarpıp yaralanmamak için deridendi.

Pete Phongsakorn. Odanın bir köşesinde, yere oturmuş boş bir ifadeyle denizi izlerken, yüzüne çarpan ve gözlerini kısmasına sebep olan güneşten rahatsız olmuyor gibi görünüyordu. Dizlerini kendine çekmiş, omuzunu da cam duvara yaslamıştı. Üzerinde mavi, düz çizgi desenleri olan bir pijama takımı vardı. Klinikteki tüm hastalara verilen, pijama takımı.

Utangaç biri değildim ya da ilk tanışmalarda gerilmezdim çünkü işim ve içinde bulunduğum hayat gereği buna şansım olmazdı. Defalarca kez, konferanslara katılmış, önemli kişilerin karşısında sunumlar yapmıştım. Ancak odaya girdiğim ilk an, daha doğrusu onu gördüğüm ilk an göğsümün sıkıştığını hissettim. Ellerim titremeye, nefeslerim sıkılaşmaya başladı.

O kadar olayı yapmış birinin aksine, inanılmaz sakin ve... masum görünüyordu. Akılalmaz güzelliği, yutkunmama sebep oldu. Bembeyaz ve pürüzsüz bir yüzü, yandan görebildiğim kadarıyla küçük ve biçimli bir burnu, gözlerinin üzerine gelen uzun siyah saçları vardı.

Hemen yanında, dizleri üzerine çökmüş onunla konuşmaya çalışan Venice'i gördüğümde içimde yersiz bir öfke belirdi ancak bu çok kısa sürdü. Öyle ki, oğlum birkaç hafta önce ona aldığım küçük, oyuncak bir arabayı çantasından çıkarıp ona uzattığında bakışlarını dışarıdan çekti. Yüzü hafifçe Venice'ye doğru döndü ve küçük ellerinin arasındaki arabaya baktı.

Venice, alması için arabayı biraz daha ona uzattığında, yüzünde yavaşça değişen ifadeye takılı kaldım. Gülümsüyordu. Yüce tanrım... Kalbim sıkıştı. Yanaklarında iki küçük çukur belirmiş, solgun yüzüyle oğluma gülümsüyordu.

Pete'in yatağında oturmuş bir şeyler konuşan Porsche ve arkadaşı kısa bir an duraksayıp Venice'ye ve ona baktıklarında, onlarında yüzünde şaşkınlık belirdi. Bay Nohn'un, "Aman tanrım..."dediğini duydum. "Haftalardır burada, ne yaptıysam hiçbir tepki alamadım."

Porsche heyecanla ayaklanıp onlara doğru ilerlerken, farkında olmadan odanın içine birkaç adım daha attım. Kalbim patlayacakmış gibi atıyordu. Soluk soluğa takip ettiğim bir filmin en heyecanlı sahnesini izliyormuş gibi hissediyordum.

Yaklaştı. Venice'in yanına diz çökerek, elini nazikçe omzuna koyduğunda, "Pete..."diye mırıldandı. "Merhaba, canım."

Pete duraksadı. Başını kaldırıp, ona şefkatle bakan Porsche'yi fark ettiğinde gözlerinden geçen duygunun ne olduğunu anlayamamıştım. Dudaklarındaki gülümseme soldu. Kaşları hayal olduğunu düşünecek kadar az bir şekilde çatıldığında, bakışları bu kez hemen arkasında dikilmiş Kinn'e kaydı. Ona da, uzunca bir süre baktı.

Ve sonra. Beni fark etti. Ondan yaklaşık on adım kadar uzakta, ayakta dikilmiş ifadesiz durmaya çalışan ama bacakları yaprak gibi titreyen adamı. Tek tük saç tutamlarının arasından parlayan, zeytin gözlerini kırpmadan beni izliyordu. Nefesimin kesildiğini hissettim. Dudaklarım aralandı ama hiçbir şey söyleyemedim. Sadece, bu lanet olası histen kurtulmak istiyordum. Tanrı aşkına, ne olduğunu bile bilmiyordum.

KILLER || VegasPeteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin