İyi okumalar:):)😍😍VEGAS
Hayatım o kadar engebeli ilerliyordu ki, ne zaman düzlüğe çıksam içimi derin bir korku kaplardı. Bilirsiniz, en kuvvetli fırtınalar da, güneşli ve sakin günlerin ardından gelir.
Pete Phongsakorn. Pekala, artık kabul ediyorum. Onu deli gibi istediğimi, etrafımdayken gözlerimi üzerinden alamadığımı ya da yanında yokken aklımdan çıkaramadığımı kabul ediyorum.
Bundan 9 yıl önce babam beni bir havaalanının içinde kollarının arasına alıp sıkıca sarılırken, "Geçecek."demişti.
'Geçecek. Ve bir daha aynı aptal olmayacağım baba.'
Travma nedir bilir misiniz? Severek bindiğiniz bir lunapark oyuncağı vardır mesela. Bir kez hoşunuza gitmeyen bir terslik olduğunda, ikinci bir şansı vermezsiniz, veremezsiniz. Ya da araba kullanmanın duayeni de olabilirsiniz. Ancak küçücük bir trafik kazası riski sizi yıllarca direksiyon koltuğundan edebilir.
Porsche benim travmam gibiydi. Aşkın ne olduğunu onunla öğrenmiştim ve malum, reddedilmiştim. Üzgündüm. Korkuyordum. Canım yanıyordu. Vücudumun her bir yanına zehrini dolamış bir sarmaşık gibiydi sanki. Newyork'a gittiğimde bile, uzun bir süre aklımı işgal etmişti. Gece klüplerinde sabahlıyor, her gecemi onun yerine koyduğum yabancılarla geçiriyordum. Şimdi o gün bana neden hiç değişmediğimi söylediğini anlayabilirsiniz. Piçin teki olduğum için.
Tamam. Söylediği bir yalandı, çünkü artık bunu yapmıyordum. Elbette ilişkilerim oluyordu bunu saklayamam, saklamam. Ben bir erkeğim, kabul etmesem bile ya da bu birilerine yanlış görünse bile ihtiyaçlarım vardı. Yapmayın. Kıçımdan uydurmuyorum değil mi? Tanrı hepimizi böyle yaratmıştı, otuzlu yaşlarının sonuna gelmiş ancak evlenememiş bir kadını gece klübünde görsek baya bir şaşırırdık. Oysa bu benim için gayet sıradan bir durumdu. Erkek vücudunda salgınan ve bizi tam anlamıyla karşımızdakinin kölesi haline getiren bir dizi hormon, kadın vücudunda da vardı değil mi? Bunu artık kabul edip içimizdeki edepsiz azgın kişilikle yaşamaya alışmalıyız. Her gece birini götürmeyecek kadar akıllanmış olsamda, haftada bir iki kaçamağın da son bulduğunu söylersem ya da benden böyle bir şey isteyen olursa üzgünüm. Bunu yapamam.
Pete artık ilk gün ki gibi hayatımıza dahil olmuştu. O gün, sıcak ellerini tutup onu yangın merdiveninden çıkarırken ya da odasına getirdiğimde tek kelime etmemiştim. Çünkü zihnimde onlarca kelime havada uçuşuyor, kalbim hala bir kaç dakika önceki yakınlaşmamızın heyecanıyla çarpıyordu.
Venice ile birlikte yatağına uzanıp bir film seyretmeye başladıklarında, yanlarına gitmedim. Gidemedim. İçimde beni yıllar öncesine götüren ve göğsüme ağır bir kütle konulmuş gibi hissettiren bir zehir var gibiydi. Ve vücudum onu bir an önce dışarı atabilmek için elinden geleni yapıyordu.
Ondan kaçmak için kafamda yarattığım sayısız düşünce, domino taşları gibiydi. Uzun uzun, saatlerce dizmeye uğraştığım... Sonra filmin komik bir sahnesinde gülerek başını kaldırdı ve göz göze geldik. İşte o en çıldırtıcı olay. Pete, emeğime zerre acımadan taşların en ucundakine tekmeyi bastı ve ben en başa döndüm. Onun hissettirdiği duygular altında ezildim, nefesim kesildi, kocaman oda üstüme gelmeye başladı. Ağzımda bir küfür savurup, odadan kaçar gibi çıktığımdaysa Bayan Morie ve Porsche'yi koridorun başında gördüm.
'Sikeyim ya! Tam zamanı!'
Beni fark ettiklerinde, konuşmayı kestiler ve Porsche elini kaldırıp beni yanlarına çağırdı. Bana piç diyordu ama şunu söylemeden geçemeyeceğim. Kendisi tam bir piç kurusuydu. Bunu ileride çok daha iyi anlayacaksınız. Olabildiğinde yavaş adımlarla yanlarına gittiğimde,"Biz de tam sizden söz ediyorduk."dedi bayan Morie.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KILLER || VegasPete
FanfictionSiyahlar içindeki genç adam kapı pervasında durmuş ifadesizce bana bakarken, nefesimin kesildiğini hissettim. Damarlarımdaki adrenalin aniden arttı ve titremeye başlayan ellerimle silahımı sıkıca kavrayıp suratına doğrulttum. "Hey!" Koyu pembe dudak...