...

611 45 67
                                    



İyi okumalar:):)🙈🙈


Yetimhaneye alındığım ilk zamanlarda, her hafta sonu çocuklara atıştırmalık ve oyuncaklar getiren yaşlı bir doktor çift vardı. Her çocukla ayrı ayrı tanışır, hayatın hangi sillesine uğradıklarını öğrenirlerdi. Yine bir gün yaşlı kadının beyaz, kırışık elleriyle saçlarımı okşarken, "Çok yazık..."dediğini hatırlıyorum. "Daha bu yaşta, yıllar sonrasının haritasını çizmiş gibi... Psikoloji peşini bırakmayacak."

Sesi acı doluydu. Yılların kırışıklığıyla solmuş yüzünde derin bir hüzün, gözlerinde sanki acınası birine bakıyormuş gibi durgunluk vardı. Onu duymadığımı sanıyordu. Soğuk parmaklarını yanağıma yaslayıp, beni yabancı bir hisle tanıştırırken-sevgiyle-ayak ucumda oturmuş onu dinleyen kocasıyla sohbet ediyordu.

Çok acı öyle değil mi? Hayatım boyunca ebeveyn olmaktan ölesiye korkarak yaşamak, eğer baba olursam çocuğuma da aynı şeyleri yaşatmaktan korkmak çok acıydı. Venice'in bana baba dediği gün, hayatımın en mutlu günüydü. Yemin ederim. Vegas'la yaşadığım hiçbir anımı kenara atamazdım, o benim geleceğimdi. Sevdiğim, kalbimi verdiğim adamdı. Ancak Venice, çok daha farklıydı. Ona olan hislerimi tarif etmemin imkanı yok ama önümde bir ateş yaksalar, düşünmeden ve seve seve kendimi içine atmaya hazırdım. Venice için, Vegas için ölmeye her daim hazırdım.

Vegas'a tedavimin detaylarından bahsetmiyordum. Bay Jon, beni kliniğe çağırıp ilaçların bir kurtuluş olmadığını söylediğinde bile, bunu Porsche dışında kimseyle paylaşmamıştım. "Kabullenmek bazen tek kurtuluştur."demişti Bay Jon. "İlaçlar onları görmeni engeller ama ben bunu istemiyorum, Pete. Onlarla yaşamayı öğrendiğinde tam anlamıyla iyileşmiş olacaksın."

Ne demek istediğini anlamamış olabilirsiniz. Ancak o kadar doğru sözlerdi ki, ertesi gün içmem gereken ilaçları bir bir bahçedeki saksıların dibine gömmüştüm. Sonra daha öğlen olmadan onları görmeye başladım. Odamda uzanmış kitabımı okurken, pencerenin önünde beni izliyorlardı. Duş alırken, yanımdalardı. Venice ile film izlerken bile baş ucumuzda oturmuş, film hakkında yorumlarda bulunuyorlardı.

Asıl mesele neydi biliyor musunuz? Onları görmezden gelebilmekteydi. Konuşmalarını duymak ama duymamakta, görmek ama görmemekteydi. "Birileri her zaman konuşur..."demişti Bay Jon. "Ancak senin hayatın, onları ne kadar umursadığına göre şekillenir. Sana yön vermelerine izin verme."

İşte bu. "Sana iyileşme vaat etmiyorum. Sana onlara rağmen yaşamayı teklif ediyorum."

Ve o günden sonra ilaç almayı bıraktım. Porsche ile kanepede oturmuş kahvelerimizi yudumlarken, salonun diğer ucundan bana sulu gözlerle bakan diğer Porsche'yi gördüm ama görmedim. Vegas ile yatağımızda sarılmış uyurken, bizi öfkeli gözlerle izleyen Killer'ın tehditlerini duydum ama duymadım. İşte tam da bu noktada, kendimi hiç o kadar iyi hissetmediğimi fark etmiştim.

İyileşiyordum. Gerçekten, iyileşiyordum ve bunu kendim başarıyordum. İnanılmaz.

Ancak dürüst olalım, bazen küçük eğlencelerin de keyfini çıkarmak gerekir. Mesela tam şu an. Duvara yaslanmış, bacaklarımın arasındaki elimle kendimi okşarken, arzu dolu iniltilerime engel olamıyordum. Vegas, banyodaydı. Su sesi kesildiğinde, hızlanarak kendimi hırsla uca itmeye çalıştım. Sonra kapı açıldı ve kirpiklerimin arasından belindeki havluyla beliren Vegas'ı gördüğüm an, "Ahh, Killer!"diye inledim.

Durun. Bunun şu an için hayatımızın en eğlenceli şeyi olduğuna yemin edebilirim. İnanmıyorsanız ona bir bakın. Kısa bir an gözleri dehşetle irileşti. Hemen sonra korku ve öfkeyle bana doğru koşup, omuzlarımı sıkıca kavrarken, "Neler oluyor?"diye tısladı.

KILLER || VegasPeteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin