İyi okumalar:):):🤍🤍Vegas Theerapanyakun'u, lisenin ortalarında ünlü magazin dergilerinden tanımıştım. O zamanlar, daha küçük ve cılız bir oğlanken, yanında durmuş elini omzuna atan iri yapılı adamın yüzündeki gurur dolu ifadeyle onu insanlara tanıtırken dudaklarında masum bir gülümsemeyle kameraya bakıyordu. Ona hayrandım. Her başarısını, konu olduğu her olayı ilgiyle takip etmeye başladım.
Hiç, bir şeyi çok istediniz mi? Yokluğu sizi çıldırtan bir şeyi... Vegas, benim ilk aşkımdı. Lisede masum bir ilgiyle başlayan duygularım da, ben büyüdükçe benimle birlikte büyümüştü. Cinsel yönelimimi fark etmemi sağlayan ve yetimhanenin küçük banyosunda hayaliyle kendime dokunmama sebep olan o cılız, masum ve nefes kesici yakışıklılığa sahip olan çocuk. Vegas Theerapanyakun.
Dün Porsche, biraz daha geç gelseydi ya da hiç gelmeseydi ne olacaktı bilmiyordum. Bunu deli gibi merak ediyordum çünkü Vegas, tekrar odaya gelmemişti. Ona sormak istediğim bir sürü sorum vardı? Her şeyden önce de ne hissettiği...
Bugün cumartesiydi. Emrinde çalışan bir adam, Venice'yi ziyarete getirdiğinde, dün odada bıraktığı dosyaları alıp gitmişti.
"Hey! Gerçekten bu kadar kötü oynadığına inanmıyorum!"diye homurdanan, küçük dahiyle dudaklarımı büzerek camdan duvara yaslandım. Hemen sonra yüzüne alaycı bir sırıtış yerleşti ve elindeki kaleyle, önümdeki şahı devirdi. Evet, onunla satranç oynuyorduk. 6 yaşındaki çocukla.
Venice, yaşına ve yaşıtlarına göre oldukça bilgili bir çocuktu. Bana sorarsanız, bence ona adıyla seslenmek bile hakaretti. İlkokula giden büyüklerinden bile daha iyi matematik problemleri çözüyordu. İngilizceyi ana dili gibi konuşuyor, italyanca öğrenmek için sabırsızlandığını söylüyordu. Büyükbabasından satranç oynamayı, amcasındanda -Kinn'den- iskambil oyunlarını öğrenmişti ve elbette ikisinde de benden daha iyiydi. Tanrım, o bir dahiydi.
"Ben kötü değilim..."diye homurdandım. "Sen çok iyisin."
Gözlerini kıstı. Küçük ellerini kaldırıp hayali yakasını düzeltirken, "Ne sandın?"diye ukalalaştı. Dudaklarındaki alaycı sırıtışı görmeniz gerekir, tam anlamıyla Vegas Theerapanyakun'un oğluyum demenin başka bir yolu gibi.
Sahte bir sinirle aniden doğruldum ve etrafa saçılmış taşları dizmeye başlarken, "Görürsün şimdi!"dedim. "Bu kez canına okuyacağım."
Tepki vermedi. Hatta burun kıvırarak arkasındaki koltuğa yaslandığında artık bu oyundan sıkıldığını fark ettim. Bu arada, evet. Yerde oturuyorduk.
"İskambil oynamaya ne dersin?"diye sordu.
Gözlerim dehşetle açılırken, telaşla başımı iki yana salladım. "Eğer ucunda bir ödül olmayacaksa, oynarım."dediğimde bir kahkaha patlattı. Kinn, yanımda olduğu süre boyunca sürekli kart oyunları oynuyorduk ve her seferinde elbette kaybediyordum. Şimdiden ona altı bira ve üç şişe şarap borçlanmıştım.
Venice, "O zaman eğlenceli olmaz ki..."diye homurdandı ama hemen sonra yüzü aniden neşeyle parladı. "Bahçeye çıkalım mı?"
Küçükken, yetimhanede ranza arkadaşım bahçenin dışına çıkmak istediğini söylediğinde ona eşlik etmiştim. Hayır, yaramazlığına ortak olmak için değil başına bir şey gelirse yanında olmak içindi. O gün, ona araba çarpmıştı. Kırık bir kolla ucuz yırtmış olsa da, cezadan elbette kurtulamamıştık. Yetimhane müdürümüz, beni odaya çekip bir yığın azarından sonra "Siz çocuklar, belayı çekmeyi nasıl beceriyorsunuz, aklım almıyor!"demişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KILLER || VegasPete
FanfictionSiyahlar içindeki genç adam kapı pervasında durmuş ifadesizce bana bakarken, nefesimin kesildiğini hissettim. Damarlarımdaki adrenalin aniden arttı ve titremeye başlayan ellerimle silahımı sıkıca kavrayıp suratına doğrulttum. "Hey!" Koyu pembe dudak...