İyi okumalar:):)🥳🥳Her evin mutfağında, kuytu köşelerde saklanan bir bıçak mutlaka vardır. Öyle büyük, öyle keskin ve öyle korkunç görünür ki; çocuklarınız eline alıp kendine zarar vermesin diye ya da olası bir şiddetli kavgada birilerinin gözünü karartmasın diye kolay bulunamayacak bir yere konulur. Diğer bıçakların konulduğu bir süngerin en arkasına ya da dolabın en üstüne. Çünkü bu bıçakla birine zarar verdiğinizde, yaşama ihtimali yüzde sıfırın bile altındadır.
Mesela benim evimde böyle bir bıçak bulamazsınız. Çünkü güvenliğin önemini bilen biriyim. O bıçağı alıp öfkeyle birilerine savurmayacak olsam bile, canını yaktığım suçlular evime girip beni bir eleğe çevirmesin diye öylesi tehlikeli şeylerim olmazdı.
Bay Andrew. Hareketsiz bir şekilde eski ve biraz da kirli halısının üstünde uzanırken, kalbinin hemen üzerine saplanmış bıçak donmuş ve koyulaşmış kan yüzünden artık görünmüyordu. Etrafımda, beyaz tulumlu çalışanlar kameranın flaşını sayısız kez patlatıyor, sanki uzman bir fotoğrafçıymış gibi şekilden şekile girerek en uygun açıyı yakalamaya çalışıyorlardı.
Bayan Emma, beyaz eldivenleriyle kalın bir romanın sayfalarını karıştırırken aradan kayıp yere düşen tüylü bir ayracı buruk bir ifadeyle izlemeye başladı. "Ölümün habersiz olması, büyük acımasızlık."
Sesi acı doluydu. Henüz 26 yaşında olan genç bir adamın ölmesine üzülmüş bir, insanın olması gerektiği gibi çaresiz görünüyordu. Derince iç çekerek, romanı aldığı yere bırakırken dudaklarını birbirine bastırıp etrafa göz gezdirdi.
Onu sessizce izlerken, merdivenlerin korkuluğuna yaslanmış sert bir ifadeyle beni izleyen Bay Lorenzo'yu umursamamaya çalıştım. Dakikalardır orada dikilmiş, beni inceliyordu. Rahatsızca kıpırdanarak, ona kısa bir bakış attığımda tepki vermedi.
Ah. Benimle görüştükten yalnızca birkaç saat sonra öldürülmüş birisinin dosyasında da şüpheli kişi elbette bendim. Beni sevdiğini herkese duyurmuş biri olması ve kalbinden yaralanarak öldürülmüş olması da Bay Lorenzo'nun kafasındaki kurgunun tuzu biberi oluyordu. Sonunda cesaretimi toplayıp imalı bakışlarına karşılık verdiğimde, sanki bunu bekliyormuş gibi hareketlendi. Başı hafifçe yana eğildi ve gözlerini kısarak, "Onunla ne konuşmuştunuz?"diye sordu.
Bu soruyu üçüncü kez duyuyordum ve ses tonundaki alaya bakılırsa son da olmayacaktı. Omuz silktim. "Havadan, sudan."
Kaşları havalandı. "Seni öfkelendirecek bir konuşma değildi, yani."dedi her kelimesine şüpheli bir vurgu yaparak. Eğer karısına bu kadar önem veriyor olmasa, katil sensin diyerek bileklerime kelepçeyi takardı. Bunu anlamak için kahin olmaya da gerek yoktu. Gözlerindeki nefreti ve bana tahammül edemiyormuş gibi çenesinin sürekli seğirdiğini gören herkes, kolaylıkla anlayabilirdi.
Aniden ona doğru öfkeyle bir adım atarken "Açık konuşun, dedektif."diye homurdandım. "Katil, olduğumu mu düşünüyorsunuz?"
Güldü. Başını öne eğdi ve göğsünde birleştirdiği kollarını iki yanına indirerek o da bana doğru bir adım attı. Bayan Emma, sokak kapısının pervazına yaslanmış ciddi bir ifadeyle bizi izliyordu. Artık, aşırıya kaçmadığımız müddetçe, kocasıyla yaşadığımız tartışmalara müdahil olmayı bırakmıştı.
"Hayır. Sadece, katille bir ilişkiniz olduğunu düşünüyorum."
Kaşlarım alayla havalandı ve kendimi tutamayarak gülmeye başladım. Doğruydu. Katille aramda onu korumaya ve Andrew'in ölümüne sebep olacak kadar önemli şeyler vardı. Ne var ki, çok iyi bir oyuncuydum. Gözlerim hayal kırıklığıyla ıslandı ve ona hayatımda duyduğum en utanç verici hakareti duymuşum gibi baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KILLER || VegasPete
FanfictionSiyahlar içindeki genç adam kapı pervasında durmuş ifadesizce bana bakarken, nefesimin kesildiğini hissettim. Damarlarımdaki adrenalin aniden arttı ve titremeye başlayan ellerimle silahımı sıkıca kavrayıp suratına doğrulttum. "Hey!" Koyu pembe dudak...