sherlockbane bir şizofren nasıl hisseder bilemediğim için tahmin ederek yazmak zorunda kaldım🥺🥺 umarım olmuştur.🙏🏻🙏🏻İyi okumalar:):):🦋🦋
Lisede çok başarılı bir öğrenciydim. Hiçbir dersimi kaçırmaz, notlarımı eksik tutmazdım. Okul dışındaki zamanımın neredeyse tamamını kütüphanede geçirirdim. Sınıf öğretmenimiz bir keresinde benim kontrol manyağı olduğumu söylemişti. O dönem bunun ne anlama geldiğini bilmeyecek, daha doğrusu bunu umursamayacak kadar boş bir çocuktum.
Şunu biliyor musunuz, umursamadığınız her yaşlı nasihati önünde sonunda karşınıza çıkar, sizi bulur ve onu umursamadığınıza sizi pişman eder. İşte son bir aydır, hayatımın özeti: Şoför koltuğunda oturduğum ve sırtında tonlarca yük dolu tır, kontrolden çıkmış bir halde tıklım tıklım olan yolda süratle ilerliyordu. Ben ne mi yapıyordum? Ellerim kalın bir halatla bağlanmış, çaresizce daha büyük bir felaketin olmamasını diliyordum.
Kafamın içi bayram yeriydi. Hani yüzlerce insanın olduğu bir fakültenin amfisinde hoca gelmeden önceki o uğultu vardır ya, sadece sesi gür çıkanları duyarsınız ve bir de en ön sırada olupta en arkadaki arkadaşına bir şeyler anlatmaya çalışanları... İşte zihnimdeki gürültünün en güzel örneği. Sonra doktor odaya girer-hoca salona girer- ve sessizlik. Huzurun ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yok ama bana huzur ne diye sorarsanız vereceğim cevap işte o sessizliğe bürünen salondaki ilk birkaç saniye olurdu.
Bay Jonathan, yanıma eğilerek elindeki ilaçları ve suyu bana uzatırken, "Burada konforlu bir yatak ve her insanın kıçının mutlaka değmesi gereken inanılmaz rahat iki koltuk var ama siz yerde oturuyorsunuz."diye mırıldandı. Ses tonundaki sıcak ve alaycı tavrına gülümsemek istedim ama sanki dudaklarım taştan yapılmış gibiydi.
Sessizce ilaçlarımı aldığımda, onun hemen arkasındaki adam "Şunu içme, kahrolası!"diye tısladı.
Duraksadım. Ellerim hala havadayken, bomboş bir ifadeyle hemen arkasına baktığımda bay Jonathan'ın yüzündeki tebessüm yavaşça silindi ve kısa bir an bakışlarımı takip etti.
Killer öfkeyle, "Beni göremediği için senin hasta olduğunu sanıyor!"dedi.
Az önce bir tırdan ve benim kontrol manyağı olmamdan bahsetmiştim. Peki, işler istediğim gibi gitmediğinde ne oluyordu? Sınavdan düşük aldığımda, kütüphanedeki son kitabı da sınıftaki rakibim kaptığında ya da bu orospu çocuğunu zihnimden atamadığımda ne oluyordu?
Aslına bakarsanız, hiçbir şey. Çünkü içimdeki yangını görebilmeniz mümkün değil. Akademi yıllarımda kol kaslarımı kuvvetlendirmek için fizik tedavi programı almak zorunda kalmıştım. İşinde uzman bir fizyoterapist, elektrotları üst kolumda belirli noktalara yerleştirip akımı vermeye başladığında hissettiğim ilk şey yumuşak bir karıncalanmaydı. Sonra arttı, arttı, arttı ve nihayetinde kontrol edemediğim bir noktaya geldiğinde vücuduma iğne gibi batan acının yanında sanki elektrik çarpıyormuş gibi kasılan parmaklarımla kalakalmıştım.
İşte bu da öyle bir şeydi. İlaçlar vücuduma girip tesir etmeye başladıktan birkaç dakika sonra, akım yeni açılmış gibi tatlı bir karıncalanma hissederken, etkisini kaybettiğinde parmaklarım kasılmaya başlıyor, zihnim bulanıyordu. O amfideki hoca birden kayboluyor ve rahatsız edici uğultular yeniden başlıyordu. Kontrolümü kaybediyordum.
"Misafirimiz mi var?"diye sordu bay Jonathan. Sesinde yine samimi bir espri havası vardı. Bu kez, gözlerimi ona çevirip sıcak bir şekilde gülümsedim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KILLER || VegasPete
FanfictionSiyahlar içindeki genç adam kapı pervasında durmuş ifadesizce bana bakarken, nefesimin kesildiğini hissettim. Damarlarımdaki adrenalin aniden arttı ve titremeye başlayan ellerimle silahımı sıkıca kavrayıp suratına doğrulttum. "Hey!" Koyu pembe dudak...